Toprağa gömüldüğünde yeni bir bitki meydana getiren taneye tohum deniliyor. Tohum aynı zamanda soy, nesil, döl, nutfe, sperma anlamları taşıdığı gibi bir sonuç meydana getiren şey, bir oluşuma yol açan şey.

Âşık Seyranî diyor ki; “Tarlasına haram tohumu eken/ Helâl mahsulünü biçer mi bilmem.” Nurettin Topçu da, “Sebeplerin tohumu tarihin tarlasına atıldıktan sonra belli netice, ilâhî hikmet ve adaletle birleşerek, mutlaka alınacaktır” diyerek bize ümit veriyor.

Bir hayat tohumu var. Birde lânet tohumu.

Mehmet Âkif, lânet tohumunu iki beyitle yorumluyor:

O tohm-i lâneti baştan saçıp da orta yere/ Arab’la Türk’ü ayırdık mı şöyle bir kere.”

Bir oluşuma yol açacak iş yapmakla ilgili tohum atmak (saçmak) var. Necip Fazıl, bir şiirinde “Tohum saç, bitmezse toprak utansın!/ Hedefe varmayan mızrak utansın!” diyor.

***

Konya iki güzel insanın ölümüne şehâdetlik yaptı.

Biri Konyaspor’un çok sevilen başarılı bek futbolcusu Ahmet Yılmaz Çalık, diğeri ise Konya ve Türkiye harsına maddî-manevî ne varsa ve elinden ne geliyorsa hizmette yarış hâlinde koşturmuş yed-i emin Hasan İhsan Çopur amca.

Ahmet Çalık’ın babası oğlu için “O nasıl bir insandı?” diye kendi kendine soruyor.

Bu sorunun cevabını biz, Konyaspor futbolcusu Soner Dikmen’in kameralar karşısında söylediği şu sözlerde aramamız lâzım.

“Ahmet güzel bir insandı. Tertemiz bir kalbi vardı. Eli boldu. Allah önce ondan razı olsun. Sonra onu yetiştiren, o karaktere sahip olmasına vesile olan ailesinden de razı olsun. Onu güzel anacağız. Dünya fâni, ölüm bâki bu olsa gerek. Bir ölüm düşünün ki tüm Türkiye arkasından üzüldü, ağladı! Bazen hayata çok farklı anlamlar yüklüyoruz. Ölümün olduğunu unutuyoruz. Eğer ölümün olduğunu hatırlarsak dünya daha yaşanılabilir hâle gelir bizim için. Biz takım arkadaşımızı kaybetmedik. Kardeşimizi, dostumuzu ve çok değerli bir insanı kaybettik.”

***

Cedit Neşriyat’ın kurucusu olan amcası Dr. Mustafa Çalık, yeğeni Ahmet Çalık için şu ifadeleri kullanıyor: “Ahmet Yılmaz, sevgili evlâtcığımız kabrin pür-nûr, mekânın Cennet'tir inşallah. Bu sülâle ve daha geniş "sülâle"miz olan tanıdık, komşu ve hemşehrilerimizin de millet ve ümmetimizin de gençlerine örnek olacak, nümûne-i imtisâl teşkil edecek kadar temiz ve başarılı bir hayat yaşadın. Allah'ın lûtfu ile sahib olduğun ve kendi gayretinle geliştirdiğin yeteneklerin sayesinde çok genç yaşta şöhrete de kavuştun, maddî imkânlara da; ama bunların hiç biri seni ne şımarttı, ne de manevî, milllî ve ahlâkî istikametinden şaşırttı! Mevlâmızdan dileğimiz odur ki, bütün o gençler de senin ihlâs ve takvâ ile bezeli hayat tarzına, gıpta edilecek ahlâk ve karakterine özenir, hâtıranı yaşatır ve aynı yoldan yürürler.”

***

Nizâm-ı âlem etrafa ‘lânet tohumları’ saçanlar eliyle bozuldu. Kur’ân-ı Kerîm’de, harsı, yâni tohumların özünü oynamak suretiyle ekinleri ve nesilleri, kelimeleri ve harfleri değiştirenlerin kimlikleri ile hangi karaktere sahip oldukları bize haber veriliyor. Bunlar, C-19 belâsıyla neredeyse dünyanın çivisini çıkardılar. Adetâ hallaç pamuğu gibi attılar. Peki, bunlar kim? Parayı ve teknolojiyi ele geçiren şeytanın yeryüzündeki ezoterik askerleri.

Hz. Âdem ile şeytan arasındaki mücadele, çatışma, savaş kıyâmete kadar devam edecek. Bu bir Hak-Bâtıl mücadelesidir. Yüzyıllarca devam edegelen Hilâl’le haç arasındaki kavgadır. Âdem’e “O topraktan yaratıldı, ben ise ateşten” diyerek Yaratıcısı’na küstahlık etme cüretini gösteren Şeytan, bu edepsizliği yüzünden cennetten kovuldu. Âdem ile Havva annemize Cahilce hakaret eden ve küstahlıkta yarışan bu nasipsiz köpekler, dişlerini göstererek havlaya dursunlar bakalım! Bunların hakkından elbette Allah (C.C.) gelecektir. Bize düşen görev, peygamberi metotla onlarla mücadele etmek ve gerisini Hakk Teâlâ’ya bırakmaktır.

***

Ahmet Çalık ile Hasan Çopur’un örtüşen en büyük özelliklerinden biri, ellerinin bol ve gönüllerinin hoş olması. Veren ellerin her zaman Allah katında takvaca üstün olmalarının mükâfatını elbet bir gün Allah Celle Celâlüh verecektir. Güvenli el, emin el, merhametli el demek olan “yed-i emin” sözü, Hasan Çopur amcamıza ne kadar da yakışıyor. Sofra açma adâbı onun bir başka güzel tarafı idi. Kendisini ziyaret edenlere yedirip içirmesini pek severdi. Çok nâzik ve naif, çelebi ruhlu bir insandı. Konya ile ilgili kitap, fotoğraf, vesika, broşür, kıymetli mektup, eşya ne varsa bulur, buluşturur, arar ve maddî karşılığı ne ise cebinden çıkarıp verir ve arşivine koyardı. O Konya harsına ve kültürüne sevdalı bir Konyalı idi.

***

Allah katında mükerrem bir kitap olan Kur'an-ı Kerim'de, hayata ve ölüme dair bir çok önemli ilimlerin esasları yazılı. İnsanoğlu ise, ölümü tadıcı vasıfta yaratılan bir eşref-i mahlûkat. Revh kelimesi rahat, rahmet, ferah, daimi hayat anlamına geliyor. Ahmet Yılmaz Çalık kardeşimiz ile Hasan İhsan Çopur amcamıza; ashab-ı yeminlerden olmasını ve Cennet-i Naim'de birbirlerine "selâm" diyenler arasında kalmasını Cenab-ı Hakk'tan niyâz ediyorum. Bildiğiniz gibi her akıllının ölümü bilmesi ilmel yakîn, melekleri görmesi aynel yakîn, ölümü tatması ise hakkel yakîndir. Âdemoğlunun ölümü tatması hakikatın tâ kendisi. Rabbimiz, bizleri Hakta fânî olan kullardan eylesin. Çalık ve Çopur ailesine, sevenlerine, yakınlarına da sabr-ı cemil ihsan etsin.

***

Rabbim bizleri, Hz. Âdem gibi pişman olanlardan, nedâmet ateşinde yananlardan eylesin. Rahmet ipine yapışanlardan kılsın. Allah’a teslim olanlardan, buyruğa uyanlardan eylesin. Yazdığımız harfler ve kelimeler adedince gönüllere tohum saçanlardan, anlaşılır olanlardan kılsın. İnşallah.