Sınırsız bir dünyanız var

 Edebiyat Sanat Hayat Dergisi’nin kurucusu ve yayın yönetmeni Zeynep Özcan, aynı zamanda illüstratif nakış sanatı üzerine önemli çalışmalar yürütüyor. İllüstratif nakış sanatıyla hayatının zor bir döneminde tanışan Özcan, bu sanatla birlikte yaşamın ve insanların beraberinde getirdiği zorluklardan, kötülüklerden ve acılardan uzaklaşabildiğini fark edince, çalışmalarını derinleştirdi. II. Colorscape Sergisi’nde eserleri sanatseverlerle buluşan, fırsat bulduğu her an iğne ve iplikle çalışan Özcan, “Türümüzün nakşetme ihtiyacıyla ortaya çıkan nakış sanatı, bizleri, hikâyeleri ve tarihi var ediyor. Kayıt altına alıyor” diyor.

Arkeolojik buluntulardan ilham aldığınız çalışmalarınızda, bir eserin orijinalliğini nasıl koruyorsunuz?
Açıkçası eserde gördüklerim ve görmediklerimle ilgileniyorum. O eserde sanatçının belki düşündüğü belki düşünmediği belki bilerek yansıtmadığı hikâyeyle alakadarım. İstanbul Arkeoloji Müzelerinde bulunan “Tragedya Yazarı Euripides Kabartmasını hep çok sevmişimdir. Birkaç ay önce seyrederken fotoğrafını çektim. Hemen çektiğim fotoğraflardan birini bastırdım. Zihnimde örülen hikâyeyi işleyecektim. Ardından makaleler okudum. Sonra elime iğne ve ipliği alıp kendimi projenin büyüsüne bıraktım. MÖ 1. yüzyıl- MS 1. yüzyılda yapıldığı düşünülen kabartma, derinlerde sakladığı ihtimallerden biriyle yıllar sonra yeniden var oldu. Yine “İstanbul Arkeoloji Müzelerinde Dört Mevsim” çalışmasında da benzer bir durum söz konusuydu. Küçük yaşlarımdan beri Tarihi Yarımada’yı ve müzeyi defalarca ziyaret etmişimdir. Dört Mevsim projesine müzedeki kartpostalları gördüğümde karar verdim. Projenin ilk çalışması bittiğinde, 3 Ekim’de tekrar ziyaret ettim. Henüz tüm ağaçlar sararmamıştı ama yapraklar yerlere dökülmüş, projedeki hâline benzemişti. Sanırım o hikâyeler, eserin içinde saklı olduğu için ortaya çıktığında, eserin orijinalliğini kaybettirmiyor.

İllüstratif nakış ile geleneksel nakış arasında nasıl bir fark görüyorsunuz? İki teknik arasında hangi noktalarda benzerlikler var?

Geleneksel nakış, tarihimizin önemli bir parçası. Geleneğe dayanan yani toplumumuzda eskiden beri var olan, geçmişten günümüze uzanan kültürel tekniklerle ortaya konuyor. Pek çok türü var. Çok da kıymetli. İllüstratif nakış sanatı da geçmişle, anla ve gelecekle iç içe… Geçmişe, geleneksel tekniklere bağlı, geleceğe uzanıyor. İllüstratif nakış yani iplikle resim, kuralsız fakat kendi içinde kurallı. Bu benim yorumum tabii… İllüstratif nakış sanatında, geleneksel teknikleri kullanarak iplikle yolculuk yapabileceğiniz sınırsız bir dünyanız vardır. Bu dünyanın ucu bucağı yoktur. Geçmişe gidebilir, anda kalabilir, geleceğe ulaşabilirsiniz. Dilediğiniz iplikle çalışabilir, farklı materyalleri dahil edebilirsiniz. Geleneklerimiz benim için çok kıymetlidir. Korunması gerektiğine inanıyorum. Bir yandan da geleneksel tekniklere yönelik araştırmalar yapıyorum. Üzerine ekleyerek ilerlemenin önemli olduğunu düşündüğümden doğaya bakarak, örnek alarak, rahatça çalışabilmeyi sevdiğimden illüstratif nakış sanatını benimsiyorum. Anlatmak istediklerimi sanırım en iyi şu örnek açıklayacak... Alanın temsilcisi olan Leylâ Hoca’mla ilk tanıştığımızda bir yaprak deseni işliyorduk. Azıcık kaydırdım diye hemen sökmek istedim. Hocam müdahale etti. “Dur,” dedi, “bak doğaya, yaprakların hepsi bir mi, değil. O zaman bizim de tüm yaprakları aynı şekilde yapmamıza gerek yok.” Ben de o günden beri nakış eğitimi verdiğim öğrencilerime aynı şeyi söylüyorum, bazen de şakayla takılıyorum. Hata yaptığınızda çok dert etmeyin, yanına bir ilmek daha atarız olur biter diyorum.

Nakış işlerinizde hangi malzemeleri tercih ediyorsunuz ve malzeme seçimleriniz eserin karakterini nasıl etkiliyor?
Nakış çalışmaları pek çok teknik ve malzemeyle yapılabilir. Kumaşla çalışıyorsam, projeye göre kumaşımı seçiyorum. Bunlar sıklıkla ketenin türleri oluyor. İsviçre keteni sevdiğimiz bir kumaş türü. Fotoğraf kâğıdı, bazen el yapımı kâğıt bazen fabrikasyon kâğıt da temel malzemelerim. Kimi zaman muline kimi zaman ipek iplik kullanıyorum. Keskin bir makasa, delgece, iğneye, iplik takıcıya ve sökücüye ihtiyaç duyuyorum. Elbette kullanılan malzemenin kaliteli oluşu, amacına uygun seçilmesi çalışmaları olumlu yönde etkiliyor. İpek iğnesiyle çalışmakla, dikiş iğnesiyle çalışmak arasındaki farkı anlamak hiç de zor değil. Temel konulara dikkat etmek gerekiyor. Mesela kâğıda nakış yaparken ince iğne kullanacaksanız ince delikler açmanız gerekiyor.

 

Tunç ile Anadolu basınının gücü konuşuldu Tunç ile Anadolu basınının gücü konuşuldu

Eserlerinizde geçmiş ve modern arasında bir denge kurmaya çalışıyor musunuz? Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Denge kurmaya çalışmıyorum. Aksine geçmiş ve günümüz, geçmiş ve gelecek birleşmek istiyorsa, iğne ucunda can buluyorlar. Nakış sanatında her şey mümkün.

Eserlerinizde duygusal ya da anlatısal bir mesaj vermeyi amaçlıyor musunuz? İzleyicilere nasıl bir deneyim sunmak istersiniz?

Bir mesaj vermeyi amaçlamıyorum. Edebiyatın Kadınları projemin ilk çalışması “Lady Rushout”ta, Rushout’un gövdesinde var olan çiçeklerin, parmak uçlarından toprağa ve ağaca yayıldığını hayal ettim mesela... İğne ve iplikle çalışmaya başlayınca tam da hayal ettiğim gibi oldu. Bu benim amacım değil, hayalimdi. Çalışırken ortaya bambaşka bir şey de çıkabilirdi. Herkes kendi gözünden, zihninden bakarken dilediği gibi hayal kursun isterim. Sanatın güzelliği de burada. Tek bir gerçek yok. Hatta belki de gerçek diye bir şey yok… Yaptığım çalışmaların düşünülmesi, karşılık bulması, uzun bir röportaj yapılacak kadar merak edilmesi beni çok mutlu ediyor.

Gelecekte gerçekleştirmeyi planladığınız projelerden biraz bahsedebilir misiniz?
Ah, öyle çok ki nereden başlasam… Uzun zamandır gerçekleşmeyi bekleyen, fotoğraf sanatçısı sevgili arkadaşım Yeşim Mutlu’nun ürettiği yapay zekâ fotoğraflarına nakış projem gerçekleşmeyi bekliyor. Sanal bir sergide yer alacak... Fırsat bulduğum ilk anda NASA’ya ait gezegen ve yıldız fotoğrafları üzerinde çalışacağım. Göbeklitepe, Karahantepe, Sayburç gibi Taş Tepeler’e dahil olan eski yaşam alanlarındaki eserlerin yer aldığı fotoğrafa arkeolojik nakış projem var, bir kısmı yine 2025 yılında İpliğin Senfonisi Sergisi’nde görülebilecek. Bir de Efes-Celsus Kütüphanesi… Yakın zamanda kaybettiğimiz kıymetli hocam Mario Levi’nin eşsiz anısına saygıyla işlediğim, kitap kapaklarına nakış projemi de en yakın zamanda tamamlamayı umuyorum… Monet’in nilüferlerini de işlemek istiyorum. Hâlihazırda devam eden, İstanbul Sinema Müzesinin tavanında yer alan dört element fresklerinin ikinci çalışması ateş elementi bitmek üzere. İstanbul Arkeoloji Müzelerinde Dört Mevsim projem kış mevsimiyle devam edecek. Mevsim döngüleriyle bir senede tamamlanacak… Gradiva romanında geçen kabartma üzerinde de çalışıyorum, birkaç haftaya tamamlayabileceğimi umuyorum. Tiyatroya yönelik çalışmalarım var. Proje çok fakat zamanım pek yok. Bu arada yakında arkeolojik nakış üzerine eğitim vereceğim. Arkeologlar ve restoratörler nezaket gösteriyor, çalışmalarıma ilgiyle yaklaşıyorlar. Restoratör İsmail Kaya’nın organizasyonuyla, yakın zamanda arkeolojik nakış eğitimi duyurulacak. Arkeologların, restoratörlerin, öğrencilerin ve alana ilgi duyan sanatseverlerin katılımına açık olacak.

İllüstratif ve arkeolojik nakış sanatının geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu alanda ilerlemek isteyen sanatçılara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

İllüstratif nakış sanatçıları gün geçtikçe çoğalıyor, bu alanda çalışan çok kıymetli sanatçılar var. Eminim ki arkeolojik nakış hususunda da kısa sürede nice çalışma yapılacaktır. Nakış, insana başka bir dünyanın mümkün olabileceğini göstermenin yolu. Eğer fotoğraf üzerinde çalışıyorsanız o eserde gördüklerinizden ziyade görmediklerinize odaklanıyorsunuz. Zihniniz ve kalbiniz pek çok hikâyeyle çevreleniyor. İmkânsızı mümkün kılıyorsunuz. Bilim ve sanat birbirini besliyor. Zihnin sınırlarını okuyarak, izleyerek genişletmek, sanat dallarından faydalanmak önemli. Arkeolojik nakış yapmak isteyen sanatçıların, kazı alanlarına gitmelerini veya buluntuların sergilendiği müzelerde eserleri yakından izlemelerini, incelemelerini, anlamalarını, ruhunu hissetmeye çalışmalarını öneririm. Temel nakış eğitimi aldıktan sonra sıkça pratik yapmak da iyi bir fikir... Gerçi nakış sanatı ruhunuza dokunursa, pratik yapmaya ihtiyacınız kalmıyor, özellikle yorucu ve zorlu anlarda elinizde iğne ve ipliği buluveriyorsunuz.

Çalışmalarınızda kullandığınız semboller ya da motiflerin anlamları üzerine düşündüğünüzde, izleyicilerin bu unsurları nasıl yorumlamasını umuyorsunuz?
Herkesin kendi iç dünyasına göre yorumlamasını isterim. Luna Grande Art Gallery’de sergilenen “Tragedya Yazarı Euripides Kabartması”nda, protofeminist olduğu düşünülen Euripides’le karşısında bulunan kadının mask alışverişlerinde görünmeyen ama oracıkta ortaya çıkarılmayı bekleyen hikâyeye odaklandım. Kadeş Barış Antlaşması’ndan geriye, biri büyük diğeri epey küçük iki parça kalmış malum. Kayıp kısımları renkli ipliklerle ördüm. Adını Barışı İplikle Örmek koydum. Her çalışmanın arkasında bunun gibi nice hikâye var. Ancak izleyiciler diledikleri gibi yorumlayabilirler. Benim göremediklerimi fark edebiliyorlar. Yaptığım çalışmaları başka açılardan değerlendirip ufkumu genişletiyorlar. Benim için çok besleyici ve keyifli anlar oluyor.

Muhabir: ALADDİN ALADAĞ