Atiker Konyaspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman önemli açıklamalarda bulundu. Antalya kampından TRT Spor’dan Barış Yurduseven’e konuşan Kocaman Fenerbahçe’den ayrılığı konusunda kırgın olmadığını söylerken, kendisine yapılan “vasat, çapsız, vizyonsuz” hakaretlerine de cevap verdi.

İşte Kocaman’ın açıklamaları; “Bıraktığım takımla şimdiki takım arasında farklılık olmasa ilginç olurdu zaten. Elbette farklılıklar var. Olumlu ya da olumsuz olarak sınıflandırmıyorum bu farklılıkları. 1 buçuk yıllık bir süreç var. Değişen yönetim, değişen teknik direktörler, değişen oyuncular… Mutlaka farklılıklar olması gerekiyordu. Olmazsa garip olurdu. Dönemsel bir karşılaştırma yaparsak, bence en önemli, en vurucu farklılık, şu; bir önceki dönemki kadro ile uzun süre çalışma fırsatı bulmuştuk. 100’e yakın bir maç periyodundan sonra daha uyumlu bir kadro ortaya çıkmıştı. O takımın en önemli vasfı ne derseniz, uyumluluğuydu.

Birbirini çok yakından tanıyan, giren çıkan oyuncuların belli olduğu, rotasyonlara gideceğimiz zaman nasıl olacağını oyuncuların da bildiği kadroydu. Sahada ne yaptığını da bilen bir kadroydu.

Şu andaki kadro ile ilgili net bir fark var. Uyum eskisi gibi değil. Bu da doğal bir durum. Ben ayrıldıktan sonra gelen teknik direktörler nasıl farklı şeyler istedilerse ben de kendime ait bir şeyler istiyorum. Tabi oyuncuların buna uyum sağlamaları ve adapte olmaları zaman alacak. Uyum konusunda bir problemimiz var. Diğer taraftan daha sert, daha hızlı, bireysel kalite açısından bir adım daha önde olabilecek ve uyum açısından da bu uyum sürecini daha kısa sürede atlatabilecek bir grup var. Ufak tefek ayrılıklar, birkaç katılımla birlikte tekrar o uyumlu kadroyu yakalamak temel baskımız.

KAMPI UZATTIK

Kamp dönemi iyi geçiyor. Ancak kamp dönemleri böyle olur. Genel olarak iyi deriz ancak maçlara kadar. Maçlarda esas iyi mi kötü olduğunu ortaya çıkaracak. Kamp dönemi ile ilgili şunu söylemek lazım. Ben uzun yıllardır çalışıyorum. Çok farklı oyuncu grupları ile devre arası kampı yaptım. İlk kez bu kadar uzun bir kamp yapıyoruz. Onun nedeni şu; Lig başladıktan sonra geldik. Geldiğimizde 12. haftaydı. 5 hafta vardı. O 5 haftayı var olan oyunun üstüne ufak tefek değişiklikler yaparak değerlendirdik.  Dolayısıyla bir arada bulunmamıza, birkaç antrenman daha fazla yapmamıza, birkaç tane tekrarı fazla yapmamıza  ihtiyaç vardı. Oyuncuların da bu konudaki sabrına sığınarak. Onlara da zaman zaman söyledim.

Çünkü lig herkese bir şeyler vaat ediyor. Birkaç gündür söylüyorum bunu. Başakşehir’in sezonu ilk 2’de bitirme şansı yüzde 90’ın üzerinde. Çok büyük sürpriz olmazsa. Öte yandan Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’un ilk yarıda yaşadıkları sıkıntıları yaşamaya devam etme ihtimali de görünüyor. Pozisyon onu gösteriyor. Ligdeki ikinci takımın 2 puan ortalaması yok. Böyle bakıldığında Konyaspor ve Konyaspor’un gücüne, duygularına sahip bütün takımlara lig şunu sunuyor. 2. olma ihtimali de var.Öteki taraftan ayrıntılarda ve zaman zaman da genelde hata yaparsan bir anda 9. sıra ve altını görebilirsin. Çok sıkışmış bir lig var.

Bunları bu uzun kamp dönemini anlatmak için söyledim. Erzurum maçına kadar burada kalacağız. Bu kararı oyunculara ve kamuoyuna bu şekilde anlatmam gerekiyor. Bir tane daha fazla antrenman yapabilir miyiz, bir pozisyonu daha ezber hale getirebilir miyiz düşüncesindeyiz. Bugüne kadar olan çalışmalar da beklediğimin üstünde olumlu geçiyor.

ESAS OLAN VERİMLİLİĞİ ARTIRMAK

Şuanda farklı bir transfer isteğim yok. Zuta transferi ile takımdaki dengeyi sağlamak istedik. Şuanda takım nispeten daha dengeli hale geldi. Transfer talebim olmayacak. Tabi  transfer dönemlerinin sonunda fırsat transferler vardır. Son anda ortaya çıkan. O şans olursa yönetimden böyle bir talebimiz olur. Yoksa mevcut kadro yeterli.

En büyük transfer beraber oynama ve beraber davranma yetimizi yükseltmektir. Benim doğru oyun olarak adlandırdığım oyuna geçişte kavrama ve anlam iradesi gösterebilirsek en büyük takviye bu olacak. Daha düzenli, herkesin ne yaptığını bildiği bir oyun. Verimliliği artırmak zorundayız.

Kocaelispor şimdi nerede? Sakaryaspor nerede? Zonguldakspor, Gaziantepspor, Mersin İdmanyurdu, Eskişehirspor nerede? Neden bu haldeler? Bunu sürekli vurguluyorum. Ülke futbolundaki sorunların çıkış yeri burası. Hiç kimse umursamıyor hala. Birileri gelsin, kahraman olsun, kurtarsın. Evet o kahramanlar arada bir geliyor. 50 transferde 1 tanesi takımın seviyesini yukarı çekiyor. Ya sonra? Arkası gelmiyor. Konyaspor da bu saydığımız takımlardan bir tanesiydi bir zamanlar. Maça giderken formalarına el konulmuştu. Transfer  yasağı almıştı. Gelmek istediğim nokta şurası. Transfer ziyade esas olan eldeki oyuncuların verimliğini artırmak. Bu verimliliği artırdıktan sonra da ufak tefek aksaklıklar varsa bazı oyunclularla tatlı bir şekilde ayrılıp, yenisini detaylı arayarak, takıma katkı sunma ihtimali daha fazla olan oyuncuları alarak ve böylece adım adım yükselerek gitmek. Buraya doğru yol almaya çalışıyoruz.

HAKARETLERE CEVAP

Teknik adamlar ve futbolcular maç esnasında maçın nereye gittiğini görür. Maç öncesinde bir analiz yaparsınız. Oyun başlar ölçüler vardır, güç dengeleri vardır. Eğer güçsüz takımsan oyunun içinde bir takım mucizeleri elde etmeye çalışırsın. Güçlü olan tarafsan da o mucizelere izin vermemeye çalışırsın. Maçı gördüğümüz gibi ülke futbolunun da nereye gittiği belli. Çok uzun zamandır belli. Bunun adı sorumsuzluk. Futbol nereye gidiyor, takımlar nereye gidiyor uzun süredir görünen bir şey. Ancak öyle bir düşünsel iklim var ki futbolumuzda, transfer yaptırmadığın zaman ‘meczup’ olarak görülüyorsun. “Ya hu kardeşim, olanaklarımız belli. Biraz daha eldeki oyuncuların verimliliğini artıralım. Bir dakika bekleyelim, sakin olalım, önce bir düzenleyelim. Mali açından da kötüye gidiyoruz” dediğiniz anda, “vizyonsuz, iddiasız” oluyorsunuz. Her yerde bu böyle. Fenerbahçe’de Konyaspor’da, Galatasaray’da, Beşiktaş’ta. Benim gibi bir adamın çok transfer yaptırmakla suçlanması işin bir başka ironik tarafı. Ülkedeki futbol ikliminin bu şekilde olmasına karşı çıktığınız andan itibaren “çapsız, vizyonsuz, işi bilmeyen” hale geliyorsunuz. Çapsızlık asıl ülkenin spor iklimine sirayet etmiş durumda. Ancak doğrularla yanlışlar yer değiştirmiş. Bütünsel bir durum bu. Kimseyi ayıramayız. Teknik direktörü, futbolcusu, yönetimi, seyircisi, medyası ile hepimiz suçluyuz. Bu uçuruma sürüklenişten, duvara çarpmadan hepimiz aynı derecede sorumluyuz, suçluyuz. Çünkü yönetici biliyor ki transfer yaparsa iyi yönetici olacak. Taraftar bunu teşvik ediyor çünkü. Taraftar diyor, “Borcumuz olsun ama”. Bu düşünce yapısının kulüpleri götürdüğü yeri düşünmemeye başladık. Hep “Bize bir şey olmaz” hali ile geldik. Alın, alın, alın… Değil işte. Temel problem verimsizlik. Bu verimsizliğin nedenleri üzerine oturup düşünmemiz gerekiyor. Bunları ortadan kaldırmadığımız sürece değişmeyecek.

Fenerbahçe’den ayrılık sürecimle ilgili hiçbir kırgınlığım yok. Tasarruftur, anlayabiliyorum.  

SPOR SERVİSİ

Editör: TE Bilişim