Piyasalar yangın yeri cepler boş… Herkes bu gidişten takip edilen yoldan hiç mi hiç memnun değil. Herkeste bir serzeniş bir endişe var. Şaşkınlıkla yapılanlar da mutlaka hata payını artıracaktır. Geleceğe dair umut barındırmaktan da artık söz eden kalmadı.

TL’nin değer kazanması için öncelikli olarak güven kazanması gerekiyor ki vatandaş üç kuruşunu dövize bağlamaktan uzaklaşsın. Güven, ekonomide olmazsa olmazlardandır. Bir kere güven yıkıldı.

Yabancı sermayeden söz ediliyor. Tabi ki yabancı sermaye ülkemize gelsin. Artık globalleşen dünyada yabancı yatırımcı alternatif yatırımları daha çekici buluyor. Ancak ülkemizde yabancı yatırımcıya toprak satmaktan, hazır fabrikaları peşkeş çekmekten öteye geçemiyoruz. Yabancı yatırımcıya elbette kapıları açalım. Onlara üretim yapacakları fabrikaları kurmaları için alt yapı hizmetlerini kolaylaştıralım. Onların burada üretim yapacakları alanları oluşturalım ki ülke ekonomisinin en önemli sorunlarından olan istihdama da katkıları olsun. Onların burada yatırım yapmalarını özendirici alternatif ürünleri üretelim ki onlarda o ürünleri işleyip pazara sunmak için markalarının Türkiye’de üretildiği etiketleri ürünlere yapıştırsın. Onlara topraklarımızı peşkeş çekmekten uzaklaşalım. Sonu hiç iyiye gitmez.

2021’de derdimiz kuraklık idi. Yangınlar, seller, kurak geçen aylar tarımdaki üretimi olumsuz etkilemişti. Hatta öyle ki gıda enflasyonunun baş sebepleri arasından sayıyorduk. Nitekim bu sadece Türkiye’ye has bir sorun değildi. Dünya Gıda Örgütü FAO, rekor fiyatlara dikkat çekmişti.

Aralık ayındaki kur sıçramasıyla birlikte, ekonomide maliyet krizleri yaşana dursun, özellikle gübredeki fiyat artışları, yeni bir tehdit alanı olarak karşımıza çıktı. Yüzde 600’lere varan artışlar neticesinde gübreye erişim, en büyük dert oldu.

Pek çok çiftçi tarlasını gübreleyemeyecek. Pek çok çiftçi, gübre sıkıntısı çekiyor. Hatta, “attığım gübrenin maliyeti, umduğum hasadın değerini karşılamıyor” diyenler çoğunlukta… Mayıs’ta eğer gübrelemede aksilik yaşanırsa, ki yaşanacağı şimdiden belli, bu yıl hem rekolte hem de ürün kalitesinde sorun yaşayacağız.

Gübresiz tarım olur mu? Olmaz. Olur da geçimlik tarım olur. Herkese yetecek kadar üretemezsin. Doğal gübre zaten çok sınırlı… Suni gübre de olmayınca rekolte düşecek, Ramazan’la birlikte tırmanacak talep ve turizm sezonuyla artacak gıda tedarik ihtiyacı, daha da belirgin hale gelecek.

Teknoloji ile tarımın buluşması, verimlilik rekorlarıyla gıda sorununu çözse de temel girdi ihtiyaçları hala aynı… Gübre, tohum, ilaç, lojistik, su, kredi gibi… Eğer bunları uygun maliyetle karşılayamazsanız yeterince gıda üretemezsiniz.

İthalata güvensen, kur yüzünden maliyet tırmanacak. Girdileri ucuzlatayım desen, enflasyon buna izin vermeyecek. Elden gelen gıda bir yere kadar, sen üretmelisin. Bunun da yolu akıllı tarımdan geçer ve ne yazık ki yıllardır bunu başaramadık.

Ülkemizin tarımsal kalkınmasına, verimli toprakları ülke ekonomisine can suyu yapmasına ne engel onu anlamakta güçlük çekiyorum. Bir an önce tarımda köklü bir reform çalışması yapılmalı, köyler, genç çiftçilerle toprağa anlam kazandırmalı.

Türkiye’deki iktidarların ana hedefi ekonominin enerji açığını çözmek ve gerek sanayiye, gerekse de hane halklarına ucuz, devamlılık arz eden, temiz ve dışa bağımlılığı ortadan kaldıran enerji temin etmek olmalı.

Biz TL’yi suni yollardan zayıflatarak ihracatta rekabetçi gücümüzü artırmaya çalışıyoruz, ve görüldüğü gibi pek de bir yere gidemiyoruz. Halbuki sanayiye ve hatta tarıma ucuz enerji temin ederek ve böylece bu sektörlerin üretim maliyetlerinde “reel” bir düşüş sağlayarak (bir anlamda verimliliğimizi artırarak) çok daha kalıcı bir atılım sağlayabilir, ve vatandaşlar için de çok büyük bir yük haline gelen dolaylı ve dolaysız enerji masraflarından, ve onların getirdiği enflasyonist etkilerden kurtulabiliriz.

Bugüne kadar uzak görüşlü ve uzun vadeli bir enerji politikası oluşturabildiğimizi söyleyemeyiz. Enerji temini ile ilgili stratejik ve jeopolitik sorunlara ise hiç girmeyelim. Enerjiye olan bağımlılık Türkiye’nin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya devam etmekte. Bu sene de yaşayarak görüyoruz ki komşulardan temin etmeye çalıştığımız petrol ve doğalgazın (şu ya da bu sebeple) kesilmesi sanayi üretimi başta olmak üzere çok ciddi sorunlara yol açıyor ve açmaya da devam edecek gibi görünüyor.

Ülkemiz sıkıntılı ve zor bir süreçten geçiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyon kamburunu bir süre daha sırtımızda taşıyacağız açıklaması gerçekleri daha net anlamamızı sağlıyor. Enflasyonun beli kırılmadan da sorunların çözüleceğine inanmıyoruz.