Topal Veyis namıyla ün yapan Akören Belediyesi’nin kurucusu ve ilk Belediye Başkanı olan büyük amcamız Veyis Efendi ile ilgili babamdan defalarca dinlediğim ilginç hayat hikâyesini ilk olarak 11 yıl önce Merhaba Gazetesi’nin Akören’i tanıtan Merhaba Şehir ekinde “Memleketim Akören” başlıklı yazımda kaleme almıştım.

Daha sonra bu konuyu birkaç kez yazdım ve merhum babamla ilgili yayınladığım kitabıma da aldım. Son olarak da amcaoğlum Ömer Lütfi Ersöz bu konuda bir çocuk kitabı neşretti. Topal Veyis Efendi ile ilgili yapılan tüm çalışmaları yazımın sonuna bırakarak öncelikle Topal Veyis’in ilginç hayat hikâyesini okuyalım:

Akviran’a idari ve inzibatı kuruluşların gelişi 1912 yılında olmuştur. 4 Ağustos 1914 yılında da Akviran bucak olmuş ve aynı tarihte Belediye teşkilatı kurulmuştur. Bu tarihten önce Akviran, Hatunsaray’a bağlı küçük bir köy idi.  Şimdiki adıyla Akören’in nahiyelik kazanması ve belediyelik olması, babamın adını aldığı amcası Veyis efendi sayesinde olmuştur. Bu Veyis Efendi kimdir?

Abdülhamit döneminde İstanbul’un zenginlerinden birisi Saray’ın bilgisi dâhilinde Konya’ya gelerek Konya Valiliğinden kendisine, ilkokul mezunu 3 zeki öğrenci verilmesini ister. Bu kişi kendisine verilecek olan 3 öğrenciyi İstanbul’a götürecek ve her türlü masrafını karşılayarak okutacaktır. Bu iş bizzat Padişah’ın emri ile yapılmaktadır. Konya Valiliğince yapılan araştırmadan sonra 3 öğrenciden biri olarak Akören’den Veyis amcamız o kişiye teslim edilir. Soyu; babası Seyyid Efendi, dedesi Veli Efendi, büyük dedesi Musa Efendi’den Seyyid Harun Veli’nin yeğeni Seyyid Musa’ya, ondan da Seyyid Harun Veli’nin babasına dayanan 1887 doğumlu olan Veyis amcamız o zaman 12 yaşındadır.

2. Abdülhamit han döneminde, bu şekilde Anadolu’dan getirilen zeki öğrenciler Sarayın kontrolü dâhilinde okutulur, maddi - manevi her türlü eğitimleri tamamlandıktan sonra ya sarayda önemli görevlerde değerlendirilirler veya Anadolu’ya gönderilerek halkın eğitiminde ve Anadolu şehirlerinin hizmetinde görev almaları sağlanırmış. Bu arada, Abdülhamit han döneminde yapılan bu uygulamanın bilgisini sağlayarak bize ulaştıran Muzaffer Tulukçu kardeşime teşekkür ediyorum.

Veyis amca ve diğer illerden getirilen öğrenciler, Saray’ın da ilgisi ve bilgisi dâhilinde medrese tahsili yaparlar. Medresede hem dini hem de hukuk ve siyasal gibi alanlarda eğitim görürler. Veyis amcamız eğitimi esnasında 10 ay gibi kısa bir sürede hafızlığını tamamlar. Veyis amcamız İstanbul’da 10 – 11 yıl kadar süren eğitimini tamamladıktan ve mükemmel bir şekilde yetiştirildikten sonra sarayda kendisine verilen bir görevi yaparken 1909 yılında 31 Mart vakası olarak adlandırılan ayaklanma baş gösterir.

Çıkan olaylar sırasında Veyis amcamız asilere karşı Padişahın yanında yer alır ve çatışmada bacağına bir kurşun isabet eder. Bunun üzerine bacağı kesilerek tahta bacak takılır. Veyis Efendi bundan sonra Topal Veyis olarak tanınacaktır. Tedavisinin tamamlanmasından sonra, toplam 12 yıl kadar kaldığı İstanbul’dan ayrılarak köyü Akviran’a döner.

Topal Veyis Efendi; Akviran’da danışılan, dilekçe yazdırılan, köylülerin devlet işlerini takip eden bir kişi olur. Aynı zamanda Akviran’ın sorunları ile de yakından ilgilenir. Bu işler için sık sık Konya Valiliğine gider. Kendisinde takma tahta bacak olduğu ve Valilik binasının o dönemde zemini de ahşap olduğu için yürürken kuvvetli şekilde tak tak diye ses çıkarırmış. Bu sesi Vali ve yardımcıları duyar, “Veyis Efendi geliyor” diyerek her zaman odalarından çıkar ve kapı önünde Veyis amcamızı karşılar, hürmet gösterirlermiş.

Birkaç kişinin 8-9 yıl devam eden ve bir türlü sonuçlanmayan yargıdaki davası için Konya’ya gelir ve davaya bakan hâkime şöyle çıkışır: “Yahu azizim, şu gariban adamı 8-9 yıldır ta Akviran’dan ne diye getirip götürerek zulmediyorsunuz. Davasını sonuçlandırın ve bu adamı sıkıntıdan kurtarın.” Dava o celsede sonuçlanmıştır.

Topal Veyis Efendi bu şekilde sözü geçen, dinlenen etkili ve itibarlı bir kişi konumunda olur. Kısa zamanda da Hatunsaray’daki Nahiye Müdürlüğünün Akviran’a getirilmesine, idari ve inzibati kuruluşların Akviran’da oluşmasına ve Akviran Belediyesinin kurulmasına vesile olur. Akviran Belediyesinin kurulması ile Topal Veyis amcamız ilk Belediye Başkanı olarak görevlendirilir ve ölümüne kadar 6 yıl süreyle Belediye Başkanlığı görevinde bulunur.

Belediye Başkanlığı döneminde 1920’de Delibaş isyanı vuku bulur. Bu isyana Akviran’dan da katılmak için hazırlananlar olur. Veyis amca bunların önüne geçerek, Delibaş Mehmet’in arkasından gidilecek muteber bir adam olmadığını söyleyerek gitmelerini önlemek ister. Bir kısmı ikna olur, döner. Bir kısmı da isyancılara katılır. İsyancılara katılanlar daha sonra tutuklanır ve yargılanır. Topal Veyis Efendi onların ceza almamaları için büyük bir uğraş verir, savunmalarını yapar ve başarır. Bu uğraşı sonrasında onlarca kişiyi idamdan kurtarmış, adeta ipten almıştır. Her bölgede çok sayıda insan asıldığı halde Akviran’dan hiç kimse idam edilmez.

Topal Veyis, Delibaş olayından hemen sonra 1920 yılının Aralık ayında Nahiye Müdürü ile yaptığı bir görüşmeden dönerken, bazı kişiler tarafından gecenin karanlığından da istifade edilerek defalarca bıçaklanır. Başkan Veyis efendinin kurban edildiği bu suikastın sebebi bilinmemektedir. Veyis amca bıçaklandıktan sonra 15 gün kadar yaşamıştır ve kendisini bıçaklayanı bilmektedir ama kan davası olmasın diye hiç kimseye söylememiştir. Henüz 33 gibi oldukça genç bir yaşta ve kendisinden çok hizmetler beklenen bir konumda olduğu dönemde dünya hayatı sona ermiştir.

Babam, amcamız Topal Veyis Efendinin, askerde olan kardeşine yani Ömer dedeme yazmış olduğu bir mektubun giriş bölümünü her zaman tekrar ederdi. Kullanılan kelimelerin inceliğine ve zerafetine dikkat ederek okumakta yarar var. “Muhibbi sadıkım, refiki muhteremim; mufarakatınızdan beri intizar etmekte olduğum mektubunu geçen postayı küşadımda aldım. Mektubun, evvelen pederi ve valide-i muhteremlerimi, saniyen efradı ailemizi mesrur etmiştir.” Babam mektuptaki anlaşılmayan bazı kelimeleri de sadeleştirerek şöyle açıklardı ama açıklamanın aslındaki zerafeti yok ettiğini de ilave ederdi. “Sevgili dostum, muhterem kardeşim; ayrılığınızdan beri beklemekte olduğum mektubunu geçen postayı karşılamamda aldım. Mektubun, önce muhterem babamı ve anamı sonra tüm aile fertlerimizi memnun etmiştir.”

Topal Veyis amcamız, genç yaşta hayata veda etmiştir ama geride küçük bir köy konumundan çıkartarak nahiyelik ve belediyelik kazandırdığı Akören’i bırakmıştır. 19 Haziran 1987 tarihinde çıkarılan bir yasa ile Çumra’dan ayrılarak İlçe olma hakkını kazanan Akören’in, genç nüfusun oldukça az ve adeta yaşlılar ilçesi halinde bir görünümü vardır.

Bu arada şunu da söylemek gerekir ki, Akören ve Akörenlilere yapılacak en büyük iyilik, ulaşım yönünden çıkmaz bir sokak durumundan kurtarılması ve ilçemize ekonomik canlılık kazandırılmasıdır. Veyis amcamız yaşasa idi şimdi Akören bu çıkmazda olmazdı. Yıllar sonra, şu andaki Başkan İsmail Arslan, Akören’i bu çıkmazdan kurtaracak önemli hamleler yamaktadır. Başkan Arslan’ın bu gayretinin kısa sürede olumlu bir sonuç vereceğine inancımız tamdır.  

Babam, amcası Topal Veyis Efendinin vefatından 6 yıl sonra dünyaya gelir. Dedesi Seyyid Efendi, babama Veyis Efendinin ismini verir. Böylece merhum babam, tam 93 yıl boyunca amcasının ismini ve ahlâkını ona lâyık bir şekilde taşımıştır. Bir gün, Veyis amcamız ile birlikte belediyede çalışan bir kişi babamın elinden tutar ve “gel sana amcanın imzasını göstereyim” diyerek belediyeye götürür. Babam, Veyis amcamızın  ‘Veyis Sıtkı’ şeklinde imza attığını görür. Tabi Veyis amcanın başkanlık yaptığı dönemde henüz soy isim kanunu çıkmamıştı. Veyis amcanın Sıtkı ismini nereden aldığı ve niçin kullandığı ile ilgili bir bilgi mevcut değil. Babam bu ikinci ismi unutmaz ve o ismi gördükten sonra aileden dünyaya gelen ilk erkek olan yeğenine Sıtkı ismini verir. Halaoğlum ve öz abim olarak gördüğüm Sıtkı Yonca, Veyis amcamızın imzasında kullandığı ikinci ismini taşımaktadır.

Büyük amcamız ile ilgili bu bilgileri verdikten sonra şimdi de Topal Veyis Efendi  ilgili yapılan çalışmalara değinelim:

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Topal Veyis amcamızla ilgili bilgilerin kaynağı merhum babacığımdır. Babam bu konuyu bizlere, yeğenlerine, torunlarına, çevresine ve kendisini ziyarete gelen dostlarına sürekli anlatırdı. Babamdan ben de bu konuyu ve soyumuzla ilgili bilgileri defalarca dinlemişimdir. Babam Topal Veyis konusunu çok anlatırdı ama yazıp yazmadığını hatırlamıyorum. Elbette yazma ihtimali çok büyük fakat elimizde babamın o konuyla ilgili yazısı mevcut olmadığı için kesin bir şey söylemek mümkün olmuyor.

Topal Veyis ile ilgili bugüne kadar yapılan çalışmalar şunlardır:

  1. Topal Veyis'i ilk defa 2010 yılının Kasım ayında yani yaklaşık 11 yıl önce Merhaba Gazetesinde, MEMLEKETİM AKÖREN başlıklı yazdığım yazımda bütün teferruatı ile anlatmıştım. Bu yazı Topal Veyis'i ilk olarak gündeme taşıyan ve kamuoyuna tanıtan yazıydı.

  1. İkinci olarak merhum babamın sağlığında 2016 yılında Konya Aydınlar Ocağı ve Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi tarafından “VEYİS ERSÖZ’E VEFA” programları düzenlenmişti. Bu programlarda yaptığım konuşmamda babamı, Topal Veyis’i de içine alarak anlatmıştım.

  1. TYB Konya Şubesi tarafından düzenlenen programda yapılan konuşmalar ve babamla ilgili yazılar daha sonra Merhaba Gazetesi tarafından dergi olarak yayımlanmıştı. Dergideki DEĞERLİ BABACIĞIM 90 LIK ÇINAR VEYİS ERSÖZ başlıklı yazımın içeriğinde de Topal Veyis'i tekrar kaleme almıştım.

  1. Merhum babamın vefatından sonra yayınladığım BABAM VEYİS ERSÖZ VE YAŞADIKLARIMIZ isimli kitapta Topal Veyis başlığı altında bir bölüm olarak büyük amcamıza da yer vermiş, onu o kitabımda bir kere daha vefa duygusu ile anmıştım.

  1. Bu yazılarımdan sonra büyük amcamızı bu defa da manzum olarak anlatma amacıyla bir de şiir kaleme aldım. Beyitler halinde olan TOPAL VEYİS AMCAMIZ  başlıklı şiirimi yazımın sonunda okuyabilirsiniz.

  1. Benim bu çalışmalarımın ardından amcaoğlum Ömer Lütfi Ersöz geçtiğimiz günlerde aynı bilgileri çocuklara yönelik bir formatta TOPAL VEYİS (VEYSEL) ismiyle kitaplaştırmıştır. Büyük amcamız Topal Veyis Efendi ile ilgili şimdilik son yapılan çalışma olan bu çocuk kitabının hayırlı olmasını temenni ederim.

Şimdilik dedim zira Topal Veyis Efendi  ile ilgili çalışmalar nihayete ermemiştir. Bende geçen yıl düşünce olarak doğan ve şu anda üzerinde çalışmaya devam ettiğim TOPAL VEYİS ROMANIMI tamamlamak ve yayınlamak nasip olur İnşallah… Bu da benim yayınlanmış ilk roman denemem olacaktır. Yayınlanan ilk romanımın Topal Veyis amcamızla ilgili olması da beni son derece memnun edecektir.

Topal Veyis Amcamız menkibe şiirimi paylaşarak yazıma nihayet veriyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.   

TOPAL VEYİS AMCAMIZ

İkinci Abdülhamit döneminde doğmuştur,

Sarayda yetişerek karanlığı boğmuştur.

Dayanmaktadır soyu Seyyid Harun Veli’ye,

Adının verildiği hem Veysel Karani’ye.

Nüfusta Veysel ama hep Veyis denmektedir,

İlim tahsil etmenin aşkıyla yanmaktadır.

İlkokul mezunuyken dikkat çeker zekâsı,

Köyden çıkıp gelmiştir, yamalıdır hırkası.

Çağrılır valiliğe, derler “okuyacaksın”,

“İlerde gönülleri, her dem dokuyacaksın”.

Götürülür başkente, Medreseye verilir,

Hayırlar fethedilir, nice güller derilir.

Tam on bir yıl boyunca yetişir eğitimle,

Madden, manen dolmuştur, mükemmel öğretimle.

Dini, siyasal, hukuk, tüm alanda zirvede,

Hafızlığı tamamlar, on ay gibi sürede.

Bitince eğitimi, sultana götürülür,

Bu görüşmeden sonra göreve getirilir.

Sarayda çok önemli vazife yapmaktadır,

Aynı anda bir grup hep yoldan sapmaktadır.

İstanbul karışıyor, caddelerde nümayiş,

Dış güçlerin etkisi, bozuluyor asayiş.

Büyümekte olaylar, yoktur işin şakası,

Her şey alt üsttür gelir otuz bir mart vakası.

Saray da basılarak asilerce taranır,

Yağmalanır her taraf didik didik aranır.

Önlerine çıkana kurşunlar yağdırırlar,

Bütün vahşilikleri bir güne sığdırırlar.

Veyis Efendiyi de bacağından vururlar,

Sultanı devirince sakinleşip dururlar.

Akıllara gelince yarasına bakılır,

Bacağı kesilerek tahta bacak takılır.

Bundan sonraki namı Topal Veyis’tir artık,

Bütün bu olanlarda hiç yoktur fikir, mantık.

İstanbul’da duramaz, köyüne döner gelir,

Doğruluktan ayrılmaz, hep hakikatte kalır.

Köylünün dertlerini çözmektir tüm gayreti,

Allah içindir hep sevgisi ve nefreti.

Birikmiş sıkıntılar birer birer çözülür,

Herkese el uzatır, yanlışlıklar düzelir.

Saray terbiyesiyle hep âlim, nazik, kibar,

Konya Valisinden de görür büyük itibar.

Her yerde sözü geçen etkili bir kişilik,

Onu tanıyan herkes görür ondan iyilik.

Köy olan Akviran’a nahiyeliği taşır,

Belediyeyi kurar, o çevre birden ışır.

Kendisi ilk başkandır, hemen işe koyulur,

Altı yıllık dönemde hizmetine doyulur.

Ancak Topal Veyis’in hasımları da vardır,

Bunların tek amacı kötülükte ısrardır.

Koyu bir karanlıkta toplantıdan dönerken,

Bıçakla saldırırlar, birkaçı da önerken.

Bıçaklar vücuduna defalarca saplanır,

Akviran’ın üzeri hüzün ile kaplanır.

Kara kışlar girmiştir hayatın baharına,

Otuz üçünde gider ebedi diyarına…

Kendisinden çok hizmet bekliyordu Akviran,

Onun gitmesi ile kaldı öksüz ve viran.

İşte bu Topal Veyis, öz amcası babamın,

Adını, ahlakını taşıdı o atanın.

Rabbim ikisine de rahmetini lütfetsin,

Yollarından gitmeyi bizlere de bahşetsin.

SALİH SEDAT ERSÖZ