Bu yazılarımda su, suyun önemi, elektrik, gaz nakil hatları ve su ihtiyacı olan bölgelere su nakli ile görüşlerimi yazmaya çalıştım. Su kaynakları, kullanımı, ürünlerin ne kadar su tükettiği özellikle de yıllık yağışın yetersiz olduğu Orta Anadolu Bölgesine diğer bölgelerden su getirilmesinin önemine değinmeye çalıştım. Su hayattır, susuz kalıp hayatımızı karartmayalım.

Su, iki hidrojen ve bir oksijen atomunun kovalent bağlarla bağlanması ile oluşur (H2O). Oksijen atomu az da olsa negatif yüklüdür, hidrojen atomları da pozitif yüklüdür. Suyun hayat ve yaşayanlar için oldukça önemlidir.

En küçük mikroplardan en büyük hayvanlara kadar dünya üzerindeki tüm canlıların yaşamları suya bağlıdır. Suyun sahip olduğu farklı özellikler sayesinde, hayatın başlangıcından bu güne kadar her dönemde yaşayanın gelişmesinde ve devamlılığında vazgeçilmez bir rol oynamıştır. Dünya yüzeyinin yüzde 71’i su ile kaplıdır; bunun da yüzde 97’sini okyanuslar ve geri kalanını ise buzullar, kutup buzları, göller, nehirler vb. oluşturmaktadır. Dünyanın neredeyse tamamı sularla kaplı olmasına rağmen tatlı su kaynakları gezegen üzerindeki su kaynaklarının sadece %2,5’ini oluşturur. Bütün tatlı su kaynaklarının % 68’inden fazlası buz ve buzulların içinde hapsolmuştur. Tatlı suyun geri kalan % 30’u ise yer altındadır.

Nehirler, göller gibi tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun yalnızca % 1’ini oluşturur. Bu kadar az olması tatlı suyun daha kıymetli olmasının önemli bir nedenidir. Suyu kullanırken bu azlığını gözden uzak tutmamalıyız. Yeterli ve iyi kalitede suyun varlığı; tatlı su ekosistemlerinin, insanlığın, gıda güvencesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın temel unsurudur. Bununla birlikte, dünyada yaklaşık 1 milyara yakın insan 43 farklı ülkede su kıtlığı çekmekte, 2,7 milyar insan ise yıl içerisinde en az bir ay su kıtlığı yaşayan havzalarda yaşamaktadır.

Su, insan hayatı için nefesten sonra gelen en önemli öğedir. İnsan vücudundaki su % 45-90 arasında değişir. Yetişkin bir insan vücudunun yaklaşık % 55 – 65’ini su oluşturur. Suyun vücuttaki görevleri oldukça fazla olup besinlerin sindirimi, emilimi, vücut ısısının denetimi, eklemlerin kayganlığının sağlanması gibi çok sayıda görevi vardır.

 Önümüzdeki yıllarda (2050 yılında) su sıkıntısı çeken ülkelerin sayısının 54'e, bu şartlarda yaşamak zorunda kalan insanların sayısı 3,76 milyara yükselecektir. Bu tahminlere göre 2050 de 10 milyar olması beklenen dünya nüfusunun % 40'a yakınının su sıkıntısı çekeceği anlamına gelecektir. Gerekli tedbirler alınır ise bu oran en aza indirilebilir.

Bir ülkenin su zengini sayılabilmesi için, kişi başına düşen yıllık su miktarı en az 8000 - 10.000 m3 arasında olmalıdır. Türkiye su zengini bir ülke değildir. Türkiye'de kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.430 m3'tür.

    İnsan su ihtiyacını içtiği su ve yediklerinden almaktadır. Sebze ve meyve gibi besinlerinde %85-90 ‘ı su olduğundan sıvı alımının bir kısmını bu yiyeceklerden karşılanır. Yetişkin bir insan içeceklerle ortalama 1 litre, yiyeceklerle de 1.2 litre su alır. Her insan 1 kalorilik yiyeceğe karşılık 1 gr su almalıdır. Örneğin 2500 kaloriyle beslenen bir erkek ortalama 2.5 kg sıvı almalıdır. İnsan aldığı suyu bazı yollardan dışarı verir. Vücut günde ortalama günlük deri yoluyla 500, akciğerlerle 300, böbreklerden idrarla 1500 ve bağırsaklardan 200 ml su kaybeder. Bu miktarlar bölgenin iklim koşullarına, kişinin sağlık durumu, yaptığı iş ve hareketlilik durumuna göre değişmektedir.

    Vücuttaki su yoğunluğunun % 1 azalması insanda susama ihtiyacını doğurur. Su ihtiyacının karşılanması önemli, içilen, gıdalarda ve yemeklerde kullanılan suyun temiz ve kalitesi de önemlidir. Vücut suyunu fazla kaybettiğinde fiziksel performans azalır, konsantrasyon azalır, baş dönmesi olur. İnsan besin almadan haftalarca yaşayabilir ancak su olmadan ancak birkaç gün yaşanabilir. Yüzde 7'lik bir değişimin insan vücudunda yorgunluk ve halsizliğe hatta halüsinasyon görmeye yol açmaktadır. Yüzde 10'luk bir değişim ise böbrek fonksiyonlarını sonlandırıp ölüme yol açmakta, insan vücudundaki suyunun % 10 azalmasıyla yaşam tehlikeye girmeye başlar, % 20 si kaybedildiğinde ise ölümle sonuçlanır.

Su insanlar için bu kadar önemli olduğu gibi bitkiler ve diğer canlılar içinde tartışılmaz aynı hayati öneme sahiptir.

Doğadaki suyun kaynağı yağışlardır. Yağış, atmosferdeki su buharının çiğ, kırağı, kar, dolu ve sis gibi değişik şekillerde toprağa düşmesidir. İnsanlar ve hayvanlar hareket edebildikleri için yaşadıkları ortamlarda su arayışında bulunabilirler. Bitkiler, insan ve hayvanlar gibi hareket edemediklerinden yetiştikleri yerdeki su ile yetinmeleri gerekir. Bu nedenle bitkilerdeki su problemi ekolojinin ve yetiştikleri toprağın esas problemini teşkil etmektedir.

Bitkideki canlı hücrelerin protoplazmasının yapısında önemli bir öğe olan su, bazı bitkilerin bünyesinde %95’e kadar su ihtiva ederler. Su ayrıca bitkilerde organik madde yapılmasını sağlayan fotosentez için de gereklidir. Bitkiler ihtiyaçları olan mineralleri suda erimiş olarak alırlar. Bitkilerin su ekonomilerinde bitkinin tam olarak taşıdığı su miktarı değil, yetişme yerinde bulunan suyun durumu (suyun yoğun veya az oluşu, suyun katı veya sıvı oluşu, toprağın asidik oluşu, cisimlerin şişme noktası, yetişme yerlerindeki suyun osmotik değeri v.b.) ve toprağın emme kuvvetinin fazla oluşu önemlidir. Diğer canlılar da olduğu gibi bitkilerin yaşaması içinde gelişme döneminde farklı miktarlarda suya ihtiyaç duyarlar.

 Klorofilli yeşil bitkiler fotosentez yaparlar, fotosentez yapabilmeleri için su (nem), ışık ve bitkinin bulunduğu yerin sıcaklığı bitkiye uygun olması gereklidir.

Susuz kalmamamız dileklerimle hoşça kalınız. (DEVAM EDECEK)