Ekilemeyen tarım arazileri noktasında önemli açıklamalarda bulunan Ziraat Yüksek Mühendisi Celil Çalış, gıda güvenliğinin, milli güvenlik kadar önemli olduğuna da dikkat çekti. Celil Çalış, hazinenin özel mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tarım arazileri hariç olmak üzere mülkiyeti gerçek veya tüzel kişilere ait olup üst üste 2 yıl süreyle işlenmeyen tarım arazilerinin, arazinin vasfının değiştirilmemesi ve kiralayan tarafından tarımsal üretimde kullanılması şartıyla yönetmelik hükümleri çerçevesinde Bakanlıkça sezonluk olarak kiraya verileceğini kaydetti.

SADECE RİSK ARTINCA TARIM GÜNDEME GELİYOR

Türkiye’de tarım, çevre ve iklim gibi konuların oldukça sınırlı şekilde kamuoyunun dikkatini çektiğinden yakınan Celil Çalış, bazı ürünlerde rekolte kaybı ve buna bağlı olarak fiyat artışı ile gıda enflasyonu riski varsa tarımın gündeme geldiğini ifade etti. Tarımı gündeme bazen iklim koşulları, bazen de jeopolitik risklerin yansımalarının taşıdığını belirten Celil Çalış, “Onun dışında tarım, hak ettiği şekilde gündemde kendisine yer bulamıyor. Tarım toprakla tohumu buluşturarak bitkisel üretimde bulunma sanatıdır. Ve bu sanatın ürünleri ile insanoğlu ile evcil hayvanlarımız karınlarını doyurabiliyorlar. Her ne kadar ülkemiz sanayi sektöründe giderek atılım yapıyor olsa da tarım hâlâ ilk sırada yer alıyor. Yani ülkemiz bir tarım ülkesi olup son yıl verilerine göre 23 milyon hektarlık tarım arazisinde bitkisel üretim yapmakta, bundan elde ettiği ürünlerle vatandaşlarla kültür hayvanlarının doymasını, barınmasını sağlamakta ve sanayiye hammadde kazandırıyor” şeklinde konuştu.

ORTA VE UZUN VADEDE TARIMA BAKILMALI

Böyle önemli bir konuda ne üretim politikasının oturup tartışıldığını ne de kalkınma modelinin içinde tarıma gerektiği kadar yer açmaya çalışıldığını dile getiren Celil Çalış, kısa vadeli bakış açısından kurtulup orta ve uzun vadede tarıma bakılması gerektiğini vurguladı. Tarımın içinde barınan kronik sorunların yıllardır olduğu yerde saydığına işaret eden Celil Çalış, “Hatta her geçen gün dünya ve ülke nüfusunun artması, ihtiyaçların çeşitlenmesiyle daha da büyük bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Aslında, tarımın planlanması adına önemli kanuni adımlar atıldı. 18 Nisan 2006’da 5488 sayılı Tarım Kanunu, 3 Temmuz 2005’te 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu, 31 Ekim 2006’da 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu ve 15 Mayıs 2014’te ise 6537 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu miras hukuku ile güçlendirildi. Anayasa’ya göre bu Kanun ve KHK bağlı tüzük, yönetmelik ve genelgeler, yapılan şura, çalıştay, toplantılar vb. çoğaltarak gidebiliriz. Son yıllarda tarımda yapılan 1 Ocak 2018 tarihinde yürürlüğe giren, uygulamasını heyecanla beklediğimiz “Milli Tarım Projesi’’nin yerine, bir anda tarım camiasında soğuk duş etkisi oluşturan tarımın özelleştirilmesini öngören ‘‘Tarımda Milli Birlik Projesi’’ (Semarat Holding bünyesinde yapılanma) gündemdeki yerini aldı” diye konuştu.

GIDA GÜVENLİĞİ MİLLİ GÜVENLİK KADAR ÖNEMLİDİR!

Türk tarımın özelleştirilmesini öngören “Tarımda Milli Birlik Projesi” yerine tarım camiasının tüm yönleri ile katıldığı, 17 Temmuz 2019 tarihinde çalışmanın başladığını anımsatan Celil Çalış, 21 Kasım 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 60 maddede sonuç bildirgesi açıklanan, 3. Tarım Şurası’nda önemli kararların alındığını aktardı. Celil Çalış, Tarım Orman Şurası Sonuç Bildirgesi kapsamında, toplam 38 Eylem Planı belirlenerek, 2020’de 16, 2021’de 8, 2022’de 11, 2023’te ise 3 eylemin hayata geçirilmesinin planlandığının açıklandığını söyleyerek, “Hayata geçen başlık yerine sanki hiç yapılanmamışçasına yeni yapılan çalışmalar ilk defa gündeme gelmiş gibi kamuoyunun önüne getiriliyor. 2000 yılında yapılan Tarım Şurası ve eylem planında öne çıkan sonuçlar ise; Tarımın, milli bir proje olarak ele alınması, Cumhurbaşkanımızın bizzat ilgilenmesi ve takip etmesi, Gıda Güvenliğinin en az Milli Güvenlik kadar önemlidir vurgusu. Cumhurbaşkanımızın tarımın stratejik önemine, dışa bağımlılık, ithalat ve küresel şirketlerin rolüne dikkat çekmesi memnuniyet verici bir yaklaşımdır. “Gıda güvenliği milli güvenlik kadar önemlidir” vurgusu, ‘Temel gıda ürünlerinde dışa bağımlı olmak en az savunma sanayinde dışa bağımlı olmak kadar tehlikelidir’ sözleri önemli tespitlerdir” dedi.

DAHA ÇOK YOL VAR

Üretimin; sonucu olmayan dinamik ve sürekli bir yapı olduğunun altını çizen Çalış, çalışarak alınması gereken çok yolun bulunduğunu kaydetti. Sorunun uygulamada olduğunu belirten Çalış, “Mesela 3. Tarım Şurası’nda alınan kararlara baktığımızda Şura çalışma gruplarında ve uzun zamandan bu yana tarım camiasının konuştuğu, tartıştığı ama çözüm bulunamayan konular. Daha da ötesi; 2004 yılında yapılan 2. Tarım Şurası’nın 36 maddelik sonuç bildirgesi, 1999 yılında yapılan 1. Tarım Şurası sonuç bildirgesi, 1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi’nin sonuç bildirgesinde yer alan başlıklar da aynı sorun ve çözüm hedeflerini oluşturmaktadır. Ancak bilinmesi gereken “üretim; sonucu olmayan, dinamik ve sürekli bir yapıdır”. Çalışarak alınması gereken çok yolumuz var. Baktığımız zaman yeterli kanunlar var, çokça yapılmış toplantı, panel ve şuralar gerçekleştirilse de sorunun uygulamada olduğu görülmektedir. Tarım arazilerinin korunmasına dair Kanun çıkarılmasına rağmen Belediyeler başta olmak üzere tarım arazilerine amaç dışı kullanım baskısını yenemedik. 1980li yıllarda 28 milyon hektar tarım arazimiz varken günümüzde 23 milyon hektar tarım arazimiz var. Üstelik nüfusumuz da iki kat arttı. Artan nüfusun karnının tok, sırtının pek olması için toprak ve suya ihtiyaç var. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve diğer kaynaklardan derlediğimiz verilere göre 2000 yılından bu yana Türkiye yaklaşık 3 milyon hektar tarım arazisini üretim dışına itmiş, yani kaybetmiştir. Halbuki 6. ve 7. sınıf araziler veya bunların uygun olmadığı durumlarda 4. sınıf mutlak tarım arazileri (marjinal tarım arazileri) varken 1., 2. ve 3. sınıf araziler amaç dışında kullanılmamalıdır. İklim değişikliğinin, kuraklığın, açlık ve yoksulluğun kol gezdiği dünyamızda bu kaybedilen toprağın ne kadar üretim anlamına geldiğini bazı karşılaştırmalarla açıklamak gerekir. Bu alan yaklaşık Belçika’nın yüzölçümü veya 3 tane Kıbrıs Adası yüzölçümü kadardır” ifadelerine yer verdi.

EKONOMİK TARIMSAL ÜRETİM YAPILACAĞI DEĞERLENDİRİLEN PARSELLER AYRIŞTIRILACAK

Tarım arazileri hakkında en son çalışmanın; 22 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik”in yürürlüğe girdiğini anımsatan Çalış, hazinenin özel mülkiyetinde veya devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tarım arazileri hariç olmak üzere mülkiyeti gerçek veya tüzel kişilere ait olup üst üste 2 yıl süreyle işlenmeyen tarım arazilerinin, arazinin vasfının değiştirilmemesi ve kiralayan tarafından tarımsal üretimde kullanılması şartıyla bu yönetmelik hükümleri çerçevesinde Bakanlıkça sezonluk olarak kiraya verileceğini kaydetti. Yönetmeliğin özetini açıklayan Çalış, “Kiraya verilecek arazilerin tespiti amacıyla İl ve/veya İlçe Tarım ve Orman Müdürlükleri bünyesinde Arazi Tespit Komisyonu oluşturulacak. Arazi Tespit Komisyonu; kadastro parsel verileri, uydu görüntüleri, coğrafi bilgi sistemleri, diğer kamu kurumlarından elde edilecek veriler üzerinden yapılacak çalışmalar ve yerinde gerçekleştirilecek arazi kontrolleri ile işlenmeyen tarım arazilerini tespit edecek. Tespiti yapılan işlenmeyen tarım arazileri Bakanlık kayıt sistemleri ile karşılaştırılarak kontrol edilip, ekonomik bütünlüğü sağlayan parseller ve ekonomik bütünlük kapsamı dışında kalıp arazi tespit komisyonunca ekonomik tarımsal üretim yapılacağı değerlendirilen parseller ayrıştırılacak” diye anlattı.

YETİŞTİRİLEBİLECEK ÜRÜNLERE DE YER VERİLECEK

Yönetmeliğe göre; kesinleşen işlenmeyen tarım arazilerinin listesinde yer alan tarım arazileri için rayiç kira bedellerinin tespit edileceğini söyleyen Çalış, tarım arazilerinin listesinin oluşturulacağını, listede kiracıların yetiştirebilecekleri ürün veya ürün gruplarına da yer verileceğini belirtti. Çalış, bu arazilerin, kira geliri arazi maliklerine ait olmak üzere, arazinin vasfının değiştirilmemesi ve kiralayan tarafından tarımsal üretimde kullanılması şartıyla komisyon tarafından kiralanacağını dile getirerek, “Kiralama işlemleri kiralama sezonu dikkate alınarak gerçekleştirilir. Kiralama işlemi, tek bir tarım arazisi parseli bazında yapılabileceği gibi, üretim planlaması kapsamında yetiştirilecek ürün, kiracı potansiyeli ve tarımsal üretimin ekonomik verimliliği dikkate alınarak birden fazla tarım arazisi parselini kapsayacak şekilde de yapılabilecek. Yönetmelikte kira rayiç bedellerinin nasıl belirleneceği, arazi kiralamak isteyenlerin nereye başvuracağı, kiralamada önceliklerin nasıl olacağı, arazi sahibine ulaşılamazsa nasıl bir işlem yapılacağı, kiracının araziyi nasıl kullanacağı açıklanarak belirtilmiştir. Önemli olan söylemek, kararları almak değil. Takipçisi olarak bunları uygulamaktır. Sorun uygulamada; Tarımda var olan ve uygulan(a)mayan bu kadar kanun, yönetmelik, yapılan şuralar ve çalıştayların sonuca etki etmediğini görerek uygulanamayacak yeni yönetmelikler çıkarılarak üreticilere hayal kurdurmak, tarımın içinde bulunduğu çıkmaza yol ve yön değil, bir sonraki yapılacak çalışmaya kadar onları avutmak gibi bir sonuç doğuruyor” diye kaydetti.

Mimarlık Festivali bu sene de adından söz ettirdi Mimarlık Festivali bu sene de adından söz ettirdi

ÜRETİCİYE OLAN DESTEK ÇOK ÖNEMLİ

Üzerinde durulması gereken hususun ekilmeyen tarım arazilerinin kiralanması değil, ekilemeyen arazilerin ekilmesini sağlamak için üreticileri desteklemek olduğunu vurgulayan Çalış, sözlerine son olarak şunları ekledi: “Çiftçide zaten kiralanacak ve satılacak tarla var. Bu da var olan kanunlarla uygulanacak havza bazlı üretim planlaması ve buna bağlı olarak havza bazlı destekleme politikasının belirlenerek uygulanmasıdır. Girdi fiyatlarının yüksekliği ve nakit alım zorunluluğunun olduğu, olumsuz sonuçlarını en çok üreticinin yaşadığı enflasyonist yapıda, çiftçi tarlasını ekmeme değil ekememe sorunu yaşamaktadır. Yönetmelikte belirtilen ekilmeyen tarım arazilerinin üretime kazandırılmasını elbette önemsiyor ve destekliyoruz. Ancak ekilmeyenden önce ekilemeyen arazilerin üretime kazandırılması için sorunların çözümüne daha öncelikli planlama ve destekleme programına bakmalıyız. Tarımın, hükümet değişikliği değil, Bakan değişikliği, hatta bağlı Genel Müdür değişikliğinden etkilenmemesi ve gelişen, değişen dünya tarımsal ticaretinde yön alan değil yön veren bir yapıya kavuşturulması için Anayasal güvence altına alınması öncelikli bir mecburiyetimizdir. Aynı şekilde, Alparslan atamızın bizlere 953 yıl önce hediye ettiği bu cennet vatanda, tüm tarım arazilerimiz artık Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtildiği gibi korunmalı ve bir karışı bile kaybedilmemelidir. Toprak Koruma Kurulları söz konusu kanuna uymalı, siyasi baskılara meydan vermemeli, 1., 2. ve 3. sınıf mutlak tarım arazilerine tarımsal amaç dışı kullanımına izin vermemelidir.”

Muhabir: TUBA KAYA