Siyasetin Alanını Genişletmek

Abone Ol

Seçim sath-ı mailinin son dönemecine girdiğimiz bu günlerde bazı siyasilerin siyasetin alanını daraltma çabalarını hayretle ve üzüntüyle müşahede ediyorum. 

***

Yıl 1983'tü yanılmıyorsam. Otuzlu kırklı yaşlardaki bir grup hekim bir tıp dergisi yayımlamaya çalıştıklarında karşılarına aşılması güç bir engel çıkmıştı. Camianın en etkin isimlerinden biri “bunlar tıbba siyaseti sokuyorlar” demiş ve bu sözlerini tıp fakültesi yemekhanelerindeki sohbetlerden bilimsel toplantı kürsülerindeki konuşmalara kadar her ortamda dillendirmişti.

***

Kuşkusuz gençlerden oluşan bu grup içindeki hekimlerin bir takım siyasi görüşleri vardı. Kimin yoktu ki? Hayat karşısında, yaşadıklarınız karşısında bir duruşunuz olmalıydı, onayladığınız ve onaylamadığınız tutum ve davranışlar olmalıydı, geçmişe dair değerlendirmeleriniz ve geleceğe dair beklentileriniz olmalıydı ve bütün bunlar siyasetten başka neydi ki?

***

Bu gerçeği çok iyi bilen genç hekimler hocaların hocasının olumsuz propagandasına rağmen yılmadılar. Kendileriyle yüzde doksan dokuz aksi siyasi görüşlere sahip bir hoca ile derginin editörlüğünü üstlenmesi konusunda görüşmeye başladılar. Evet, siyasi görüşleri % 99 zıttı, ama geriye kalan %1 o hocayla anlaşarak dergiyi yayımlamalarına yetti de arttı. 

Kapalı kapıları açan %1, yani müşterek payda, “adalet” idi. Gönderilen yazılar uzman danışmanların raporları doğrultusunda yayım için kabul ya da reddedilecekti. Yazılar geliş ve yayıma kabul ediliş tarihleri gözetilerek baskıya gönderilecekti. Dergi, yayım işinde profesyonel bir kadro tarafından baskıya hazırlanacak, yabancı ülkelerde yayımlanan tıp dergileri ile aynı kalite standartlarına sahip olacaktı.

***

Bir yıl geçmedi ki yeni dergi bine yakın aboneye düzenli aralıklarla ulaşmaya başladı. Saman kağıda basılan, vaat edilen tarihte okuyucusunun eline geçmeyen, tashih hataları nedeniyle okunması insana ruhî sarsıntılar geçirten, daha da kötüsü yayın kurulundaki birkaç isimden torpil bulmayanların yazılarının iki yıla yakın bir süre basılmadığı resmî kurum dergilerinin birer ikişer kapanmalarına ramak kalmıştı.

Bu arada genç meslektaşlarını tıbba siyaseti sokmakla itham edip bunu tıp fakültesi yemekhanelerinden bilimsel toplantı kürsülerine kadar her ortamda yayan “etkin hoca” da emekliye ayrılmış, sağda solda “çocuklar ne kadar iyi bir iş yapıyorlar” dediği duyulur olmuştu.

***

Evet, “etkin hoca”nın son dediği doğruydu,  gerçekten de “çocuklar” iyi iş yapmışlardı. Ancak bu hocanın ilk dediği, yani “bunlar tıbba siyaseti sokuyorlar” cümlesi de en az son dediği kadar doğruydu. Bu gençler tıbba siyaseti sokmuşlardı. Onlar köhnemiş bir tıbbî yayıncılık anlayışını görmeselerdi, kararlılık gösterip çabalarına devam etmeselerdi, siyasi yelpazenin bir başka ucundaki bir hocayla “adalet” üzere iş birliği yapmasalardı, kendi arkadaşlarından bile gelen kayrılma isteklerini dik durup geri çevirmeselerdi siyasetin alanı nasıl genişleyecek, tıbbî yayıncılığımızın içine düştüğü krizden nasıl çıkılacaktı?

***

Siyaseti sadece siyasi partiler marifetiyle Meclis'e, meydanlara, oy sandıklarına sınırlamaya kalkışmak onu hayatın belli bir kompartımanına hapsetmektir. Böyle bir yaklaşım, siyasetin tabiatına aykırıdır ve sonuçları itibariyle otoriter, hatta totaliter eğilimleri besler. 

Kahvehane köşesinde ahkâm kesen “çarıklı erkan-ı harp”ten “devletin tepesi”ne kadar tüm vatandaşlarımız siyasetin alanını genişletmekte âzami özeni göstermedikleri takdirde “nasıl çıkarız karanlıklardan aydınlığa?”

***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)

NOT: Geçen hafta yayınlanması gereken ancak bir hata sonucu yayınlanamayan bu yazıyı Nazmi Zengin Hocamızın engin hoşgörüsüne sığınarak gecikmiş olsak da bu hafta yayınlıyoruz.