Bu gün tarımla ilgili Atasözlerinden birkaçını ve kısaca ne demek istediğini ve kısa kısa tarımla ilgili yorumları yazmak istedim. Bu sözlerle ilgili sayfalar dolusu daha çok şeylerin yazılabileceği muhakkaktır, umarım görüşlerimize katılır veya ilaveleriniz olabilir. Tabii ki Atasözlerimiz; bilimsel çok şey ifade ettiği anlamlar yanında sosyal içerikli tavsiye ve ders alınması gerekli hususları da kapsaması da önemlidir.

- “Acı patlıcanı kırağı çalmaz”.

Zaten acımış kırağı onu etkilemez, olmuş olacağını, olaylara karşı dayanıklılık ifade etmektedir. Zorluğa alışık olanı yeni kötü durumlar etkilemez. Kırağı soğukların arttığı dönemde görüldüğünden bu dönemde sebze ve meyveler üşümekte bu nedenle de tadı değişmektedir. Yetiştirdiğiniz bitkileri olum döneminde hasat etmeliyiz ki tadı bozulmasın ve patlıcan gibi acımasın. Patlıcanı acıdıktan sonra onun bir kullanma değeri kalmayacağından kırağıdan etkilenmeyeceği, etkilense de bir şeyin fark etmeyeceği ve sosyal alanda mecazi anlamında kullanılmaktadır.

- “Aç ayı oynamaz”. Kazakçada “Aç Bala tok Bala ile güreşmez” de denilmektedir.

Aç olan insan tok olanla oynamaz, tok olan aç olanın halinden anlamaz, denk olmadıklarını ifade etmektedir. Tüm canlılar (hayvan yada insan) açken bir işlevi yerine getiremez; onlar doyurulmalıdır ki, kendilerinden istenen işi yapsınlar. Kendisinden iş beklenilen kimseden emeğinin karşılığı esirgenmemelidir. Çünkü canlılar enerji ihtiyaçlarını beslenerek karşılarlar. İnsanlar, temel ihtiyaçları karşılandığı ölçüde mutlu olurlar. Görev ve sorumluluklarını başarıyla yerine getirmeye çalışırlar. Bitkilerden de fazla ürün almak için onları yetiştirme tekniklerine uygun beslemeli ve gerekli bakımlarını yapmalıyız ki istediğimiz verimi alalım. Hani demişler ya Atalarımız; “Tarlada izi olmayanın Harmanda yüzü olmaz”.

- “Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur”.

Bu Atasözü şu şekilde de söylenmektedir: “Ağaca çıkan keçinin dama çıkan oğlağı olur”. Çocuklar için en etkili öğrenme yöntemi, model alarak öğrenmedir. Henüz bebekliğinden itibaren tüm çocuklar özellikle anne ve babasını örnek almaya, onların yaptıklarını taklit etmeye başlar. Bu nedenle anne ve babanın veya diğer aile bireylerinin kişilikleri, hal ve hareketleri, çocuğun gelişiminde ve öğrenmesinde çok etkili olur. Bu sözde de Keçi ve keçi yavrusu olan Oğlak örnek verilmiştir.

 Keçi ağaçlık alanlarda otlamayı sever. Çalı formundaki bitkilerden diğer evcil alanlarda otlatılan hayvanlardan en fazla oranda faydalanan hayvandır. Keçiler hem ağaççıklardan faydalanması ve gezinerek otlaması nedeniyle ağaçlara ve büyük çalımsı bitkilere de çıkarlar. Tabii ki beklenen keçinin oğlağı dal veya dama çıkmalı ki gelişme olsun. Bu bir gelişme olarak da ifade edilebilir, hareketlilik ve ele avuca sığmazlık olarak veya beklenen yaramazlık olarak da ifade edilmektedir. Zirai gelişme de beklenen ıslahta sonraki çeşitlerin öncekinden daha ilerde olması olarak değerlendirilmektedir.

- ”Ağaç ve yeşillik medeniyet demektir”.

Bu konuda çok şey yazılabilir olmakla birlikte kısaca gelecek kuşakların temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu gerçeğinden çevreye duyarlı ve kalkınmış bir toplum için ağaç ve yeşillik bir medeniyet ölçüsü olduğu belirtilmelidir.

Doğal kaynaklar ekonomik kalkınmanın kaynağı olduğu gibi bunlarında bir sınırı vardır.  Çevrenin korunması ve geliştirilmesinden bireysel katkı ve katılımın gereğine ve önemine inanarak; çevresel değerlere sahip çıkıp zarar verenleri uyarılmalı, doğal kaynaklardan faydalanırken tutumlu davranılmalı, sürdürülebilir kalkınma istekleri doğrultusunda hareket edilerek ağaç ve yeşil korunmalıdır. Geçmişte ve günümüzde ağaç her zaman insanın bulunduğu ortamlarda istenilmiş, yağmurun yağması, oksijen kazanımı, güzellik ve diğer etki ve faydaları nedeniyle ağaç medeni seviyenin bir ölçüsü olmuştur. Son yıllarda şehirlerde yeşil alan tesisi ve varlığı bir yatırım ve siyasi bir propaganda malzemesi olarak da kullanılmaktadır. Yeşil insanları en dinlendirici renktir, doğal olarak bunu sağlayan da ağaç ve yeşil alanlardır.


-  Ağustosta gölge kovan (gölgede yatan) zemheride karnın ovar.

Ağustos yaz ayı ve sıcaklıkların yüksek olduğu aydır. Yaz ayları tarımsal faaliyetlerin en fazla olduğu aylardır. Bu ayda gölgede yatan çalışmayan kış hazırlığını yapmayan zemheride açlıktan karnını ovar. Atalarımız 22 Aralık ile 30 Ocak arasındaki 40 günlük dönemi zemheri ayı olarak ifade etmiştir. Bu dönem ülkemizde zirai faaliyetlerin açık alanlarda durgun olduğu dönemlerdir. Bu nedenle yazın çalışıp kış yiyeceğini hazırlanmalıdır, aksi halde zemheri günlerin de aç kalınacağı ifade edilmektedir. Zirai faaliyetlerin her ürüne göre bir takvimi vardır. Bu takvime uyulmadığında, gölge kovalandığında yani işler zamanında yapılmadığında üründe azalma ve verim kaybı görülür. O nedenle aç kalmamak için gölge kovalanmamalı, işler zamanında yapılmalıdır.  


- “Anızı yakan geleceğini yakar”.

Anız yakmak kanunen de yasaktır. Maalesef çok yerde günümüzde kolay tarla sürümü gibi nedenlerle anız yakılmaktadır. Hâlbuki traktörler güçlü ve anızı kolayca parçalayabilecek ekipmanlar vardır. Toprak bitki yetiştirilen ortamdır. Topraklarımızda organik madde düşük olduğundan anız yakılmamalı, parçalanarak toprağa gömülmelidir. Anız yakıldığında toprakta canlılar 200 santigrat derecenin üzerine çıkan sıcaklıkta zarar görmektedir. Organik madde kazanımı ve toprak canlılığının yok edilmemesi gibi birçok faydası nedeniyle anız yakılmalı, dolaylı olarak toprak üstü ve içi canlılara zarar verilerek gelecek te yakılmamalıdır.

  • “Arpa eken buğday biçmez”. Diğer bir deyişle “Ne ekersen onu biçersin”

Ektiğin ne ise onu biçersin, İyi tohum ekersen iyi ürün alırsın. Ektiğin arpa ise arpa, buğday ise buğday alırsın. Zirai anlamda iyi ve kaliteli ürün almak istenildiğinden günün ve tarla şartlarına uygun ürünlerin sertifikalı tohumluklarını kullanmalıyız.

Sosyal anlamda da buna benzer sözler bulunmaktadır. Aile çocuğunu nasıl yetiştirir ise ona göre değerlendirilmektedir.

- Kitabına eğilmiş çocuk, aşını pişiren kadın, tarlasını süren çiftçi, tezgâhtaki sanatkâr fenalık düşünmeye vakit bulamaz (Hoca Ahmed Yesevî)”.

Kendi işi ile uğraşan insanlar başkalarının işine karışacak, kötülük düşünecek vakitleri olmaz. Kitabını okuyan çocuk, evinin mutfağında yemeğini pişiren kadın ve tarlasında çiftini süren çiftçi işi ile meşgul olduğundan, dersini, mutfaktaki işini ve tarlasında çiftini sürerek evinin nafakasını temin etmeye çalıştığından kötülük düşünmeye vakti olmaz. İnsanın işini sevmesi ve meşguliyeti olması nedeniyle başkası içinde kıskançlık veya olumsuzluk düşünmediği ifade edilmektedir. Çiftçi üreticidir, üretkendir. İşi ile uğraştığı sürece daha çok üretir, başkası hakkında fenalık düşünmediği gibi başkasının beslenmesine ürün yetiştirmektedir.

  • “Ata da soy gerek ite de”.

Bütün yaratıkların soylusu üstün niteliktedir anlamında kullanılan bir sözdür. At veya it (Köpek) de olsa mutlaka soylu olmalıdır. Her zaman soylu varlıklar üstün niteliğe sahiptir ve seçkin özelliktedirler. Soysuz varlıklar ise işe yaramaz olarak algılanırlar ve o kişilerden çekinirler.

Yetiştirdiğimiz bitkilerinde bir soy ağacı vardır. Soy bilgileri bitkilerin ıslah sürecinde özellikleri bilinen ana ve babanın istenilen karakterleri aktarılarak daha üstün vasıflı çeşitlerin elde edilmesini sağlanmaktadır. Bu nedenle soyu belli, üstün özellikleri bilinen ıslah çeşitleri üretimde kullanılmalıdır.


- Azot dallandırır, fosfor döllendirir, potas ballandırır.” Prof Dr. Sait Gezgin hoca gübreleri anlatırken bu cümleyi çok kullanır; Dal, Döl, Bal. Azotlu gübreler bitkide çimlenmeyi, vejetatif büyümeyi sağladığından bitkilerde dallanmayı, yani biyokütleyi artırır. Fosforlu gübreler bitkilerde çiçeklenmeyi, döllenmeyi yani üreme fonksiyonerliğini, bitki sağlığını artırmaktadır. Potasyumlu gübrelerde bitkide su taşınımı artırır, hastalıklara karşı direncini sağlar, bitkilerin faydalanılan kısımlarının beklenen lezzette ve tatta olmasını sağlamaktadır. Bunlar ve benzeri nedenlerle bitki yetiştirme amacına uygun, toprağın durumuna göre Azot, Fosfor ve Potasyumlu gübbreler zamanında ve doğru kullanılması gerekmektedir.