Büyük bir medeniyetin temsilcisi olan Türk milleti, tarihi birikimiyle, inanç değerleriyle, kültür varlıklarıyla dün olduğu gibi bugün de Hakk’ın kılıcı, mazlumun umudu, kafirin, gafilin, hainin ve ihanet çetelerinin karşısındaki yıkılmaz, sarsılmaz irade olmaya devam etmektedir.

Bu kutlu ve mutlu yolculuk içerisinde elbette ki Türk gençliğinin önemi tartışılmaz bir gerçektir.

Peki neden?

Türk milletinin tarihteki başarılarına bakınız;

Atam Sultan Fatih, Devlet-i Ali’nin yükünü 12 yaşında sırtladı. Fethedilemez denilen Şehr-i İstanbul’u 21 yaşında fethetti. Genç yaşında kafirin can damarını kesti. Efendimiz’in (S.A.V.) müjdesine mazhar oldu. Yine Atam Kanuni Sultan Süleyman; 25 yaşında sırtladığı devlet ve millet yükünü ileri taşımak için, genç yaşına rağmen büyük başarılar elde etti.

Düşmana verdiği korkuyla, dosta ve mazluma verdiği güvenle O ‘Süleyman’ oldu.

Atalarımızdan verilen bu örnekler; genç yaşta omuzladığı yükle tarihe giren Türk gencinden sadece 2’si. Daha niceleri var, saymakla bitmez… Velhasıl anlatmak istediğim şudur ki; Türk genci tarihi sorumluluğunu bilebilen, Hakk’ın emanetine sahip çıkabilen, İslam’ın sancaktarlığını yapabilecek kudretle mütenasip olabilendir.

Türk gençliğinden dün beklenen neyse, bugün de beklenen odur, yarın da beklenen bu olacaktır…

****

Ne var ki; tarihin satır başlarında yer alan Türk gençliğinin, Türk evladının bu başarılarını belki bizden daha iyi bilen, daha iyi analiz edebilen Türk-İslam düşmanları, Türk milletinin gözbebeği olan gençleri zehirleme gayretindeler.

Osmanlı Devleti’nin son iki yüzyılından bugüne kadar, Türk milletinin değerlerini yok etmeye çalışan, bunu yaparken Türk gençliğini de aynı hedef tahtasına oturtan gafiller, üzülerek söylemek gerekirse geldiğimiz noktada başarılı olmuşlardır.

Dün gafilleri ayaklarının altında ezen Türk gençliği, bugün gafillerin oyunlarıyla değersizleşmeye başlamıştır. 1980 darbesini planlayanlar, darbeye zemin hazırlamak için nasıl gençliği kullandıysa, bugün de geleceğimizi kör etmek isteyen aynı düşman, yine gençliğimizi kullanmaktadır.

Toplumun beynine işleyen kitle iletişim araçlarını dün elinde bulunduranlar nasıl ki Türk gençliğinin değerlerini yok etmek için saldırdıysa, bugün de yeni dönemin kitle iletişim araçlarıyla bu saldırılar misliyle sürmektedir. Özellikle 80 sonrasında değerleriyle yaşayan, değerleri için mücadele eden gençlerimiz, televizyon, sinema gibi dönemin güçlü iletişim araçlarından uzaklaştırılmış, tüm bu alanlar değerlerimizden uzak, Türk milletinin kutsiyetlerinden bihaber kişilerce yönetilmiştir.

Bu üzücü tablonun zararlarını da 20 yıl sonra maalesef ki sert bir şekilde gördük.

***

Dün televizyon, sinema gibi alanları kullanarak gençliğin beynini bulanıklaştıranlar, bugün sosyal medya araçlarıyla bunu daha güçlü bir şekilde ortaya koyuyorlar. Maalesef dün olduğu gibi bugün de bu saldırılara set çekemiyor, gençlerimizin bu alanlarda yok olmasına seyirci kalıyoruz…

Zamanının büyük bir çoğunluğunu buralarda geçiren gençlerimiz, köksüzleşiyor, değerlerinden uzaklaşıyor, “geleceğin meşalesi” olma bilincini kaybediyor. Böyle giderse, hazin son bizi bekliyor…

Ancak Müslüman ümitvar olmalı. Her şeye rağmen ümitsiz değiliz…Elbette zamanı geldiğinde Türk gençliği tarihten aldığı gücün, Türk-İslam ruhuyla yoğrulan değerlerinin farkında olacaktır. Peki bu nasıl olacak?

***

Türk gençliğini diri tutmak için önemli adımlar atılmalı. Bakınız; ülkemiz için önemli bir gençlik hareketi olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’na yönelik saldırılar malumunuz. Meyve veren ağaç taşlanır…

Ülkü Ocakları ve ülkücü gençlik, bu ülkenin teminatıdır. Bunu çok iyi bilen gafiller ise bu kuruma saldırıda geri durmayacaktır. Dün Avrupa’da, Rusya’da bunu gördük. Ülkü Ocakları’nı terörist gösterme gayretinde olanların ülkücülerden ne kadar çok korktuğunu bilmek bana gurur veriyor…

Hiç kimse unutmasın ki; Türk gençliğinin bilinç yuvası, değerler abidesi, tarih vesikası olan Ülkü Ocakları’ndan terörist çıkmaz, hain çıkmaz, serseri çıkmaz… Ülkü Ocakları’ndan çıksa çıksa bu ülkenin emanetinin farkında olarak aldığı yükü, Atam Fatih gibi ileriye taşıyacak, Türk-İslam ülküsünü Atam Kanuni Süleyman gibi tüm dünyaya yayacak yeni Fatih’ler, yeni Kanuni’ler çıkar…Ülkü Ocakları’nın çayını içen, havasını soluyan, gururla bayrağını taşıyan bir Ülkü Ocaklı olarak haykırıyorum; Türk-İslam sancağını asla yere düşürmeyecek olan bizler, geleceğin Türkiyesi’nin mimarları, bugünün Türkiyesi’nin gurur abideleri olacağız! Gazi Mustafa Kemal’in; “Ey Türk Gençliği!” seslenişini yüreğimizde hisseden bizler, Türk gençliğine saldıranların karşısında ilelebet ayakta duracağız.

***

İşte bunu başarmak için genç kardeşlerime, genç arkadaşlarıma diyorum ki; Sultan Fatih olmak için çalışın. Sultan Fatih 21 yaşında İstanbul’u kolay fethetmedi. Henüz 7 yaşında gittiği Enderûn Mektebi’nde bilimden tarihe, edebiyattan din ve askeri eğitimine kadar önemli bir eğitimden geçti. İşte bu sebeple;

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı’nın düzenlemiş olduğu Türk Gençliği Büyük Kurultayı’nda gençlere seslenen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin haykırışının önemli bir milat olduğunu düşünüyorum.

“Evlatlarım; “Elinizde her zaman bir kalem olsun; ama yeri geldiğinde de bir Zülfikar bulunsun.” diyen Bahçeli’nin bu cümlesi oldukça önemli. Türk gençliğinin sokulmak istenen girdapta boğulmaması, gelecek meşalesini söndürmemesi için çok çalışması, çok okuması gerekiyor. Bu itibarla Türk gençliği, maruz kaldığı sosyal medya saldırısından çekip alınmalıdır. Bu konuda devlet olarak hızlı bir şekilde adımlar atılmalıdır. Unutulmasın ki; Sayın Bahçeli’nin de dediği gibi; “Türk-İslam medeniyetinin varisi gençlerdir. Şehitlerimizin, gazilerimizin yükü gençlerimizdedir. Bu aziz mirası geleceğe taşıyacak olan da gençlerdir. Bilim, ticaret, sanat ve diğer alanlarda kendini geliştirmelidir.”

Yükümüz ağır, vebalimiz büyüktür. Vakit silkinip kendimize gelme vaktidir. Vakit yeni Fatih’ler, yeni Kanuni’ler, yeni Abdülhamid’ler, yeni Mustafa Kemal’ler çıkarma vaktidir. Vakit ‘Devlet’ dersinden ders alma vaktidir. Saygı, sevgi ve dua ile…