SÖVÜYORUM, ÖVGÜ ZANNEDİYOR.
Ensesinde patlayan tokadı selam zanneden o kadar bunak insan modeli var ki. İnsan çeşidinden bir tanesi de bu tipler. Yüzüne bakar, elinden tutarsın hakkı anlatır, doğruya davet edersin. Konuşmasına, hareketlerine sesli veya sessiz tepkiler verirsin, en son yüzüne bakar söversin, ama o bunu övgü olarak algılar ve devam eder hayatına.
Çoğu zaman "Onları sen mi hidayete erdireceksin? " ayeti hatırıma gelir ve öylece bakakalırım insanoğluna. Kendisi görüntüde insan olan; ama o kadar da bu özellikten uzak olan mahlûka akıl sır erdiremem.
Yazımın başlığını gerçekten sövgü olarak düşünmeyin. Yakışmaz bize. Ama teşbihte hata olmaz deriz ya, bir o kadar farklı anlatım yöntemleriyle açık veya kapalı yollar denersiniz, bunu sevdiğiniz insanlar için yaparsınız, başkalarında buna da gerek yoktur. O beklenti içinde olduğunuz veya bu onun görevi, insan, akraba, Müslüman olduğu için bunu böyle yapmalı veya diliyle böyle ifade etmeli dersiniz; ama o kendisine övgü ile baktığın, sövgüyle doyan mahlûkat seni, bütün umudun ve beklentinle ortada bırakıverir.
Sövgüyü, övgü zannedenler özelliklede kendi çağımızdaki orta ve genç nüfusta yüksek oranda görebilirsiniz. Hayatın her noktasında sayıları oldukça fazla! Eğitimi en üst seviyeden olandan tutunda cehalet havuzda yoğrulmuş, dengesiz cühelâya kadar aynı tip model. "Gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler."
Adam Prof., cacık yok. Adam doğal aile modeli yuvadan beslenmiş yetişmiş, kafa küp. Adam siyasete soyunmuş, bir takım elbiseye satmayacağı adam yok. Adam bürokrat, yüz yıl sonrasının planlarını masasına koy, gözü masasındaki davetiyelerde. Bu örnekleri çoğaltabilirim. Saydığım modeldeki insan tiplerinin hepsiyle de karşılaşmışımdır. Bizatihi yaşanmıştır yani.
Hele de bu eğitimi belli seviyedeki hocalar, ağabeyler yok mu? Yanarsan bunlara yanarsın. Bütün dünya, sadece kendi branş veya hayatındaki doneler üzerine kurulmuş. Muhabbet edersin seni konunun dışındaki mesleki alanına getirir ve ortada kala kalırsın. Anlatır durur. Aynı yerde durduğundan haberi yoktur.
Zengin tüccardır. Para bir o kadar yani. Hem kendisine hem de vatanına milletine faydalı olacak bir proje sunarsın, işin özeti, Allah'ın malını dökül dersin. Şimdilik sana vermiş, infak içinde bizi göndermiş, şimdilik bu konuda memuruz deyip başlarsın anlatmaya, o kapısına gelindiği için ipi de sapı da kendi elinde zanneder. Aslıyla öyle değildir. Kibrinden, kıvırmasından bizim toprağın çocuğu olmadığını anlarsın. Sonra lafı değiştirir, kibarca sövmeye başlarsın. Sen gelinecek kapı değilmişsin hata bende dersin o bunu övgü zanneder ve müsaadenin kendi yetkisinde olduğunu zanneder.
Kuma gömülmüş kafalarımızı kaldırmamız lazım. Piyasa kimlerin elinde görmemiz lazım. Kime sövülür, kim övülür iyi ayırt etmemiz lazım.
Bu tarihin kirli havuzunda yüzme gayretinde olan değerlerimiz için çok önemli. Hem inanç değerlerimiz hem de kültürel ve ailevi değerlerimiz için çok önemli.
Geçmiş geçmişte kaldı, anı yaşamak lazım. Geleceği Allah hakkımızda hayr yada şer yönünde tayin edecek. Ama bilelim ki ne yaptıysak veya bugün ne yaparsak, kendi ellerimiz, kendi vebalimizdedir her şey.
100 yıldır bize yapılan sövgüleri bile hep övgü olarak anladık. Böyle yutturuldu. Artık bu yolun istikametini doğru yöne tayin etmememiz gerek.
Sövgü/övgü hayatımızın her aşamasında bizimle. Herkese hakkı ile muamele etmek lazım. Sövgüyü övgü olarak algılayanları bir tarafa koyun ve çöp kapağını üstlerine kapatın. Ama insan gibi insan olmaya namzet olanlarla yolunuza devam edin.
Hakk için sövüleceğe sövün, övüleceği övün ne demek istediğinizi anlarlar.
Akılsız olup da dost olacağına, akıllı olup da düşmanım olsun. Ona göre rotanı çizer, oyunu kurallara göre oynarsın.
Kişi sevdiğiyle beraberdir. Sövgünüzü, övgü zannedenlerle işiniz olmasın.