Terör tavizden beslenir

Abone Ol

Geçtiğimiz Günlerde Diyarbakır Lice'de, hem de askeri bölge'de, bir terörist tarafından Türk Bayrağı gönderden indirildi.

Teröristin vurulmasının gerekip gerekmediği çok tartışıldı. Kıbrıs'ta bayrak indirme teşebbüsünde bulunan Rum'un nasıl vurulduğu örnek gösterildi.

Sayın Devlet Bahçeli, “alnının çatından vurulması gerekirdi” dedi.

Hükümet kanadından, bu olayın barış sürecini sabote etmek isteyenler tarafından gerçekleştirildiği, eğer vurulsaydı onların oyununa gelineceği kabilinden açıklamalar ve sükûnet çağrıları yapıldı.

Sayın Başbakan bayrak indirme olayının arkasında da paralel yapının ve onun maşası haline gelen CHP ve MHP'nin olduğunu iddia etti.

Tartışmalar devam ederken bir bayrak indirme olayı da İstanbul'da yaşandı.

Bir terörist, hastane binasındaki bayrağı gönderden indirdi, karakolun gönderindeki bayrağı indirmeye çalışırken bacağından vurularak etkisiz hale getirildi.

Bu ve benzer olaylar gösteriyor ki terör tavizden beslenmektedir. Siz Diyarbakır'da Türk Bayrağının indirilmesine seyirci kalır ve faili yakalayamazsanız yeni bayrak indirme olaylarını önleyemezsiniz.

Diyarbakır'daki bayrağı indiren genç ya da çocuk, PKK ve sempatizanlarının gözünde kahraman olur. Bunun sonucunda kahramanlığa soyunan yeni gençler ortaya çıkar, İstanbul'un göbeğinde bayrağı indirmeye kalkar.

Siz Lice'deki yol kesme olayına günlerce seyirci kalırsanız, PKK her yerde yol keser.

Siz PKK'nın vergi adı altında haraç toplamasına, yol kesip kimlik kontrolü yapmasına seyirci kalırsanız, Devlet otoritesi ortadan kalkar.

Bunun sonucunda bölücü PKK, bölge halkına vermek istediği mesajı vermiş olur.

Nedir o mesaj:

“Bu bölgede biz güçlüyüz. Bölge bizim kontrolümüzde. TC. kendi bayrağına bile sahip çıkamıyor. O yüzden ya bize destek olursunuz ya da siz bilirsiniz” mesajı.

“Ya çocuklarınızı dağa gönderirsiniz ya da dışlanırsınız” mesajı.

“Ya bize her konuda destek olursunuz ya da kuracağımız Devlet'te yer bulamazsınız” mesajı.

PKK'nın son yıllarda halk desteğini arttırmasının en önemli sebebi, verilen tavizlerin örgüt tarafından psikolojik üstünlüğe dönüştürülmesi.

“Süreç zarar görmesin” diye olaylara seyirci kalındıkça PKK'nın psikolojik üstünlüğü artmaktadır.

Küçücük çocuklar bile kahramanlığa soyunuyor. Diyarbakır Lice'de, bayrak indirme olayı esnasında askerî birliğe saldıran kişiler arasındaki küçücük çocukların nasıl bir psikoloji ile hareket ettiklerini bir düşünelim lütfen.

Sonra onların gözünden “TC”ye ve onların gözünden Türk askerine bakalım.

Bu saatten sonra hangi politika, hangi süreç bu psikolojiyi değiştirebilir?

Bu yazıları okuyanların “silahla mı çözelim? silahın çözüm olmadığını gördük, mutlaka kan mı aksın” kabilinden, hiçbir bilimsel değeri olmayan, basma kalıp sloganları tekrarladıklarını duyar gibiyim.

Bir yanlış anlamaya mahal vermemek için belirtmek gerekir ki, Devletimiz içinde yaşayan herkesin, hiçbir din ya da ırk ayırımı yapılmaksızın en temel insan haklarından, tam bir eşitlik içinde yararlanabilmesi gerekir.

Eğer bazı kişi ya da grupların temel hak ve hürriyetlerden yararlanmasının önünde bir takım engeller varsa bunlar elbette kaldırılmalıdır.

Bunun adına ister açılım deyin, ister süreç deyin.

Ama bu yapılırken, asıl amacının Kürtlerin haklarını korumak olmadığını çok iyi bildiğimiz PKK'ya da taviz verilmemelidir.

Bayrak bir semboldür. Bu sembolün indirilmesine seyirci kalınması teröre verilebilecek olan en büyük tavizdir.

Terör bu tür tavizlerden beslenir, tavizler yeni tavizleri doğurur. Sonunda terör kontrol edilemez bir hale gelir.

Belki bir gün biz ne yaptık dersiniz ama Allah korusun, iş işten geçmiş olur.

Bir zamanlar, “terörün arkasında Ergenekoncular varmış” deniyordu. Ergenekon bitince terör de bitecekti.

Olmadı.

Şimdi Paralel yapı hedef gösteriliyor.

PKK'nın gerçek niyeti bir türlü zikredilmiyor Arkasındaki güçlerden söz edilmiyor.

Büyük Ortadoğu Projesinin ne olduğu, PKK'nın bu proje içinde ne gibi bir rolünün bulunduğu anlatılmıyor.

Eli kanlı örgüt, demokrasi mücadelesi veren bir sivil toplum örgütü pozisyonuna büründürüldü.

Ve toplum neredeyse eşkıya başına sempati duyar hale getirildi. Artık ne eşkıya başı diyoruz, ne de terörist!

Gelin şu parti bağnazlığından, bize öğretildiği gibi düşünmekten, televizyonlardan duyduklarımızı papağan gibi tekrar etmekten vazgeçelim de, ne yapıyoruz diye bir düşünelim lütfen!