Teslîmiyet, İslâm kelimesi ile aynı köktendir. Bu sebeple İslâm’ı hakkıyla yaşayabilmek ve hakîkî kullukta bulunabilmek, ancak teslîmiyetle mümkündür. Çünkü Allâh -celle celâlühû-, kulunun kendisinden başkasına râm olmasından hoşlanmaz.

Teslîmiyet, boyun eğmek, başa gelen hâdiseleri îtirazsız kabûllenmek ve selâmete çıkmak mânâsına gelir. Teslîmiyet, kalbin bir fiili olup Allâh tarafından haber verilen hususlarla alâkalı şüphelerden, ilâhî emirlere ters düşen nefsânî arzulardan, ihlâsla bağdaşmayan isteklerden, ilâhî takdîre ve şer’-i şerîfe îtiraz illetinden kurtulmak demektir.

Teslîmiyet, muhabbete dayalı bir itaat işidir. Bu itaat ve teslîmiyet bereketiyle İbrâhim -aleyhisselâm-’a, canı, malı ve evlâdı, yüce Rabbinin yolunda hiçbir engel teşkîl edemedi. 

Merhum Prof.Dr. Mahmud Esad Coşan hoca efendi  bu konu ile ilgili güzel bir yazı yazmıştı.

“İslam'da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak "Hak’la", "hakikatle" beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.

Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler... Hem de kendisi takip etmez... Amerika seni John'la takip etmez, Smith'le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.

Herkese ajan demiyoruz; metod bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu kullanır, fark etmez. Sahte birtakım organizasyonlar var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götürüyor, olmadık yere bağlıyor... Mü'min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. ‘Hizmet ediyorum’ diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartın!

Böyle birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her birinize istiklâl tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya çalışın!

Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.

Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi istediği yere götürüyor!

“Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını --hain bir kimseyi-- koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.”

Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz... Tâbî olmayın kimseye!

Bana da tâbi olmayın!

Bana tâbi olursanız, beni sıkıştırırlar. Ondan sonra,

"Sen bu adamlarına şöyle yap!" derler.

İslâm'a, Allah'ın emrine tâbi olun!

Allah'ın dinine hizmet edin!

Tek başınıza olsanız da Hak’la beraber olun!

O zaman İslâm kalkınır; başka türlü kalkınamaz!

"Aa, efendim, dirlik, düzenlik, birlik, beraberlik, organizasyon bozulmasın" diyorlar.

“Her biriniz İslâm için kendinizin dünyada kalmış tek adam olduğunuzu düşünün. Ama senin gibi aynı hedefe yürüyen başka insanlar varsa; onlarla da işbirliği yap! Yapmıyorsa, silkele at be!

Sen onu sırtında taşımak zorunda mısın?

Beni sırtında taşımak zorunda mısın?

Kimse kimseye hürriyetini vermesin!

Hürriyet aziz şeydir. İnsan, ancak Allah'a kul olur.

"Allahım! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz."

***

Allah’ın kulları türlü türlü. Ama muhakkak Allahı bilen, muhakkak ona teslim olacak. Teslimiyet kime? Cenabı hakka netice itibariyle. Bazı insanların dağlar gibi ibadeti olur. Yemez, içmez,uyumaz, gece ibadeti..öteki ise, yatar da, uyur da ; onun derecesi onun fevkinde olur. Çünkü o teslim olmuştur, rahatlamıştır. Onu idare eden bir kuvvet vardı cenabı hakkın izniyle…

Allah Teâlâ’ya teslim olan kulun hâlini şöyle anlatır. Hz. Mevlana; “Deniz suyu, kendisine bütünüyle teslim olan ölüyü başı üstünde taşır. Diri olan ve en ufak tereddüdü bulunan ise denizin elinden nasıl sağ kurtulur? Aynı şekilde ‘Ölmeden evvel ölünüz!’ sırrı ile beşerî sıfatlardan soyunarak ölürsen esrar denizi seni başı üzerinde gezdirir.”

Denizde yüzen kişi sakin ve telaşsız olduğunda; kendini akışına bıraktığında suyun üzerinde zahmetsizce seyreder. Ne zaman ki korku ve endişeyle hareket etse denizin dalgaları arasına gark olur, telef olup gider. İnsanın hâli de böyle değil midir?

Dünya hayatının gailesi karşısında, “Ben nasıl mücadele ederim?” diyerek endişe eder insan. Benliğine güvenmek yerine, elinden geleni yapıp gerisini Rabbul âlemin olan Yaratan’a havale eder de teslim olursa her türlü korkudan emin olur, rahat ve emniyet içerisinde yaşar. Teslimiyet tüm sebeplerin ötesinde olan hakikati görmeyi ve O’na inanıp güvenmeyi gerektirir.

De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Ali İmran Suresi, 84)

Teslimiyet;  şeksiz ve şüphesiz öncelikle âlemlerin rabbi olan Allah’adır.  

Baki selamlar.

Kaynak 1: Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan, 5 Mayıs 1990

Kaynak 2: Allah Dostunun Dünyasından, Hace Musa Topbaş Efendi ile Sohbetler, Erkam Yayınları, 1999, İstanbul