Ahlâkı bozuk insanlar şükürden kaçarlar. Günümüzde şükürsüzler çoğalmaktadır. Şükredenler ise azdır; gittikçe de azalmaktadır. Zaten Rabbimiz “Beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin ve nankörlük etmeyin.” (Bakara 152) ayet-i kerimesiyle şükretmemizi emretmesine ve nankörlük etmememiz hususunda uyarmasına rağmen “Şüphesiz Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.” (Neml 73) buyurarak, insanların çoğunun şükretmediğini bildiriyor.

Günümüzde bazı kimselere şükürle, kanaatle ilgili nasihat edilse, “İnsanların çoğu böyle yapıyor, böyle yapan tek ben değilim ki!” diyerek karşılık verir. Fakat Kur’an-ı Kerim’de insanların çoğunun inanmadığı da belirtiliyor. İnanmayanın şükrü de olmaz. Bu yüzden şükreden azdır. Allah’a inanan kişi onlar gibi şükürsüz yaşamamalıdır.

Bugün etrafımıza baktığımızda ayetlerin tezahürü açıkça görülür. İnsanı yaratan Allah, elbette insanı daha iyi biliyor. Kur’an-ı Hakim’de insanların çoğu için O şöyle buyurur: “İnsanların çoğu inanmaz.” (Raad 1), “İnsanların çoğu şükretmez.” (Bakara 243). Yine insanların azı içinse “Zaten onunla beraber inanan pek azdı.” (Hud 40) ve “Şükreden kullarım azdır.” (Sebe 13) buyuruyor. “Şükürsüz ve kanaatsiz olan bir ben değilim, insanların çoğu böyle yapıyor” diyenler bu ayetleri bir kez daha düşünmelidir.

Çoğunluğa mı uyacağız, Hakk’a ve hakikate mi? Peygamberimiz s.a.v. Hira’da tek kişi olarak vazifeye başlamıştı. İlk inananlardan Hz. Ebubekir r.a. o andaki çoğunluk olan müşrikleri değil, hakkı seçti. Biz de sayısal çoğunluğa değil, Hakk’a iman ediyoruz. Hakk’a uyuyoruz. Bir şeyin hakikat oluşu ona inananların sayısıyla değil, gerçek olup olmadığıyla alakalıdır. Müslüman, hakikat ehli az da olsa, Hz. Ebubekir r.a. gibi bu azlardan olmaya çalışmalıdır.

Nimete karşı şükürsüzlük inkâr ve nankörlüktür. Nankörlük küfür demektir. Küfrün bir anlamı imansızlıkken bir diğer anlamı da nankörlüktür. Hakk’ı inkâr edenler kendilerine hayat veren ve dünyadaki her şeyi bahşedeni tanımadıkları için nankördür. Bu nankörlüklerinden dolayı kendileri için kâfir kelimesi kullanılır. Arapçada inkâr ve nankörlük edenlere “kâfir”, şükredenlere de “şâkir” denir.

Günümüzde hızlıca zengin olma, asla elindeki ile yetinmeme, kısa yoldan köşeyi dönme anlayışı rağbet görüyor. Nimetin kadrini bilenler azalıyor, bilmeyenler çoğalıyor. Fakir fukarayı düşünmeyen müslümanları görmek, İslâm ahlâkından ne kadar uzaklaşıldığını anlamak için çevremize şöyle bir göz atmak yeterli. Çünkü şükürsüzlük insanları bencilleştirdi. Bencil insan gelecek kaygısı ile sadece kendisi için biriktirir. Şâkir paylaşırken, nankör yardımlaşmaktan çekinir. Nankörlük huyu insanı tüketir ve ceza olarak yeter. Şükür insanı Rabbi ile, kaderi ile, kendisiyle barıştırıp ayakta tutarken, nankörlük insanı yakar, yıkar.