TEK BAŞINA AMA YALNIZ DEĞİL

Abone Ol

Yalnızlık, çoğu kişiye göre anlamı değişen bir kavram. Ben ise, yalnızlığı istediğimiz kişi ya da kişilerin olmaması şeklinde yorumluyorum.

Buradaki kişilere kendimiz de dahiliz. Oturup kahve içerken istediğim şey kendimle vakit geçirmekse, bu kısma yalnızlık diyebilir miyiz?

Evet, çoğumuz için bu kolay olmayabilir. Çünkü insan kendiyle kaldığında belki geçmiş bir anı tekrar su üstüne çıkacak, bazen de o eleştirel ses konuşmaya başlayacak…

Bizse bu olumsuzluklarla yüzleşmemek için kendimizi sürekli bitmek bilmez bir plan içerisine hapsediyoruz. Hayat akıp giderken, yanımızda götüreceğimiz tek şeye hayatımız boyunca çok az dönüp bakıyoruz. Kendimize…

Neye üzüldü, neye kızdı, ne canını acıttı, ne olunca öfkeleniyor, neye ihtiyacı var? Buraları sormadan yapılacaklar listesine birçok iş ekleyerek üstünü kapatıyoruz.

Çoğunuza sorsam, sevdiğiniz kişilerin hangi yemeği sevdiğini, neden hoşlandığını bilirsiniz.

Peki siz neyi seversiniz?

Neye çok gülersiniz mesela?

Huzur bulduğunuz bir mekân var mı? Zamanın durduğu?

Kendinize ait korkularınız neler?

En sevdiğiniz film hangisi?

En sevdiğiniz şarkı, en sevdiğiniz yemek, en sevdiğiniz renk ne?

Hangi teklife asla “hayır” diyemezsiniz?  ve her zaman heyecanlandırır sizi…

En son ne zaman bunları düşündünüz?

Etrafımızı bilmek çok kıymetli. Çünkü özen, ilgi, merak (kişiyi tanımaya yönelik) sevgiyi besler.

Peki kendimize karşı bu özeni gösteriyor muyuz?

Sahi, kendimizi seviyor muyuz?

Arkadaşımızı dinler gibi dinlesek kendimizi, o gözle baksak, bu kadar acımasız yorumlar yapar mıydık kendimize?

Ayağı takılıp düşen birine elinizi uzatıp yardım etmez misiniz?

“Tümsek varmış, hay Allah, çok da görünmüyor, insanlık hâli,” demez misiniz?

Peki neden kendimiz düştüğümüzde, “dikkat etmeliydin” diye eleştiriyoruz da kalkması için o eli uzatmıyoruz?

Yazının ulaştığı kişilerden istediğim bir şey var:

Bu hafta için sadece 10 dakika, telefonları ve tüm uyaranları bırakıp gözünüzü 10 dakikalığına kapatsanız… Hiçbir şey yapmadan dursanız… Gelen düşünceleri sakinlikle karşılayıp cevap vermeye çalışmadan, bir şeye dönüştürmeden iç sesinize kulak verseniz…

Değişim tanımakla başlar, bilmekle başlar, fark etmekle başlar.

İç sesiniz size ne diyor, ne anlatıyor, bir duysanız…

Yargılamadan, sakince kulak verseniz…

Emin olun, gözünüzü açtığınızda gördüğünüz renkler aynı olmayacak. Daha parlak olacak demiyorum ama soluklaştıysa, neden soluklaştığını anlamanıza yardımcı olacaktır.

Şefkat herkese lazım.

Ve özellikle hoyratça eleştiride bulunduğumuz, bazen omuzları düşmüş, yaşı 8-9 olmasına rağmen saçları ağarmış içimizdeki çocuğa…

Şimdi tekrar soruyorum kendisiyle tanışmış, tanışmaya niyet etmiş bir insanın tek başınalığı yalnızlık olabilir mi?

Edip Cansever’in dizeleriyle bitirirken yazımı, kendimizle kaldığımızda yalnız hissetmeyeceğimiz bir hafta diliyorum…

“Yalnız değilsin

Bir şey var içimizde

Hepimizin içinde olan bir şey

Yalnız değiliz…”