Çocukluk yıllarından buyana spor ve Konyaspor sevdalısı olan İşadamı Hasan Dağlı, uzun Konyaspor yöneticiliği yaptığı dönemleri ve Konyaspor’un bugününü anlattı. “Konyaspor sevdalısıyım” diyen Dağlı, şehrin takımına sahip çıkmanın önemine vurgu yaptı Anadolu takımları içerisinde ortaya koyduğu istikrarla dikkat çeken İttifak Holding Konyaspor, şehrin önemli bir markası olarak başarıyı hedefliyor. Bu serüven içerisinde İttifak Holding Konyaspor’un başarısı için büyük mücadele eden yöneticiler de tarihin sayfalarında yerini almış durumda. Bu isimlerden biri de hiç kuşkusuz İşadamı Hasan Dağlı. Çocukluk yıllarından buyana spor ve Konyaspor sevdalısı olan Dağlı, bu sevdasını takımına verdiği maddi-manevi destekle göstermek için gayret ediyor. Şehrinin takımına sahip çıkmak adına elini taşın altına koymaktan kaçınmayan Dağlı, İttifak holding Konyaspor’da uzun bir dönem yöneticilik yaptı. Bu süreç içerisindeki unutamadığı anılarını ve Konyaspor’un bu sezonki durumunu değerlendiren Dağlı, Konyaspor’un kendisi için bir sevda olduğunu söyledi.

Spor ve Konyaspor sevdalısı bir isimsiniz. Bunun perde arkasında ne var? Ne zamandır bu tutku devam ediyor?

Spor sevdalısı biriyim. Konyaspor sevgisinin kökünde de bu var. Mahallede her gün futbol oynardık. Sonrasında Ladikspor’u kurduk. Orada saha yaptık. Ahşaptan kale direkleri yaptık. Yani bu spor sevgisi çocukluğumuza dayanıyor. 10 yaşından beri futbolu seven biriyim. Amatör olarak da futbol oynadım. Sanayispor’da yöneticilik yaptım. Amatör branşlarla da ilgilendim. Futbol sevgisi olduğu için, şehrimizin takımına da hep ilgi duydum, hala da bu ilgim devam ediyor.

Konyaspor maçlarını sürekli takip ediyor musunuz?

Konyaspor’u takip etmediğim zaman yoktu. Bu sevda hep oldu. Konyaspor maçında çekirdek satmış biriyim. Üniversite yıllarında maçlara girebilmek için çekirdek satardım. Hem para kazanırdım hem de maçı izlerdim. Böyle bir Konyaspor sevgim var. Şuanda da maçları sürekli takip ediyorum. Yeni stadyuma geçtikten sonra da loca almaya başladık. Dolayısı ile maçları sürekli takip ediyorum.

Konyaspor’un şuan gördüğünüz sıkıntıları var mı? Bu sıkıntılar nasıl aşılabilir?

Türk futboluna özgü sıkıntılar var. Bu sıkıntılar elbette Konyaspor’u da etkiliyor. Bu sorunları Konyaspor sorunu, taraftar sorunu veya farklı bir kulübün sorunu olarak değerlendirmemek lazım. Türk futbolunun sorunu olarak bakmak lazım. Bu anlamda en büyük sorunlar şuan genel bütçe yönetimi ve altyapı sorunu. Türk futbolunun tamamında bu iki sorun var. Bu sorunlar milli takıma kadar yansıyor. Altyapıdan futbolcu yetişmiyor. Şuan Milli Takım’da Avrupa kökenli olan Türk futbolcular ağırlıkta. Sadece Türk futbolcular için değil Afrika’daki futbolcularda da bu böyledir. Afrika’da yetişen ve Afrika milli takımlarında oynayan çok fazla futbolcu yoktur. Afrika kökenli olup da, Avrupa’da yetişenler daha çok başarılı oluyor. Altyapıyı Avrupa’da alan futbolcular üst düzeye gelebiliyor. Türk futbolunun bu anlamda büyük sıkıntısı var. Dolayısı ile Konyaspor’da bu genel sorundan payını alıyor. Diğer taraftan bütçe konusunda sorunlar var. Bütçe disiplini tüm kulüplerde sıfır. Genel anlamda yöneticiler, kendi dönemlerinde sportif başarıyı en üst düzeyde tutma adına, bütçeden taviz veriyorlar. Bu tavizlerde kulüpleri borç içine sokuyor. Bu da yine tüm kulüplerin olduğu gibi Konyaspor’un da sorunu. Bu sorunu Konyaspor kendi başına çözemez. Federasyon’un çalışması gereken bir konu. Hem bütçe konusunda hem de altyapı konusunda Federasyon’un çalışması gerekiyor.

Konyaspor’un borçlarıyla alakalı ne tür değerlendirmelerde bulunursunuz?

Ben kulüplerin borç yapması taraftarı değilim. Şehir takımları olarak borçtan dolayı dip görmemiş nadir kulüplerden biriyiz. Birçok şehir takımı borçlarından dolayı 3. Lig’e kadar düştü. 3. Lig’de isim değiştirerek yoluna devam etti. Bu anlamda, borç konusunda son 3-4 yıldır Konyaspor da sıkıntıya girmiş durumda. Mevcut yönetimin en önemli görevi, takımı ligde tutmakla birlikte borcunu makul bir yere getirmektir. En önemli görev bence budur. Anadolu takımlarının yıllık geliri ortalama 100 milyondur. Bu miktar 10-20 artar veya azalır. Borç, geliri aşarsa sıkıntı başlar. Şimdi Konyaspor’a 130 milyon TL futbolcu için para harcama limiti veriliyor. Konyaspor’un yıllık geliri 100 milyon TL. Sadece futbolcuya harcanan para 130 milyon TL ama bu gideri diğerlerini de hesaba katarsak 260 bin TL olarak düşünmek lazım. Yani kulübe borçlanın diyor federasyon. Bu tamamen yanlış. Federasyon burada bütçe disiplinini ortaya koyacak ve diyecek ki; senin gelirin yıllık 100 milyon hadi 120 milyon TL, en fazla futbolcusuyla, deplasman masrafıyla, primiyle, hocasıyla vs. 130 milyon TL harcayabilirsin diyecek. Borç yapma yetkisi olmamalı en fazla bütçenin yüzde 10’u kadar borç yapmalı. Bütçe ve sportif başarı birbirini tamamlayan şeylerdir. 300 milyon TL borç yapıp, ligi 3. Bitirmek bence bir başarı değildir. O borcu yaparak gelecekteki krediyi yiyorsunuz. Konyaspor’un borcu olmasaydı, yapacağı transferler farklı olurdu. Borcunuz varsa, alacağınız oyuncularda maliyetsiz olanı düşünmeniz gerekiyor. Bu anlamda borç 300’de kalsın, 8. Bitirsin daha başarılı olarak görürüm ben.

Özellikle Anadolu takımlarında futbolcudan para kazanmak oldukça zor gibi görünüyor. Siz bu olaya nasıl bakıyorsunuz?

İyi futbolcu bulup para kazanmak definecilik gibidir. Çok zor bir iştir. O yüzden sporu sportif bir faaliyet olarak düşünüp, gelir gider dengesini koruyarak, borca girmeden başarıyı elde etmek lazım. Diğer türlüsü, bir hayalle oyuncular alınır, omuzlarda getiririz, giderken de oyuncuyu kovalamak için uğraşırız. Bu mantık kulüpleri zor duruma sokan bir mantıktır. Makul bir bütçeyle gelirleri artırma gayretinde olarak, harcayacağınız parayı da yine makul bir şekilde harcayarak bütçe disiplinini sağlamak gerekiyor.

Konyaspor’un 100. Yılıyla ilgili neler söylersiniz?

Konyaspor’un 100. Yılı da güzel, 99. Yılı da güzel, 101. Yılı da güzel: Bu sadece sembolik bir değerdir. Bu yıl kazanılacak bir başarı, taraftar için, vatandaş için, Konyalı için güzel bir motivasyon kaynağı olacaktır.

Konyaspor’u bu sezon nasıl görüyorsunuz oyun ve takım anlamında?

Konyaspor oyun olarak keyif veren bir futbol ortaya koyuyor. Bundan önceki oynana futbola göre bu yıl daha böyle keyif veren bir oyun sergileniyor. Ben biraz futbolun futbol gibi oynanmasını isteyenlerdenim. Televizyondan izleyen insanlar da futbol izlerken keyif almak ister. Mesela Konyaspor-Trabzonspor maçını izleyenler 90 dakika boyunca keyif aldı. İki tarafta bir şeyler yapmaya çalıştı ve keyif verdi. Dolayısı ile, puandan bağımsız olarak söylemek gerekirse, Konyaspor maçları bu yıl keyif veriyor. Sonuç ayrı bir konu. Ama Konyaspor bu yıl keyif veriyor. Hocanın bu konuda büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Demek ki oyuncularla mental bağını iyi oluşturmuş. Hocanın hırsı var, gol yediği zaman tepki veriyor. Tepki vermek önemli bir şey. Bunlar iyi şeyler. Futbolcu oyundayken tepki verebiliyor. Pes etmeyen, mücadele eden bir takım var. Namağlupken tepki veren, berabere kalabilen veya yenebilen bir takım var. Bu da keyif veriyor.

Şuana kadar Konyaspor taraftarı istenileni vermedi gibi görünüyor. Bununla ilgili değerlendirmeniz ne olur?

Taraftarları bu yıl çok zayıf görüyorum. Bunun etkilerine bakmak lazım. Pandemi mi etkiliyor, aşılama mı etkiliyor, bilet parası mı pahalı geliyor bilmiyorum ama seyircimizin durumu çok kötü. Şuan maçlarda en az 15-20 bin seyirci olması gerekiyordu. Ama bu yıl 2-3 bin seyirciyle maç oynanıyor. Ortalamanın çok çok altındayız seyirci olarak. Yönetiminin taraftar konusuna özel eğilmesi gerekiyor. Burada bir sorun var, bunun üzerine düşünülmesi lazım. Trabzonspor maçının saati uygundu mesela, bir de rakip iddialı bir takım. Normal bir şartlarda orada 30 bin seyirci olması gerekiyordu ama 3 bin seyirci vardı. Burada bir eksiklik var bunu iyi analiz edip sorunu çözmek gerekiyor. Bu konunun üzerinde çalışılmalı.

Yöneticilik yaptığınız dönemlerde hiç unutamadığınız iyi veya kötü anılarınız varsa bahseder misiniz?

Konyaspor’la ilgili acı yönüyle en büyük anım; transfer yasağı döneminde Tatlıcak’taki spor aletlerinin 7-8 kez arabaya binip inmesidir. İş artık bir komediye dönmüştü. Alacaklı gelir, tahrik etmek için spor aletlerini yüklerdi, baktılar alacaklı alamayacak, biz veremeyeceğiz tekrar indirirlerdi. Spor aletleri laçkalaşmıştı bu nedenle. Bir de Buca maçını hiç unutmam. Buca maçı öncesinde moraller bozuk. Yenilirsek son maç bizim için. Zeki Çimen’le birlikte futbolcuların yanına gittik. Herkesin gardı düşük. Tüm futbolcuları topladık bir tatlı aldık. Selim bu maçı alacağız filan dedi atmosfer biranda değişti. Gerçekten de o maçı aldık. Orada oluşan 15-20 dakikalık atmosferi hiç unutmuyorum. Selim’in takım içerisinde böyle bir etkisi vardı. Takıma enerji ve moral verebilen bir futbolcuydu. Bu tür kişilikler önemlidir. Kulüp içerisinde bu tür birkaç futbolcunun olması, takım içerisindeki birlikteliği sağlıyor.

ABDULLAH AKİF SOLAK

Editör: TE Bilişim