Bugünkü yazımda son okuduğum üç kitaptan bahsetmek istiyorum.

Bunlar şehirleri, mahalleyi ve ferdi anlatan kitaplardı. Bu üç kitabı bir arada değerlendirdiğimiz zaman şehirden mahalleye, mahalleden ferde veya tersine geçiş yapabildiğimiz bir çağrışım yaptığını hemen anlıyorsunuz.

Bu yönleriyle bu kitapların üçünün de amacının insanı, mahalleyi ve şehri iyiliklerle, güzelliklerle bezemek olduğunu belirtmek mümkün.

TYB Konya Şube Başkanı Ahmet Köseoğlu kardeşimin kaleminden çıkan ‘Kendini Arayan Şehir’ kitabı; gezip gördüğü şehirleri sınıflandırarak anlatan, şehirlerin özelliklerini ortaya koyan ve bu özellikleri kendi gönül dünyasında değerlendirerek insanla bütünleştiren bir eser olmuş.

Kitapta birbirlerine yakın özellikte olan şehirler gruplandırılarak ve her grup isimlendirilerek anlatılmış.

Gökte Yapılan Şehirler grubunda, Kudüs, Konya, Şam, Şanlıurfa ve Bursa anlatılırken, Umran Şehirler grubunda Üsküp, Kütahya, Aksaray, Tokat, Amasya, Balıkesir ele alınmış. Şehirden Uzak Şehre Yakın ismi verilen grupta ise İznik, Tuz Gölü ve Ereğli’ye yer verilmiş.

Grupların isimlendirilmesinden ayrı olarak her bir şehre de kendi özelliğine ve yapısına uygun isimler verilmiş.

Birinci grupta yer alan; Kudüs’e Gökte Yapılıp Yere İndirilen Şehir, Konya’ya Huzur Şehri, Şam’a Zamanın Şehri, Şanlıurfa’ya Efsane Şehir, Bursa’ya Tarih Kokulu Şehir isimleri verilmiş.

İkinci grupta bulunan; Üsküp Kaybolmayan Şehir, Kütahya Çinili Şehir, Aksaray Tarihin Kucağındaki Şehir, Tokat Kadirşinas Şehir, Amasya Saklı Şehir ve Balıkesir Bereketli Şehir olarak adlandırılmış.

Üçüncü gruptaki; İznik’e Minyatür Şehir, Tuz Gölü’ne Tuz Şehirleri, Ereğli’ye Hayal Şehir denilmiş.

Kitabı okuyunca bu isimlerin ne kadar isabetli verildiğini ve şehirlerin yapısına uygun olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Kitaba giriş yazısındaki şu cümleler oldukça dikkat çekici.

“Büyük kâşiflerin yüreklerinde hissettikleri heyecanı hissettim her çıktığım yolculukta. Dilini, sesini, rengini, mazisini, efsanesini, tarihe tanıklığını, binlerce yıllık ruhaniyetini merak ettim o güzel şehirlerin. Taşlara sinmiş seslere kulak verdim, çeşmelerin sulara öğrettiği şarkıları dinledim. Yaz sıcağında bir mabedin serin gölgesinde aradım ruhumdaki şehrin kapılarını.

Şehrin hafıza mekânlarını aradım seyahatlerimde. Şehrin hafızası ne kadar diriyse şehirlinin de hafızası o kadar canlıdır. Bilinmelidir ki şehirle şehirlinin ilişkisi mekânlardan vareste değildir.”

Bu giriş cümleleri kitabın mutlaka okunması gerektiğini vurguluyor. Kitabı okudukça okuduğunuz şehri görmüşseniz o şehrin her yerinde tekrar gezdiğinizi hissediyorsunuz, o şehri adeta bir kere daha görmüş oluyorsunuz. Görmemişseniz de hayalinizde çok güzel bir şehir canlandırarak o şehri bir an önce görme isteği ile doluyorsunuz.

Şehir ile insanı bütünleştiren ve şehirlerin de insanlar gibi ruhları olduğunu ortaya koyan kitapta, "şehrin hafızası ne kadar diriyse şehirlinin de hafızası o kadar canlıdır" vurgusu yapılıyor. Kitabı okudukça insanın kendini bulması ile şehrin de kendini bulacağını veya şehir kendini bulursa o şehirde yaşayan insanın da kendini bulacağını anlıyorsunuz. İnsan ile şehrin bütünleştirildiği kitap okunmaya değer.

***

İkinci okuduğum kitap, Araplar Mahallesinin anlatıldığı Hasan Ukdem kardeşimin kaleme aldığı ‘Zamanın Behrinde Araplar Mahallesi” isimli eserdi.

Şehirden mahalleye dönerek yaşanılan bölgeyi daha yakından görme imkânı bulduğunuz kitap, yazarın kendi mahallesine vefa gereği vücuda getirdiği bir eser olmuş.

Konya’nın en eski ve en köklü mahallelerinden olan Araplar’ın kısa tarihi ile başlayan kitapta Araplar isminin nereden geldiği de anlatılmış.

Yazar ve Şair Hasan Ukdem, kitabın Başlarken başlıklı bölümünde geçmişe özlem duyarak ve yenileşmeye hayıflanarak şunları yazıyor.

“Yıllar bir su gibi akıp geçti. Bir ömrün son çeyreğine geldim. Zamanı geri alamam, yıkılanı, yok olanı yeniden inşa edemem, değişen şehri eskiye döndüremem. Bir taraftan da içimde büyüyen özleme dur diyememenin acziyetini yaşıyorum. Çocukluğum, gençliğim mekânsız kaldı, anılarımın izini süreceğim evler, sokaklar, caddeler yok oldu. Koca bir mahalle, bir başka sistemin içinde eridi, gitti.”

Yazar, kitabın Mazideki Araplar başlıklı bölümünde de şu görüşlere yer vermiş.

“70’ li, 80’ li yıllar. Çocukluğum, gençliğim ve Araplar. Bambaşka bir dünya, anlatılmamış bir masal. Yamalı asfaltıyla Büyük Sinan Caddesi ve çıkmaz sokaklar. Kapı önü süpüren kadınlar, kendi uydurdukları oyuncaklarla oynayan çocuklar. Köşe taşlarında oturan yaşlı adamlar, kadınlar ve bugün tarifi imkânsız olan bir tevekkülle gülen yüzler, etrafa yayılan huzur.”

Araplar mahallesini okuyorsunuz ama aynı zamanda Konya’daki diğer mahallelerin özelliklerini de okumuş oluyorsunuz. Zira Konya mahallelerinin hepsinin kültürü, geleneği, adetleri aynı... Bu sebeple mahalle düzeyinde yazılan ilk kitap olma özelliği kazanan Araplar Mahallesi’nin okunması oldukça önemlidir.

Hasan Ukdem, kitabını 2021 yılında Selçuklu Belediyesi’nin düzenlediği öykü yarışmasında birincilik ödülü alan ‘Babamın Mahallesi’ başlıklı öyküsü ile bitiriyor.

Kitabın daha sonraki bölümünde ‘Araplarlı Kalemlerden Araplar Yazıları’ yer alıyor. Bu yazılar içinde dikkatimi çeken, merhum Seyit Küçükbezirci’nin yazısını Hasan Ukdem’in şiiri ile bitirmesi oldu. Bu şiirinde Hasan Ukdem şöyle diyordu:

“Devrildi çocukluk yıllarım

Kalbur saman içinde bir masal oldu.

Takvim yapraklarının altında kaldı

Renkli bilyelerim.

Büyüdüm, içimde acılar filizlendi

Yedi cüceler Pamuk Prensesi unuttu

Keloğlan kendi hikâyesinde değil

Huzurla uyuduğum geceleri bulamıyorum

Hiçbir şey eski adresinde değil.”

Mahallesindeki köklü değişikliklere hayıflanarak başladığı kitabı yine hayıflanarak bitiren Hasan Ukdem’in kitabı da okunmaya değer tarzda...

***

Aynı hafta içerisinde okuduğum üçüncü kitap şair ve yazar Tayyar Yıldırım kardeşimin ‘Uçurum’ kitabı oldu.

Mahalleden de ferde indirgenerek bir Anadolu delikanlısının yaşadıklarını okuduğunuz kitap her kesime, her insana hitap ediyor.

Uçurum; yazarın köydeki ve okuduğu şehirdeki bazen hüzün, bazen umut dolu hatıralarını kaleme aldığı bir eser. Okurken bilhassa köy hayatında yaşayan insanımızın zor şartlarını tekrar yaşamaya sevk ediyor. Uçurum’da baştan sona kadar duygu dolu olaylar yer alıyor ama beni en çok duygulandıran ve en fazla etkileyen bölümler; Anadolu kadınının çektiği çileyi anlatan ‘Ne Günü Allah Aşkına’ ile şehitlerimizi anlatan ‘Babam Neredesin?’ ve ‘Ben Öldüm Anam’ bölümleri oldu.

Baştan sona okunması gereken kitabın giriş bölümünde şu ifadeler yer alıyor.

“Yaşanmışlıkların adıdır uçurum. Uçurum’da; hüzün, neşe, tatlı, yoksulluk, zenginlik, hayal, gerçek, umut, sevgi, saygı, vefa, emek, alın teri, saflık, karmaşa, korku, köy, kent, deniz, dağ, çimen, çiçek velhasıl insana dair ne kadar tabir ve tanım varsa hepsi var. Kısa kısa hikâyelerle kendi yaşamınızdan bölümler bulabileceksiniz.”

Benim romanımın da okumasını yapan usta kalem Hüzeyme Yeşim Koçak hanımefendi, Uçurum’u da okumuş ve yazdığı ön sözle kitaba katkıda bulunmuş.

Hüzeyme Yeşim Koçak hanımefendi yazısında Uçurum’la ilgili şu görüşlere yer vermiş.

“Daha önce şiirlerini yayınlayan Tayyar Yıldırım Bey yeni bir hamleyle, ilk hikâye kitabı Uçurum’la okuru selamlıyor. Buram buram Anadolu kokan, bize oraların nefesini, sesini getirmeye çalışan; bazen bir hatırat tadı uyandıran, sıcak, samimi satırlar. Dikkat edip, üzerine eğilmediğiniz tablolar, ayrıntılar. Kırsal kesimden manzaralar, çetin hayat şartlarından yansımalar, zaman dalgalanmaları, modern çağların problemleri, göç, terör olgusu vb. metinlere karışmış. Ömrümüzün telaşlarını, yolculuklarını, çarpıklıkları, düzen eleştirisini yazar bize hep bir sevgi sızıntısıyla vermeye gayret ediyor.”

Ben kitapta okuyan herkesten daha fazla kendimden bir şeyler buldum. Zira yazarın kitapta kullandığı başkahramanın ismi Salih… Kitaptaki Salih ile bendeniz Salih belki köy hayatında yaşadıkları ile değil ama duygu ve düşünce yönünden bütünleşmiş durumdalar.

Şair ve yazar Tayyar Yıldırım’ın kitabına aldığı İstanbul şiirinden bir bölümle yazıma son vermek istiyorum.

“Sözcüklere sığmazsın, mecalim yok tarife,

Nadanım, yürek sesim ilham olsun arife.

-

Dünyada benzerin yok, adım kadar eminim,

Yemin etsem; dünyamsın, boşa gitmez yeminim.

-

Hüzünlü sandallara benziyor süzülüşün,

Terk edilmiş kuğuyu andırır üzülüşün.

-

Gizemli sokakların asırlara münhasır,

Seni anlamak çok zor yetmez binlerce asır.

-

Bir yanın Anadolu, diğer yanın huysuz yâr,

Senden ayrılan üzgün, kavuşansa bahtiyar.

-

Ne sevdalar yaşandı surlarının yanında,

Hüsrana yol açmazdın aşıklar meydanında.

-

Korkma, tükenir mi hiç sana olan hizmetler?

Bitmez Türk’ün yurdunda Fatih Sultan Mehmetler.”

Değişik açılardan insana, mahalleye ve şehre bakan yönleri ile her üç kitabın da okunmasını tavsiye ederek sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum efendim.