Geçen yılı sert iniş çıkışlarla çalkantılı ve sıkıntılı geçiren Türkiye ekonomisi, yeni yılı da aynı zorluklarla çetin ve kötü geçireceğe benziyor. Her ne kadar döviz çıkışlarına önlem alındıysa ve özellikle temel ihtiyaçların yüksek fiyatlarla etiketlenmesine doların yükselişi sebep gösterilse de sorun bir türlü çözülecek gibi görünmüyor.

Bu yıl kış aylarını biraz daha zor ve masraflı geçireceğiz. Evet, her yıl kış aylarında aile bütçesinin giderleri her ne kadar artsa da bu yıl hem kış sert hem de bütçeler faturaların altında ezilecek. Herkes faturaları ödeyememekten şikâyet ederken, temel ihtiyaçların en büyük kısmını içeren gıda harcamaları da bütçelerin altından kalkamayacak duruma geldi.

Asgari ücrete açıklanan zamla birlikte emeklilerin beklentileri tam karşılığını bulamasa da bütçelerdeki küçük artışlar enflasyon canavarının midesine çoktan indi. Enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi için çok zamana ihtiyaç var. Petrol fiyatlarındaki artışların dünya genelini sıkıntıda bıraktığını biliyoruz. Ancak, ülkemizdeki vergi oranları petrole ödenenin çok üstüne çıkınca bizde akaryakıtı en pahalı kullanan ülke konumuna geliyoruz.

Akaryakıt zamları taşıma, nakliye fiyatlarını katlıyor. Katlanan fiyatlar direk olarak tüketiciye yansıyor. Üstelik tarımda bu kadar gerilemiş, yapılması gerekenleri yapamıyor durumdayken sorunun karekökünü yaşıyorsunuz.

Gıda enflasyonu, kira enflasyonu hangi giderin arkasına yetişip verilen üç kuruş zamla bütün bunların altından kalkıp yaşamınızı devam ettireceksiniz. Yaşam standartlarımızın yükseltilmesi, insanca ve insan onuruna yakışır şekilde yaşamak bu ülkenin insanının hakkı değil mi? fakat gelin görün ki; yaşamsal standardın nasıl olması gerektiğini bile tartışamaz duruma geldik. Toplum ayrışmış, bölünmüş ve üstelik cebinde olmayanı harcayarak borç batağına saplanmış durumda bir bataklığın içinde sürüklenip duruyor. Bazı kişiler diyecek ki “hiç böyle bir durum yok insanlar rahat yaşamlarına devam ediyorlar” ne yazık ki baktıkları küçük pencereden gördükleri kadar.

Daha önceki yazılarımızda ekonomi bu durumda devam ederse batan şirket sayılarının artacağını, intihar edenlerle sık sık karşılaşacağımızı ve hatta boşanma davalarının sayısının katlanarak artacağını söylemiştik. Bugün gelinen nokta işte tam bu söylediklerimizin resmini ortaya koyuyor.

Yaşamak ne kadar güzel öyle değil mi? dünya çok güzel ve herkes yaşamak ister. O zaman kendinden canından vazgeçecek kadar darda kalıp, intiharı seçmek zorunda olanlara ve ailelerine ne söyleyeceğiz? Çocuklarının yüzüne nasıl bakacağız? Ne kadar kalın bir yüzümüz var. Artık o kadar kanıksadık ki “biri kendini asmış, biri kendini şu kattan atmış, biri şu şekilde canına kıymış” cümlelerini rahatça kurar olduk.

Aileler yozlaşmış oldu ve evine ekmek götürmekte zorlanan babalar, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelince eşler arasında tartışmalar artmaya boşanma sayıları çoğalmaya başladı. Hani güzel, ahlaklı ve edepli nesiller yetiştirecektik!.. Neden siyasiler kendi koltuklarının derdine düştüler de toplumun sesine kulak vermez oldular? Yaşam giderek zorlaşıyor ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Ekonomide yöneticilerin bel bağladığı turizmi yaz aylarında göreceğiz. Hem de öyle bir göreceğiz ki daha önceleri fuhuş yaparak para kazanmaya gelen Ruslar bu kez ucuzlayan TL’nin kaymağını yemeğe gelecekler. Bu yıl turizmde patlama yaşanması beklenirken ve hatta rezervasyonların artarak devam ettiğini söyleyen işletme sahiplerini dinliyor ve görüyoruz. Üstelik işletme sahipleri yıldızlı oteller yaptıkları açıklamalarda kalifiye eleman konusunda büyük bir sıkıntı yaşayacaklarını şimdiden dillendiriyorlar. Yurt dışından gelenlerin ucuza yapacakları tatiller bizim vatandaşımıza nasıl yansıyacak biliyor musunuz? Tabi ki en pahalısından ve o tatili yapabilecek olanlar. Üstelik o fuhuş yaparak para kazanmaya gelenlere bizim gençlerimiz hizmet edecek. Hizmet eden ne demek? Hizmetçi! Burada “para kazanacağız gençlerimize iş kapısı olacak aman gelsinler” diye söylenenler olacaktır. Ancak benim burada paramızın değerinin bu kadar düşmesi sonucu ülkemin nimetlerinden başkalarının ucuza faydalanmasına tepki göstermektir.

Ülke olarak, vatandaş olarak zordayız, dardayız. İstihdam sorunu çözülmeden, tarımsal kalkınma da atılması gereken adımlar atılmadan, fabrika bacalarından duman tütmeden çıkış kapısının yolunu bulamayız. Güneş tarlalarının sayılarının artması, yatırımların ve yatırımcıların yolunun açılması gibi bir çok hamle tünelin sonundaki ışığı daha kolay görmemizi sağlayacaktır.