Artan nüfusun beslenme ihtiyacını karşılamak için daha çok tarımsal ürün yetiştirmeliyiz. Tarımsal üretimin artırılmasında toprak ve su kaynaklarının doğru ve bilinçli yönetimi şarttır. Stratejik öneme sahip olan tarımsal üretimde toprak ve su kaynaklarının etkin bir şekilde yönetilmesi, insan sağlığının, gıda güvenliğinin, toplumların refahının ve ekosistemlerin büyük tehlikeye düşmesini, yani sürdürülebilirliği sağlamaktadır.  Bu husus sadece ülkemiz için değil bütün dünyada kabul edilen bir gerçektir.

Tarımsal üretimin artırılması için tarıma açılacak yeni alanların olmaması tarımsal ürünün artırılması toprak ve su kaynaklarının doğru kullanılması yanında birim alandan alınan verimin artırılmasını gerekmektedir. Ekolojik dengeyi bozmadan yeni teknolojileri ve üretimde yüksek verimli ıslah çeşitlerini kullanarak tarımsal üretimdeki kaynaklar doğru kullanılmalıdır.

Kurak bölgelerde toprağın değeri ve önemi ağırlıklı olarak sulama imkanlarına bağlıdır.  Kurak bölgelerde yağış miktarı ve dağılımı tarımsal üretkenliği ve gıda üretimini belirleyen en önemli faktördür.  Düne göre daha bilgili, bilinçli, teknolojik gelişmelere uygun tarım yapılması üreticilerin gelir ve refah seviyenin artmasına neden olacaktır, bunlar yapılmadığı takdirde tarımdan kaçış hızlanacaktır. Bu kaçışı önlemek için Tarım ve Orman Bakanlığı üreticilerin bilgi ve teknolojiye kolay ulaşabilmesi için iletişim kanallarını artırılmalıdır. Bu konuda özel sektöründe önemli sorumluluğu olduğunu da belirtmeliyim.

Günümüzde birçok sektördeki gelişmelere neden olmuş Sanayi 4.0 ve 5.0 gibi tarım 4.0 ile bilgi ve teknolojilerinden yararlanılması toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımında çok önemli bir yere sahiptir. Tarım 4.0 ile tarım alanlarında doğru ürün planlaması, tarım yapılan bütün kaynakların korunması ve verimli kullanılması tarımda sürdürülebilirlik, üreticinin kalkınması, desteklenmesi ve gıda güvenliğinin sağlanması için önemli görülmektedir. Bu süreçte tarımsal üretimde araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) çalışmaları artırılması ve geliştirilmesi de gerekmektedir. Yenilikçi ve inovasyonun desteklenmesi özel desteklerle ile Ar-Ge çalışmalarına daha fazla kaynak aktarılarak ve bölgesel Ar-Ge çalışmalarına ağırlık verilerek bölgeye uygun iklim ve çevre dostu akıllı tarımsal sistemler geliştirilmelidir. Türkiye’nin hem kendi gıda ürünlerini karşılayabilmesi hem de dünya ülkeleri ile rekabet edebilmesi ancak tarımsal üretimdeki gelişmeleriyle mümkün görülmektedir.

Türkiye’nin bulunduğu coğrafik konum nedeniyle mevcut su, toprak ve bitki gen kaynaklarını uygun kullanması gereklidir. Günümüzde modern üretim sistemleri yüksek verime ulaşmak için yüksek seviyede ve yoğunlukta girdi kullanması hem maliyetleri artırmakta hem insan sağlığına, çevreye ve yetiştiği kaynaklara zarar verir duruma gelmektedir. Kullanılan fazla gübre, su, zirai ilaç ve diğer bazı girdilerin ürünlerde kalıtıma neden olduğundan her ne kadar ürünlerde gözle görülmese de laboratuvarlarda tespiti mümkün olan bu kalıntılar bazen ihraç ürünlerinin geri gelmesine bazen de işlenen ürünlerde standart dışı durumlara neden olabilmektedir. Örneğin; buğdaylarda yabancı ot mücadelesinde kullanılan fazla zirai ilaç buğdayın ürüne işlenmesiyle elde edilen ürünlerde kokuya, raf ömrünün kısalmasına ve insan sağlığına zarar vermektedir. Özellikle bölgede kullanılan yer altı ve yer üstü sularının kalite yönüyle incelenmesi ve kullanıma uygunluğu belirlenmelidir. Özellikle fazla gübre kullanımı yapılan yörelerde suya karışan azot sudaki nitrat miktarını artırmakta bu durum insan sağlığı açısından zararlı noktaya gelmektedir.

Tarımda diğer bir problem, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasıdır. Ülkemiz Cumhuriyet döneminde tarımsal arazi kullanımında önemli artış göstermiştir. Ülkede yaşanan nüfus artışı ile birlikte tarıma açılan arazi miktarında da önemli artış gerçekleştiği görülmektedir. 1928 yılında 6,6 milyon hektar alanda tarım yapılmakta iken, bu rakam 1950 yılında 25,3 milyon hektara, 1980’li yılların sonunda yaklaşık 28 milyon hektar seviyesine ulaşmıştır. Tarım arazilerinin toprak kullanım sınıflarına göre büyüklüğü 24 milyon hektar civarındadır. Günümüzde gelişen teknolojilerin tarım alanlarında doğru kullanılması (teras, sera vd) ile tarımsal üretim alanı mevcut alandan daha fazlası kullanılabilir hale getirilebilir.

Nüfus artışı, gelişen sanayi araziye talep ve oluşturduğu için ekilen alanlara ve özellikle de mera alanlarına baskıyı artırmakta ve tarım dışı amaçlarla kullanımına sebep olmaktadır.  Bu baskı ile tarım arazileri her yıl kaybedilmektedir. Bu kayıplar ciddi bir şekilde irdelenmeli ve tarım arazileri amaç dışı kullanıma müsaade edilmemelidir.

Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi ülkemizde su en çok tarımda kullanılmaktadır.  Ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli toplamı yıllık 112 milyar m’tür. Bu suyun yaklaşık 54 milyar m ’ü kullanılmakta olup, bunun da yüzde 74'ü tarımsal sulamada tüketilmektedir. Ülkemizde ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar (tarım alanının yaklaşık yüzde 74’ü) sulanabileceği birçok kaynakta belirtilmesine rağmen sulama sistemlerindeki gelişmeler nedeniyle günümüzde daha fazla alanın sulanmasını mümkün hale gelmiştir. Bu husus göz ardı edilmemelidir. Kullanımı kurumlar arası karmaşık bir içeriğe sahip olan kıt toprak ve su kaynaklarının doğru kullanılması için bu konuda yapılan toplantılar sonucu oluşturulan raporlardaki hususlar sorumlu kurum ve kişilerce dikkate alınmalıdır.

Toplumuzun ve tarımsal üretimin geleceği açısından toprak, su ve diğer kaynakların korunması ülkemiz için önemlidir. Geçmişten günümüze pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve birçok bitkinin gen kaynağı olan ülkemiz topraklarında gerekli tedbirler zamanında alınamadığı için (plansız arazi kullanımı, meralarda aşırı otlatma, orman yangınları ve bilinçsiz tarla açma, mevcut doğal bitki örtüsünün tahribatı gibi) bazı bölgelerimizde su ve rüzgâr etkisi ile oluşan erozyon bir felaket haline gelmiştir.

Tarım arazilerinin konut, sanayi, turizm, enerji ve benzeri nedenlerle amaç dışı kullanımlara tahsis edilmemelidir. Elbette bu yatırımlarda gerekli ve ihtiyaç, ancak bu amaçlar için tarımsal potansiyeli düşük alanların tahsis edilmesi gerekmektedir. Tarımsal üretim potansiyeli yüksek olan alanların çeşitli nedenlerle amaç dışı kullanımlara açılmaması için sanat yapılarında ve bazı uygulamalarda görülen “sit alanı” uygulaması tarımda da (“tarımsal sit alanı”) kullanılır hale getirilmelidir. 

“Toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter belirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek” amacıyla çıkartılmış olan TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU (Kanun Numarası : 5403 Kabul Tarihi : 3/7/2005 Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 19/7/2005 Sayı : 25880 ) var olmasına rağmen çoğu yerde sağlıklı uygulanmadığı görüldüğünden tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını önlemek için “Tarımsal Sit” alanı uygulaması getirilmelidir.