Geçtiğimiz Cumartesi günü TYB Konya Şubesi’nin genel kurulu yapıldı.

Büyük bir katılımla, olgunlukla ve oldukça seviyeli bir şekilde icra edilen kongre, TYB Konya Şubesi’nin eğitici, öğretici mektep havasını yansıtıyordu.

Kurulduğu 1994 yılından itibaren 28 yıl boyunca hiç ara vermeden her hafta kültürel etkinlikler yapan, bununla da kalmayıp her yıl birkaç kez büyük sempozyumlara imza atan TYB Konya Şubesi’nin genel kurulunda başkan Ahmet Köseoğlu ve yönetimi güven tazeledi.

“Şehre sözümüz var” sloganını yeterli görmeyerek internet ortamında yaptığı programlarla “insanlığa sözümüz var” sloganını benimseyen ve sözün mührünü vurmak için de canla başla çalışarak manevi değerlerimizin tüm dünyada yankı bulmasına katkıda bulunan TYB Konya Şubesi şimdiye kadar olduğu gibi her alanda şehre, ülkeye ve insanlığa hizmet sunmaya devam edecektir.

Bendenizde son iki dönem olduğu gibi yine denetim kurulu asil üyeliğimin devam ettiği kongrede yeniden başkanlığa seçilen Ahmet Köseoğlu kardeşimi ve yönetimde, denetimde görev alan tüm çalışma arkadaşlarımı kutluyor, hayırlı faaliyetler içeren başarılı bir dönem geçirmemizi Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Kongreye katılarak destek veren tüm gönüldaşlarımıza şükranlarımı sunuyor, Konya TYB için yazdığım şiirimi takdim ediyorum.

KONYA TYB

İlim meclisinde gönüller yapar,

Kültür dokusuyla kışlar hep bahar,

Burdan nasip alan olur bahtiyar,

Mânevi mekteptir Konya TYB.

*** *** *** *** ***

Kardeşlik ve dostluk onun şiarı,

Aşktır, muhabbettir akan pınarı,

Güçlüdür her daim irfan çınarı,

Mânevi mekteptir Konya TYB.

*** *** *** *** ***

Mânâ bahçesinin derlenen gülü,

Kültür dünyasının öten bülbülü,

Sevgi mekânının nazenin tülü,

Mânevi mekteptir Konya TYB.

*** *** *** *** ***

Kötülüğü siler, kirleri paklar,

Bâtılı ve şerri kökünden haklar,

Ödülü sadece Allah’tan bekler,

Mânevi mekteptir Konya TYB.

SSE.

*** *** *** *** ***

Son günlerde dine ve dinimizce kutsal sayılan değerlerimize saldırılar hız kazandı.

Her geçen gün yeni bir saldırı, yeni bir hakaret, yeni bir hezeyan duymaktan bıkıp usandık. Bu saldırı girişimleri birkaç yıl önce Kur’an’dan başka bir kaynak kabul etmeme yani hadisleri reddetme hastalığı ile başladı.

Peygamber Efendimize haşa postacı diyen bir grup türedi. Yüce Allah tarafından seçilerek “en güzel örnek” ilan edilen Efendimizin bu önemli özelliği göz ardı edildi.

Allah’ın kendisi ile birlikte Peygambere de itaat etmesi buyruğu görmezden gelindi. Kur’an’daki; “Eğer gerçek mü’minler iseniz, Allah’a ve Rasûlüne itaat edin” (8/1) gibi çok sayıda ayet, Kur’an Müslümanları (!) tarafından kabul görülmedi.

Saldırılar daha sonra Kur’an’a yöneldi.

Güya ilahiyat hocası olan bir adam çıktı, “Kur’an, Allah kelamı değil” dedi. Peygamber ile başlayan saldırıların Kur’an’la devam etmesi beklenen bir şeydi.

Daha sonra bedeni insan olsa da ruhu şeytanlaşan bir kişi; “Kur’an eğitimi çağdışıdır, orta çağ zihniyetini çağrıştırmaktadır” diyerek Kur’an’a ve Kur’an eğitimine açıkça savaş açtı. Kur’an eğitimine karşı çıkmak hiç şüphesiz Kur’an’a karşı çıkmak demektir.

Bu defa Kur’an’da ismi geçen ve övülen bazı önemli zatlara döndü saldırı ve hakaretler…

Kur’an’ın; “Bir vakit melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Şüphesiz ki Allah seni seçti, tertemiz yaptı ve seni dünyadaki bütün kadınlara üstün kıldı.” (Ali İmran 42) buyurduğu Hz. Meryem annemize iftira atıldı. Allah’ın tertemiz dediği Hz. Meryem’e zina isnadında bulunuldu. Bunu yapan da yine bir ilahiyat hocasıydı.

Son olarak da bir şarkıcı parçası ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem babamız ile eşi Hz. Havva anamıza hakaret yağdırdı. Güya şarkı yapmıştı ama amacı şarkı yapmak değil, bir Peygamber’e ve onun eşine hakaret etmekti.

Bu şarkıcı parçası asıl kendisinin zırcahil olduğunu unutarak bizzat Allah tarafından eğitilen ve Allah’ın Muhakkak ki Allah Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini tertemiz bir hülâsa halinde seçip bütün insanlık üzerine üstün kılmıştır” (Ali İmran 33) buyurduğu Hz. Âdem’e ve eşine “cahil” diyebiliyor.

Bu şarkıcı parçası sadece cahilliğini değil aynı zamanda Peygamber düşmanlığını ve hatta Kur’an düşmanlığını da ortaya koymuş oldu. Ülkemde sanatçı geçinerek halkın değerlerini aşağılayan bu kadının babasının ve kendisinin kim olduğunu ve kökenini sosyal medyada okumuşsunuzdur. Bunları okuyunca bu şarkının hangi amaçla yapıldığı daha iyi anlaşılıyor.

Bu şarkıcı kadını korumak da, “Kur’an eğitimi çağdışıdır” diyen insan şeytanına düştü. “Herkes fikrini söylemekte özgürmüş.” Lafa bak. Benim edebim müsaade etmez ama madem ki hakaretler özgürlük oluyor sana şöyle okkalısından bir küfür ve hakaret etsem “özgürlük” der geçer misin? Yahu kutsalıma, inancıma hakaret ve aşağılama ne zamandan beri özgürlük oldu?

Değerlerimize yapılan saldırılar bunlarla da bitmiyor. İsminin önünde prof. olan bir adam yıllardır gerek Konya’mızın gerekse tüm ülkemizin önemli bir değeri olan Hz. Mevlâna’ya “Moğol ajanı” tabirini kullanıyor.

Bunun da ötesinde Hz. Mevlâna ve Şems için burada yazamayacağım derecede ağır ve çirkin çok büyük iftiralar ortaya atıyor. Prof. sıfatına güvenerek bu söylemlerini yıllardır tekrarlayıp duran bu adam yaptığı iftiraların hesabını nasıl vereceğini hiç düşünmez mi?

Hakaret ve saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Bütün bunların ardından, ismini yazmaya değmez haddini bilmez bir densiz de Nasreddin hocamızın bir din âlimi olarak tanıtılmasından duyduğu rahatsızlığını dile getirdi.

Neymiş efendim; Nasreddin hoca bir din bilgini olarak tanıtılırsa veya onun dini yönü ön plana çıkarılır, asıl özgün olduğu mizah yönü arka plana itilirse uluslararası arenada pek ilgi görmezmiş.

Bakınız Eskişehir Valiliği sitesinde Nasreddin Hoca nasıl anlatılmaktadır. Konya Valiliği, Akşehir Kaymakamlığı veya Akşehir Belediyesi bu şekilde tanıtım yapsa bazıları için inandırıcı olmayabilir. Eskişehir Valiliğince yapılan tanıtımdaki cümlelere bir göz atalım:

“Türk-İslam Kültürü filozoflarından, büyük bilge ve gülmece ustası Nasreddin Hoca, 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar İlçesine bağlı Hortu Köyünde, şimdiki adı Nasreddin Hoca Mahallesinde dünyaya gelmiştir. İlköğrenimini, din görevlisi olan babasından alan Nasreddin Hoca daha sonraları Sivrihisar ve Konya Medreselerinde öğrenimine devan etmiştir. Kendi köyünde ve Sivrihisar’da imamlık ve vaizlik görevlerinde bulunmasının ardından ilim tahsilini tamamlamak üzere Akşehir’e gitmiştir. Burada Seyyid Mahmut Hayrani, Seyyid Hacı İbrahim Veli gibi devrinin tanınmış bilgin ve arif kişilerinden dersler almıştır.

Öğrenimin tamamlamasının ardından bir süre Akşehir’de ikamet etmiş daha sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hocalık, katiplik, müderrislik, kadılık ve mahkemelerde bilirkişilik yapmıştır.

Nasreddin Hoca milli kültürümüze mal olmuş bir halk filozofudur. Türk Dünyasında, İslam Âleminde bilinir ve sevilir. Azerbaycan’da Molla Nasreddin, Kazakistan’da Koja Nasreddin ve Özbekistan’da Nasreddin Efendi olarak anılır.

Fıkralarının tamamında sağlam bir dünya görüşü olan Nasreddin Hoca, efsaneleşmiş bir halk insanıdır. Yıkıcı değil yapıcıdır. İnsanı önce güldürür, sonra düşündürür. Her sözünde bir hikmet vardır. Günlük hayatın her safhası onun fıkralarında yer alır. Nasreddin Hoca, Türk milletinin mizah anlayışının ve zekâsının sembolüdür.”

Eskişehir Valiliğinin internet sitesinde geçen bu tanıtım cümleleri Nasreddin Hocanın özgün kimliğini tam olarak ortaya koyuyor. Hocanın özgün kimliği neymiş? Bir kere daha okuyun.

Demek ki medrese hocalığı, bugün karşılığı prof. olan müderrislik yani büyük bir İslâm âlimi olması, aynı zamanda kadılık yani hâkimlik Nasreddin Hoca’nın özgün kimliği imiş… Hoca bu özellikleri yanında insanları güldürürken düşündüren çok hikmetli sözlerin sahibidir. Nasreddin Hoca’yı bu şekilde değil de sadece güldüren bir kişilik olarak tanıtmak Nasreddin hocaya yapılan çok büyük bir haksızlık ve onun ruhunu inciten ahlaki olmayan bir tavır olur.

Akşehir’imizin çok değerli Belediye Başkanı Dr. Salih Akkaya beyin, Nasreddin Hoca’nın bu özgün kimliğinden yani din âlimi sıfatından rahatsız olan bu densizin sözlerine yumuşak bir üslupla ama oldukça seviyeli ve kararlı bir şekilde gereken cevabı vermesi ortamı rahatlattı. Değerli Başkana şükranlarımı sunarken, daha önce de Çanakkale şehitlerimizi vatanı işgale gelen düşman askerleri ile bir tutan bu hadsiz ve densizi Allah’a havale ediyorum.

Yazımın başından itibaren ne anlatmaya çalışıyorum? Dinimize, inançlarımıza, kutsallarımıza ve İslâm’a olan hizmetleri ile tüm dünyada isim yapan değerlerimize yapılan saldırı ve hakaretlere artık dur deme zamanıdır. Bütün bunlara yeter artık diyoruz.

Burada yazdıklarım sadece birkaç örnek… Bunların dışında kutsal kitabımız Kur’an’a “çağlar öncesi kitap” denilerek saldırılmasını, kutsal Kâbe’mizin resminin yerlere serilerek hakaretler edilmesini ve daha birçok hakaret ve saldırıları unutmadık, unutamayız. Bırakın bunları artık. Bu saldırılar yapana bir şey kazandırmaz. Aksine çok şey kaybettirir. İnançlarımıza ve değerlerimize yapılan her türlü hakareti, iftirayı ve hezeyanı şiddetle kınıyor, yazımı genel olarak yazmış olduğum bir şiirimle tamamlıyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

ALÇAK

Kutsal değerleri hedef alarak,

Hürmeti, saygıyı bozandır alçak.

Öfkeyle saldırıp hınçla dolarak,

Yanlışa saplanıp azandır alçak.

*** *** *** *** ***

Kur’an ile Hadis başımıza taç,

Mü’min olan kişi bunlara muhtaç,

İlâhi ahkâmla ölmektir amaç,

Kur’an’ın üstünü çizendir alçak.

*** *** *** *** ***

Yüce dinimizin her bir umdesi,

Bunlardır toplumun büyük gözdesi,

Dünya ve ahretin necat müjdesi,

Hakk’a, adalete kızandır alçak.

*** *** *** *** ***

Harimi ismeti hafife alan,

İlahi Kitaba diyorsa “yalan”,

Kur’an’dan Ayetler kaldırıp çalan,

Kutsala kuyular kazandır alçak.

*** *** *** *** ***

Mukaddestir bize din, namus, vatan,

Erdemli insana bunlar bir destan.

Aramıza nifak tohumu atan,

Vatana gizlice sızandır alçak.

*** *** *** *** ***

Fedayı can eyler halkımız bizim,

Manevi yapımız ülkümüz bizim,

Vatan toprağımız mülkümüz bizim,

Kalbine münafık yazandır alçak.

*** *** *** *** ***

Hiç vazgeçilmeyen mübarek dava,

İmansız kurulmaz aile, yuva,

Yokluğu büyük dert, bulunmaz deva,

Mü’mini durmadan üzendir alçak.

*** *** *** *** ***

Yanlışa, batıla demir atarak,

Toplum düzenine zehir katarak,

Mukaddes mefhuma her an çatarak,

Bâtıla methiye düzendir alçak.

*** *** *** *** ***

Her tür değerime hakaret eden,

Bâtılın, şeytanın yolunda giden,

Bu kin, garaz ve hınç nedendir neden?

Hakk’a düşman, şirkte gezendir alçak.

*** *** *** *** ***

Kutsalımdan çek o iğrenç dilini,

Değdirme temize kirli elini,

Yine de derim ki düzelt hâlini,

Mü’min değerini ezendir alçak.

SALİH SEDAT ERSÖZ