Konya’da yetişen önemli ilim adamlarından biri de Ali Rızâ Kudsî Efendi. Ali Rıza Kutsi Efendi, medrese eğitimi gören bir isim olarak dikkat çekerken, bazın hayatında da yer aldı. Ancak Konya’da gelişen Delibaş isyanıyla ilişkilendirilmesinden dolayı Ali Rıza Kutsi Efendi, Konya’dan hicret eder. Önce Mısır İskenderiye’ye sonra Hicaz’a, oradan da İskenderun’da bulunan şeyhi Muhammed Zeynelabidin Efendi’nin yanına geldi. Bir ara Kesrin köyünde imamlık yaptı. 15 Nisan 1927’de İskenderun Belen Yaylası Abacalı köyüne yerleşerek burada bir medrese açtı. Hatay’ın Türkiye’ye iltihakından önce Muhammed Zeynelabidin Efendi, ailesi ve oluşan bir grup cemaatle birlikte Ali Rızâ Kudsî Efendi önce Halep ve Beyrut’ta kısa bir müddet kaldıktan sonra Şam’a gelerek Kasyun dağı eteklerindeki Salihiye’de satın aldıkları bir bölgeye yerleştiler. Ali Rızâ Kudsî Efendi, “Hayy-ı Etrâk / Türklerin Mahallesi” adını alan bu mahallede “Takvâ” adında bir mescid inşa ederek eğitim ve irşat faaliyetlerini buradan yürüttü.

ALİ RIZÂ KUDSÎ EFENDİ (1888-1956)

Ali Rızâ Kudsî Efendi, 1304/1888’de Konya’nın Kürkçü Mahallesi 44 no.lu hanede dünyaya geldi. Babası Nakşî Hâlidî tarikatı şeyhi Bozkırlı Muhammed Kudsî Memiş Efendi (1784-1852)’nin oğlu ulemadan Şeyh Hasan Kudsî Efendi (1847-1921)’dir. Annesi ise Alaybeyleri sülalesinden Safiye Hanım’dır.

Babası: Hasan Kudsî Efendi

Ali Rızâ Kudsî Efendi’nin babası müderris, Şeyh Hasan Kudsî Efendi 1847’de Bozkır’da doğdu. Seydişehir’in Çavuş kasabasında metfun Bozkırlı Şeyh Muhammed Kudsî Memiş Efendi’nin Emine Hanım’dan olan en küçük oğludur.

İlk tahsilini mahalle mektebinde yaptıktan sonra Nakşi Halidi tarikatı halifelerinden, Ebu Bekir Sami Paşa Medresesi müderrisi ağabeyi Şeyh Muhammed Bahaeddin Efendi’den tasavvuf ve diğer ilimleri okuyup icazet aldı.

Daha sonra, Konya Müftüsü Kadınhanılı Hacı Hüseyin Efendi’nin derslerine devam ederek, bir icazet de ondan aldı. “Kudsî” mahlası, babasının hocası Ödemişli Hasan Kudsî’den babasına, ondan da kendisine intikal etti.

Güzel sülüs, nesih ve talik yazılar da yazan Hasan Kudsî Efendi’nin yazı hocası da birçok yazı icazeti veren Alanyalı Abdülgani Vehbi Efendi’dir. Hattatlığın yanında İplikçi Camii yanındaki evlerinin bodrumunda kâğıt aharlama işi de yapardı.

Müderris olduktan sonra, Bekir Sami Paşa (Paşa Dairesi) Medresesinde kıraat, rivayet, dirayet ve hat dersleri verdi. Tedris, irşad; evrat ve ezkârla meşgul olarak sakin bir hayatı tercih eden Hasan Kudsî Efendi; Ahmet Ziya Efendi, Hattat-Hakkâk Halit Efendi, Hattat Hacı Abdülkadir Efendi gibi birçok âlim yetiştirip icazet verdi. Müderrisliği yanında uzun yıllar, Kapı ve İplikçi camilerinde vaizlik yaptı. Nakşi Halidî tarikatının mürşidi oldu. Kendinden sonra tarikat icazetini yeğeni Muhammed Zeynelabidin Efendi’ye bıraktı.

Alaybeyi Mehmet Efendi’nin kızı Hatice Hanım’la evlendi. Hanımının ölümü üzerine Mehmet Efendi’nin diğer kızı Havva Hanım’la, onun vefatıyla da Bozkır’ın Akçapınar köyü Kasaplar sülalesinden, merhum Prof. Dr. Faruk Sümer’in amcazadesi, Hediye Hanım’la evlendi.

Hasan Kudsî Efendi’nin bu üç eşinden sırasıyla, birinci eşi Hatice Hanım’dan, İsmet (Yücesoy), Müderris Ali Rızâ Kudsî, Sıdıka (İzi); İkinci Havva Hanım’dan, Hattat Ahmet Ferit (Ülgen), Hatice (Tanrıkulu); Üçüncü eşi Hediye Hanım’dan da Sekine (Eminoğlu) ve Refika (Altan) adlarındaki çocukları dünyaya geldi.

İlk iki hanımı Hacı Fettah Mezarlığı’nda, üçüncü eşi Hediye Hanım ise Şam’da Mevlâna Halid-i Bağdadi’nin türbesi yakınında metfundur.

Hasan Kudsî Efendi, yeğeni Muhammed Rıfat Efendi’nin 1920’de idam haberini duyduktan kısa bir süre sonra üzüntüsünden vefat etti. Hacı Fettah Mezarlığı’nda metfun olan Hasan Kudsî Efendi’nin, defin tezkeresine göre, vefat tarihi 5 Teşrinisani 1337/5 Kasım 1921’dir. “Hikmet-i Teşrî” adında bir eser telif ettiyse de ölümünden sonra kaybolmuştur.

Eğitimi

Ali Rızâ Kudsî Efendi, ilk eğitimini müderris ve şeyh olan babası Hasan Kudsî Efendi ve amcası Muhammed Bahaeddin Efendi (1832-1906)’den aldı.

Ayrıca amcasının oğlu Ahmet Ziya Efendi’nin Ebu Bekir Sami Medresesi’nde verdiği derslere devam ederek ondan ilmî icazet aldı.

Medrese eğitimi yanında Konya Darulmuallimin Mektebi’ne (Öğretmen Okuluna) devam ederek 1318/1902’de buradan karibülala/iyiye yakın derece ile mezun oldu.

Müderrisliği

Ali Rızâ Kudsî Efendi, 1908’de Yeğenoğlu Medresesi müderrisi Nuzumlalı Hacı Hüseyin Efendi’nin vefatından sonra beratla Yeğenoğlu Medresesi’ne atandı. Ancak Nuzumlalı Hüseyin Efendi’nin oğulları Mehmet, Mustafa ve Abdullah Efendiler ile Ali Rızâ Kudsî Efendi aralarında medrese ve gelirleri hakkında anlaşmazlık çıktığı için bu medresede göreve başlayamadı. 1909 tarihinden itibaren Ali Rızâ Kudsî Efendi, baba ve amcalarının müderris olduğu Ebû Bekir Sami Paşa Medresesi’nin devamı olan Konya Islah-ı Medâris-i İslamiye Medresesi’ne atanarak müderris oldu. Islah-ı Medâris’te Arapça, akâid ve kıraât derslerini okuttu.

 

Basın Hayatı

Basın hayatında da aktif olan Ali Rızâ Kudsî Efendi, Islah-ı Medâris’in bir nevi yayın organı olan Meşrik-i İrfân gazetesine makaleler yazdı.

Birinci Dünya savaşında seferberlik ilan edilince askere yazıldı. Çanakkale cephesine katıldı. Savaşta sol kolundan yaralandı. Askerden dönünce medresesini kapatılmış olarak bulan

Ali Rızâ Kudsî Efendi, bir müddet ticaretle uğraştıktan sonra hocası Ahmet Ziya Efendi ile 25 Şubat 1335/1919’da Konya’da İntibâh gazetesini çıkararak başyazarlığını yaptı. Gazete 3 Ekim 1920’de Konya’da meydana gelen Delibaşı hadisesi sonucunda yayınına son verdi. Bu olay nedeniyle resmi makamlar tarafından olayla irtibatlandırılarak suçlanmış ve hocası Ahmet Ziya Efendi ile Konya’dan hicret etti.

Hicreti

Ali Rızâ Kudsî Efendi, önce Mısır İskenderiye’ye sonra Hicaz’a, oradan da İskenderun’da bulunan şeyhi Muhammed Zeynelabidin Efendi’nin yanına geldi. Bir ara Kesrin köyünde imamlık yaptı. 15 Nisan 1927’de İskenderun Belen Yaylası Abacalı köyüne yerleşerek burada bir medrese açtı.

Hatay’ın Türkiye’ye iltihakından önce Muhammed Zeynelabidin Efendi, ailesi ve oluşan bir grup cemaatle birlikte Ali Rızâ Kudsî Efendi önce Halep ve Beyrut’ta kısa bir müddet kaldıktan sonra Şam’a gelerek Kasyun dağı eteklerindeki Salihiye’de satın aldıkları bir bölgeye yerleştiler. Ali Rızâ Kudsî Efendi, “Hayy-ı Etrâk / Türklerin Mahallesi” adını alan bu mahallede “Takvâ” adında bir mescid inşa ederek eğitim ve irşat faaliyetlerini buradan yürüttü.

Ailesi

Ali Rızâ Kudsî Efendi, Kesrin köyünde imam iken İskenderunlu Fatma Hanım ile evlenmiş ve bu evliliğinden, Emine (Eminoğlu) ve Kübra (Çığıl) adında iki kızı oldu. Eşi Fatma Hanım 2007 yılında Konya’da vefat etti ve Hacı Fettah Mezarlığına defnedildi.

Vefatı

23 Cemâdiyelevvel 1375/7 Ocak 1956 tarihinde Şam’da vefat eden Ali Rızâ Kudsî Efendi, Takvâ Camii’nin bahçesine defnedilmiştir.

Mezar taşında: “El-Fâtiha. Yâ Rahîm. Hâzâ kabru’l-merhûm ve’l-mağfûr eş-Şeyh Ali Kudsî min hüddâmi’t-tarikati’l-aliyyeti en-Nakşibendî. Sene 1375 H. (1956 M.)” yazılıdır.

Türbe duvarında ise: “El-Fatiha. Kabru el-merhum eş-Şeyh Ali Kudsî min huddâmi tarikati’l-âliyye-i en-Nakşibendiyye el-Hâlidiyye. Tuviffiye 23 Cemadiyelûla 1375/7 Ocak 1956” yazılıdır.

İcazetleri

Ali Rızâ Kudsî Efendi, biri Ahmet Ziya Efendi’den ilmî, diğeri Muhammed Zeynelabidin Efendi’den tasavvufî olmak üzere iki ayrı icazet aldı. Ahmet Ziya Efendi’nin Ali Rızâ Kudsî Efendi’ye verdiği ilmi icazet Konya Koyunoğlu Kütüphanesi’nde 37023 numarada bulunmaktadır. Bu icazette iki ayrı koldan Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimize ulaşan hadis silsilesi ile yine Hz. Peygamber (s.a.s.)’e kadar ulaşan tefsir silsilesi yer almaktadır

Ali Rızâ Kudsî Efendi, Nakşî Hâlidî tarikatında Şeyh Muhammed Zeynelabidin Efendi (1869-1940)’nin halifesidir. Muhammed Zeynelabidin Efendi’nin 15 Recep 1341/3 Mart 1923 tarihinde Mekke’de Ali Rızâ Kudsî Efendi’ye Nakşî tarikatı üzere icâzet vermiştir. Bu icazet Koyunoğlu Kütüphanesi 7271 numaraya kayıtlıdır.

Eserleri

Ali Rızâ Kudsî Efendi’nin matbû eserleri şunlardır:

1. Namazda Kur’ân-ı Kerîm’den Okuma Mikdarı: 112 sayfa olan bu eser, Gümüştop Yayınları tarafından 1968’de İstanbul’da basılmıştır.

2. Ezan ve Hutbe: Türkçe bir eserdir. Ezan ve hutbelerin Türkçe okunup okunmayacağına dair Türkiye’den gelen bir mektuba cevaben yazılmış bir risâledir. Basım yeri ve tarihi mevcut olmayan eser,  el-Ezân ve’l-hutbe beyne’l-Arabiyye ve’t-Türkiyye adı altında Arapça çevirisiyle birlikte yayınlanmış olup 32 sayfadır.

3. El-Fırâku’l-İslâmiyye küllühüm Müslimûn

Bu eser Fransızların Antakya, Suriye ve Lübnan’da Müslümanlara karşı yürüttüğü böl ve yut siyasetine karşı durmak üzere Ali Rızâ Kudsî Efendi tarafından İslâm Fırkalarının Cümlesi Müslümandır adı altında evvela Türkçe bir eser olarak kaleme alınmış, sonra el- Fıraku’l-İslâmiyye küllühüm Müslimûn adıyla yine müellif tarafından Arapçaya çevirilerek Şam’da bastırılmıştır. Eser Fransız hükümetince toplatılmıştır.

4. Ulûm-u Dîniyye ve İlm-i Ahlâk Dersleri

Türkçedir. El yazması olarak 1913’te kaleme alınan bu eser Ahmet Çelik tarafından “Konya Islah-ı Medaris’te Okutulan Ulûm-u Dîniyye ve İlm-i Ahlâk Dersleri” (Konya 2022) adıyla yayınlanmıştır.

İlahi

Şiirle de uğraşan Ali Rıza Kudsi Efendi’nin 1924’te yazdığı bir ilahisi Koyunoğlu Müzesi’nde bulunmaktadır.

Elâ ey rahmet-i Rahmân,

Habîbi hazret-i Deyyân,

Şefi’ kıldı seni Yezdân,

Şefâat yâ Rasûlallah.

Cemâlini gören insân,

Yürekleri olûr püryân,

Kemâline cihân hayrân,

Şefâat yâ Rasûlallah.

Hudâ’nın bir gülisin sen,

Nebîler serverisin sen,

Âtâlardan rahîmsin sen,

Şefâat yâ Rasûlallah

Sana vuslat diler rûhum,

Semâya erişir âhım,

Beni salmaz günâhlarım,

Şefâat yâ Rasûlallah

Hevâ kıldı beni bende,

Tahammül kalmadı tende,

Ümidim kaldı bir sende,

Şefâat yâ Rasûlallah.

Sana gelen hacîl olmâz,

Kereminden tehî dönmez,

Denizden katre eksilmez,

Şefâat yâ Rasûlallah.

Ali Kudsi sana geldi,

Kapûnda boynunı eğdi,

Bütün suçlârını bildi,

Şefâat yâ Rasûlallah.

Ahmet Çelik

Editör: TE Bilişim