Günümüz dünyasında sorgulanması gereken en önemli kavramlardan birisinin bağımsızlık olduğunu düşünüyorum.

Bizlere öğretilen bağımsızlığın sembolleri ;
Sınırları kendine ait olan vatan toprağı,

Kendine ait anayasası olmak,

Bayrak sahibi olmak,

Para basabilmek,

Dili olmak,

Marşı olmak,

Başkenti olmak,

Birçok ülke tarafından tanınmak,

Birleşmiş milletlerde temsil edilmek,

Kendini yönetebilmek olarak sayabiliriz.

Tam bağımsızlığın tanımını Kurtuluş Savaşımızın ve yeniden var oluşumuzun başkahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ten nakledersem sanırım çok anlamlı olur;

Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz. 1921 (Nutuk II, S. 623-624)

Bütün dünya 19.yüzyılların ikinci yarısından sonra, uygarlık ve modern yaşam etrafında başta eğitim olmak üzere, kültürler,  sosyal yaşam,  Avrupa ve Amerika etrafında ilahlaştırılan bir düzenin çekim alanına sokulmaya başlandı.

Öyle ki bu proje çerçevesinde sömürgeci, faşist toplumlar da modern dünyanın içinde aklandılar.

Toplumlar dayanışma, işbirliği, adalet gibi kavramlardan soyutlandı. Birey ön plana çıkarıldı. Devletler küçük devlet parçalarına ayrılarak yalnızlaştırıldı. Neredeyse hızlı çoğalan aşiretlere ve büyük ailelere bağımsızlık adı altına payeler verildi.

İnsanların ve toplumların kendi iç bağlarının zayıflatma stratejilerinin en güçlü uygulandığı bir zamanda, İlk uyanış Çanakkale ile Anadolu’da oldu.  Kurtuluş Savaşı ile bütün dünyaya örnek olacak bir uyanışın temelleri atıldı…

20 ‘inci yüzyılın sonuna doğru bireysellik tavan yaptı. İnsanlık X,Y,Z gibi önceden tanımlanmış nesillere bölündü.

Başarı en büyük insanlık ödülü olarak ortaya kondu. 

İnsanlar para ve makam kazanmak için vahşi rekabetin savaşçısı haline getirildi.

Kişilik, insanlık ve değerlerin ölçüsü nicel değerler haline geldi.

Bu arada tüketim başarının en önemli göstergesi haline getirildi.

Neredeyse kalite tek kullanımlık haline geldi.
Yani vahşi kapitalizmin dünyayı saran çark haline geldi, insanlık da bu çarkın bir düğmesi haline getirildi.
İnsanlar son çıkan markalara sahip olmak için her şeyin feda etmeye başladı, fakirden zengine herkes gelirinden kat kat borçlandı. Gelir dağılımı hızla bozuldu, küresel yapıda çok az insan mutlu azınlık haline geldi.

İnsanlar öyle kişiliklere büründü ki;
Kendi gelirini ve makamını kazanmak için her şeyini feda eder hale geldi.

Kişi yeter ki hedefime ulaşayım gerisi teferruat düşüncesiyle hareket etmeye başladı..
Üstelik bunları kurumsallık, profesyonellik adı altında meşrulaştırarak kurumsallığın temeli edep yani ilkeli davranışlar yaşamın içinden kaybolup gitti…

Yani birey den başlamak üzere toplum tamamen bağımlı hale gelmeye başladı.
Modern kölelik toplumun genel yapısı haline geldi.

O bayrağı olan, ülkesi olan, parası olan, marşı olan ülkeler birer uydu birer piyon haline geldi.

Ülkeler içerisinde farklı görüşlerle zenginleşeceği yerde ayrılma noktalarına dönüştü,

İnsanların ve toplumların ihtirasları kamçılandı,

Sevgiler ve nefretler çatışma silahları hale getirildi,
Politikalar faşizan karaktere büründü, demokrasiler çözüm merkezleri değil çatışma merkezleri haline getirildi… Emperyal güçler toplumların asgari müştereklerini ve milli değerlerini tahrip ederek çatışma tarafları haline getirdiler…

Küresel ideoloji tanımları sadece insanları ve insanlığı yok eden kapıları araladı
Sosyal medya ile artık gizli hiç bir şey kalmadı, insanlık bilerek ve isteyerek her şeyini ifşa etmeye başladı.

 Afganistan, Mısır, Irak, Libya, Suriye, Suudi Arabistan, BAE, Yunanistan, Balkan Ülkeleri demokrasi, barış, refah adına talan edildi.

Adeta ülkeler toprakları için öldüler ama o toprağın asıl faydalananı hiç olmadılar.

Ukrayna ile yeni bir oyun sergileniyor. Sen başla yanındayız diye savaşa sürüklenen Ukrayna doğu ve batının ortasında yalnız bırakıldı. Ukrayna yalnızlığın içinden bir direniş meşalesi yakıyor. Dünya Ukrayna imtihanında son sorusunu cevaplıyor. Ortadoğu’da, Afrika’da kaybeden dünya son kurtarma sınavını veriyor.

Bütün bunlar hepimize bir ders.. Hiç bir kitap, hiçbir film bize tam bağımsızlığın önemini bu kadar gerçekçi anlatmadı. 
Tam bağımsızlık için öncelikle kendi kültürüne sahip çıkılmalı… Bin yıllık değerlerimiz zenginleştirilerek güncellenmeli ama özü her zaman baş tacımız olmalı.
İnsan kaynaklarımızı değerlendirmeli  onların potansiyelini milleti için kullanılabilir hale getirmeliyiz.

Kendi teknolojilerine sahip olunmalı, kendi stratejik ürünlerimizi geliştirmeliyiz.

Kendi sorunumuz çözebilecek yeteneklerimizi geliştirmeliyiz. Hiçbir gücü kurtarıcı olarak görmemeliyiz. Bu konuda ötekileştiren iktidar ve çalıştırmayan muhalefet sadece başka güçlere hizmet eden mekanizmanın parçasıdır.

Türk milleti hala ortak değerlerini kaybetmedi. Zaman zaman uçurumun kenarına gelmesine rağmen bilinçaltındaki güçlü hatırlatıcılarla yeniden yeniden var oldu…

En büyük tehlikemiz, para ve makam hırsı ile hareket eden insanların kendi varlıklarını güçlendirmek için vatanı ve bağımsızlığımızı tehlikeye bürünecek yola girebilecek olmaları.

Çünkü tam bağımsızlık sağlıklı bir kişilik bilincidir.  Kendi özgürlüğünü ipotek etmeden dayanışarak güçlü olma bilincine sahip olmaktır.

Özellikle bireysel başarılar için kendini, hayatını ipotek eden insanlar vatanını da tehlikeye atmaktan çekinmezler…

Milletimizin uyanışını hep beraber gerçekleştirirsek tam bağımsızlığa en yakın  millet biziz, insanlığın da bağımsız yaşayabilmesi için aynı zamanda insanlığın kutup yıldızı olan millet de  biziz….