Geçen hafta içerisinde ihracatçılar için iki güzel haberi Ticaret Bakanımız açıkladı. Bunlardan birincisi, 2020 yılında ihracatçılar için öngörülen teşvik oranının geçen yıla göre artırılması ve Türk Eximbank’ın ihracatçılara vermiş olduğu kredi oranlarını düşürülmesi
DETAYLARA GELİRSEK
Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan, Ticaret Bakanlığının ihracatçılara verdiği devlet destelerinin (teşviklerin) 2020 yılı için 3,8 milyar lira ayrıldığını, toplam içerisinde mal ihracatı ile ilgili kısmın 3,1 milyar lira olduğunu ifade etti. Dolayısıyla geri kalan 700 milyar liranın ise döviz kazandırıcı faaliyetlere (hizmetler) sektörüne ayrıldığını anlıyoruz.
Ticaret Bakanımızın krediler kapsamında açıklamasında ise Türk Eximbank’ın KOBİ’lere ve yüksek teknolojili ürün üreten ihracatçılara kullandırdığı TL kredilerinde faiz oranını yüzde 7,95’e indirdiğini ifade etti. Bu arada ufak bir hatırlatma yaparak, yüksek teknolojili ürün ihracatının ülkemiz ihracatında ortalama % 3’lük bir orana sahip olduğunun da altını çizmekte fayda var.
2019 YILINDA İHRACATA VERİLEN TEŞVİK VE KREDİLER
Yine Ticaret Bakanımızın yaptığı açıklamalardan elde ettiğimiz bilgilere göre;
- Türk Eximbank, 2019’da ihracatçılara toplam 44.1 milyar dolar finansman desteği sağlarken,
- Ticaret Bakanlığı, 3,2 milyar (2,4 milyar doları mal ihracatı) geri kalan hizmetler sektörüne ise 800 milyar lira ayrıldığını ve bu teşvik oranlarının Cumhuriyet tarihinin rekoru olarak ifade edilmekte.
DEĞERLENDİRME YAPMADAN ÖNCE
Ticaret Bakanlığının vermiş olduğu teşviklerin ülkemizdeki en şeffaf, en etkili, teşvik çeşitliliği en fazla ve ihracatçımıza rekabet avantajı sağlayan tek ve en önemli bakanlık olduğunun altını çizmekte fayda var. Her ne kadar en etkin demiş olsak bile emsalleri açısından değerlendirme yaptığımızı ifade edip, eksikliklerini söyleyip acizane bilgim ölçüsünde değerlendirmek isterim.
Ayrıca teknik değerlendirme yapacağım için “çıkar grubu” kavramını açıklamak isterim. Bu kavramla ilgili en başta söyleyeceğim tarafları ifade etmek için kullanacağımdır. Örneğin; İhracatçı firmalar bir çıkar grubudur. Bunun gibi ithalatçı firmalar, turizmciler, iş verenler, çalışanlar, işçiler vb. birçok farklı kesim toplum içerisinde bir çıkar grubu oluşturmakta haliyle de kendi koşullarını diğer çıkar gruplarına göre daha fazla gözetmektedir.
TEŞVİK BAŞARISI NASIL ÖLÇÜLMELİ?
Örneğin Cumhuriyet tarihinin en fazla teşviklerini vermek salt tek başına başarı için bir kriter değildir. Hatta başarı çıktılarını doğru model içerine oturmazsanız ve teşvik verilen firmalar özelinde ölçemezseniz, diğer çıkar gruplarının kaynaklarını devlet olarak tek bir çıkar grubuna (ihracatçı firmalara) aktardığınız için bu konuda diğer çıkar grupları tarafından veya halk tarafından devlet kaynaklarının (vergilerle elde edilen gelirlerin) etkin kullanmadığınız için eleştirilebilirsiniz.
İHRACAT RAKAMLARI TEŞVİK PERFORMANSINI ÖLÇEMEDE KULLANILABİLİR Mİ?
Salt ihracat rakamları geneli ifade eder. Teşvikler ise genele değil, özele yani firmalara verilir. Dolayısı ile teşvik verilen değer- teşviki alan firma- firmanın ihracat çıktısı bize teşvik performansını gösterir. Çok yormayayım sizi demem o ki; şu an olmayan bir sistemin eksikliğinden ülke olarak teşviklerin iyi yönetilemediğini söylemekteyim. Olması gereken model ise “ihracat teşviklerine performans kriteri” getirilmesi gerekliliğidir. Bu cümle belki çok rahat bir şekilde ihracat teşvikini alan, ihracat performansından bağımsız olarak her şekilde elde ettiği bu finansman kaynağının zorlanması ihracatçı firmamızı rahatsız edebilir, ya da şimdi yeni teşvik modeli mi oluşturalım diyen bürokratı ya da ihracatçıyı oy kaygılarıyla kaybedelim mi diyecek siyasetçiyi üzebilir.
Şu an için teşvik performansının ölçülmesinde model, maalesef ki genel ihracat değerlerine göre yapıldığını görmekteyim. Madem öyle kimseyi kırmayalım genel ihracat rakamlarından değerlendirme yapalım
- ÖTS sistemine göre; ihracatımız 2018 yılında 167,9 milyar dolar iken, 2019 yılı ihracatımız 171,5 milyar dolar önceki yıla göre artış oranı % 2,18.
- GTS sistemine göre; 2018 yılında yapılan ihracat; 176,8 milyar dolar iken, 2019 yılında yapılan 180,4 milyar dolar. İhracat artış performansımız ise %2,04 olarak gerçekleşmiş
Cumhuriyet tarihinin en fazla teşvik verdiğiniz 2019 yılında birçok etken varken hadi gelin sadece teşvik etkisinin ihracatı artırdığını düşünelim ortalama % 2, 11 oranındaki bir ihracat artışı veya 3,6 milyar dolarlık bir artış mı teşvikteki başarıyı gösteriyor? Sadece bu rakamlara yönlendirilirsek zaten başarı olmadığını da net olarak görüyoruz.
Olaya ihracattaki katma değer olarak bakarsak; o kadar verilen Turquality veya Tasarım veya UR-GE teşviklerine rağmen ihracat birim kg fiyatınız hala 10 yılın öncesine göre daha aşağıdaysa bu teşvik mekanizmalarının iyice gözden geçirilmesi gerekmiyor mu? En azından 2019 yılını en fazla ihracat teşviklerini verildiğini söylemenin bir başarı olmadığını görmek gerekmiyor mu?
PEKİ, İHRACAT TEŞVİK MEKANİZMASI NASIL OLMALI?
Çok basit. “İhracat Teşviklerinde Performans Modeli” olmalı. Bu sistemde mevcut sistemdeki gibi her firmaya verilecek teşvik, performanstan bağımsız olarak eşit olarak tanımlanabilir ve mevcuttan farklı olarak her bir ihracatçı firmamıza belirli bir alt sınırdan teşvik verilebilir. AMA bu teşvikleri alan firmaların bir kısmı ihracatını artırıyorsa bu firmalara verilen teşvik oranı ödül mekanizması ile artırılırken, diğer firmalar bu aldıkları minimum seviyeden teşviklerini almaya yine devam etsinler. Bu modelin; “Ödül-Ceza” üzerine değil, “Standart + Ödül” üzerine olduğunun altını çizelim. Bu model ile aynı zamanda Ticaret Bakanlığımız teşvikleri etkin yönetmeyen veya varsa suiistimal eden firmaları tespit edip, suiistimal edenler üzerinde daha sıkı kontrol yaparken, etkin kullanamayan firmalara ayrı bir eğitim veya danışmanlık modeli üzerinde yeni teşvikler getirebilirler.
KREDİ FAİZ İKİLİSİNE GELİRSEK
İhracat kısmındaki krediler olarak düşündüğümüzde haliyle aklımıza Türk Eximbank gelmekte. Buradaki sistem de, piyasa koşullarına göre daha alt seviyelerdeki faiz oranları ile ihracatçılarımızı desteklemek yönündedir.
Teşvik ve Krediyi kendi içerisinde kavramsal olarak mukayesesini yaparsak; teşvik; devletimiz tarafından ilgili firmaya verilen fakat harcamanın önce firma tarafından yapılıp, ortalama 6 ay sonrasında yapılan harcamanın devlet tarafında geri verilmesi ve ilgili firmaya hibe edilmesidir. Kredi ise; yine devletimiz tarafından verilen firmanın almış olduğu finansmanı belirlenen faiz ve vade sonunda tekrar ödemesi yapılan bir modeldir.
FAİZ KAVRAMI VE İHRACATÇI HASSASİYETİ
Öncelikle şunu net olarak ifade etmekte fayda var. Ülkemizde faiz hassasiyeti olan birçok firma sırf bu hassasiyetten Eximbank kredilerini kullanmamakta. O zaman aklıma şu sorular geliyor. Faiz, devletimiz tarafından sübvanse edilemez mi? Bu hassasiyeti olan firmalarımızda bu sürece dahil edilemez mi? Hatta faiz hassasiyeti olmayan firmalar bile faizsiz krediyi tercih etmez mi? Devlet açısından düşündüğünüzde ise ihracatçıya vatandaşın vergileri ile verilen teşviklerin bir kısmı yerine, geri almak kaydı ile faizsiz kredi verilse ve geri alınan bu paranın farklı çıkar grupları lehine kullanılması daha cazip olmaz mı?
TEKLİFİM VAR DUYAN OLURSA
Teşvikteki performans kriterinin sisteme dahil edilmesi ve 2020 yılı için bütçeden ayrılan 3,8 milyar liranın belirli bir kısmının örneğin 1 milyar liranın teşvik olarak verilmemesi ve bu bir milyar liranın, ihracatçıya geri ödemesi şartı ile uygun vade ve faizsiz kredi verilmesi güzel olmaz mı?
BİRŞEYİ KAYBETTİK FARKINDAMISINIZ?
Faiz her yerimize o kadar sirayet etmiş ki “Bereket” kavramını ticarette tamamen kaybettiğimizin farkında değil miyiz? Ticaret Bakanlığının Cumhuriyet tarihindeki rekor teşvikini vermesine rağmen ihracatta ortalama % 2,11 oranındaki küçük artış buna delalet değil midir?
SONUÇ: Halkın teveccühü geçicidir. Halkın teveccühü ancak Hakkın teveccühü de hesaba katıldığında kalıcıdır.