Son dönem ebeveynler- şu an 35-50 arası yaşta olanları kastediyorum- genelleme yaparsak, eskilere nazaran çocuklarını daha fazla şımartıyorlar. Çünkü sevgi yoksunu, ilgisiz ve duyarsız ebeveynleri tarafından büyütülmüş şimdiki bu anne babalar, çocuklarıyla daha farklı şekilde bir ilişki kurmak istiyor; kendi ana-babalarında göremedikleri ilgiyi, sevgiyi, coşkuyu- adına her ne derseniz- kendi çocuklarına vermek istiyor. Bu da onları yanlışa sürüklüyor.

Çocuğu şımartmak nedir, ne değildir?

Eskiler bunun tam tersini söylemiş olsalar da; bebeğinizin ihtiyaçlarını her istediğinde gidermeniz, onu fazlaca kucağınızda tutmanız, yanınızda yatmasını sağlamanız(pedagoglar ilk 2 yaş olarak belirtiyorlar) şımartmak değildir. Bebeğe karşı duyarlı davranarak onu sakinleştirmek, sarıp sarmalamak onu şımartmamakta; tam aksine ihtiyacı varken ona yanıt vermemek, ihtiyaçlarını gidermemek bebeğin güvensiz, kaygılı bir çocuğa dönüşmesine neden olmaktadır. Yapılması gereken şey, bebeğe, her an ihtiyaçlarının karşılanacağı ve ebeveynlerine güvenle bağlanabileceği hissiyatının oluşumunu sağlamaktır.

Diğer taraftan kimi ebeveynler bu durumu farklı algılayarak çocuğa öyle bir dünya kurarlar ki, çocuk heves ettiği, istediği her şeyi anında alabilme hakkı olduğuna, kendisi için her şeyin ulaşılabilir olduğuna inanmaya başlar. İşte şımartmak budur. Çocuklar fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının her zaman karşılanacağını bilerek büyümeli; ama istek ve heveslerinin değil. Yani çocuklar her zaman istediklerinin alınmayacağını, ama ihtiyaçlarının giderileceğini bilerek büyümeliler.

Türk Dil Kurumu’na göre şımarık kelimesi, arsız, bencil ve lakayt kimse demektir. Toplum kurallarını hiçe sayan ve yaşına uygun davranmayan kişilere şımarık denir. Bu kişiler elindekilerle yetinmez ve hep daha fazlasını isterler.

Kimler şımarık olur? Kişi kendi kendine şımarık biri olamaz. Başkaları tarafından şımartılmak kişinin şımarmasına yol açmaktır. Bu nasıl yapılır? Şöyle: Çocuğun üzerine aşırı derecede düşülerek ve yersiz, abartılı övgülerle, her daim ihtiyacı olmayan şeyleri dâhi önüne sererek. Dolayısıyla –fark edilmeden de olsa-çocuğun karakter ya da davranışlarına zarar verilerek yapılır.

Çocuğa her an “Evet” demekle, ihtiyacının daha fazlasını ona sunmakla, etrafındaki insanların onun isteklerini, dediklerini her an kabule hazır oldukları düşüncesi oluşturulduğunda bu sorunlu durumlar meydana gelir.

Çocuğuna gereğinden çok daha fazlasını vererek(bunun tam anlamıyla ne demek olduğuna başka bir yazıda değinelim), yani şımartarak, çocuğunun gerçekte ihtiyaç duyduğu sevgi, güven, ilgi ve zamanı vaktinde ona vermek yerine; çocuk hayatın kaçınılmaz gerçekleri ile yüzleşip, kendini geliştirecekken, onu bu mücadele ve üzüntülerden korumaya çalıştıkça sıkıntılar ortaya çıkacaktır.

Çocuğa gereğinden çok şey verilip şımartıldığında çocuğun gelecekteki yaşamını istemeden olumsuza yönlendirmiş oluruz. Her zaman istediği verilmiş çocuklar, önemli hayat derslerini öğrenme fırsatını kaçırırlar, esnek olmayı öğrenemezler: Bazı istek ve heveslerinin tatmin edilmediği durumlarda öğrenebilecekleri doyumun gecikmesi; bir şey için çalışıp gayret etmenin gerekli olduğu, ya da gerçekleşmediği durumlardaki hayal kırıklığı gibi. Şımartılmamış çocuk bu sayede gayret ve çabanın gerekliliğini, şükür-minnet duygusunu öğrenecektir. Yoksa her şeyi hak ettiği düşüncesinde büyütülmüş şımarık bir çocuğun gelecekteki ilişkileri de olumsuz yönde etkilenecektir.

Öğretmeni kızmasın, arkadaşlarının arasında küçük düşmesin diye uyuyakalan çocuğunun ödevini bitiren ya da oyunlarında aralarına almadıkları çocuğu için arkadaşlarıyla konuşarak, çocuğunu da oyuna dâhil ettiren bir anne ona iyilik yapmış olmaz. Aksine hayatla mücadele etmeyi bilmeyen, hiç sıkıntısız bir yaşam olduğu beklentisinde ama hayatın hiç de öyle tozpembe olmadığı gerçeğiyle yüzleştiğinde bununla mücadele etme kabiliyetinden yoksun, umutsuz bir insan oluşmasına neden olacaktır.

Kendi içinde yaşadıkları dünyadan farklı, gerçek dünyada yaşayan diğer insanlar bu çocuğun tüm isteklerine yanıt veremeyeceği için, şımarık büyütülmüş çocuk genellikle büyüdükçe daha mutsuz hale dönüşür. Her bir isteği yerine gelmediğinde, kendince küçük gördüğü şeylerden zevk alamaz hale gelir. Gerçek mutluluğun her isteğinin yerine gelmesinden değil, bir şeyler için gayret gösterip onu başarmaktan elde edilebileceğinin farkına varamaz.

Çocuğu şımartmanın diğer bir yanlış sonucu da hem çocuk hem de ebeveyn için anlık tatmin sağlamasıdır. O gün iş yerine götürdüğünüz çocuğunuz rahat durmuyor, çalışmanızı engelliyorsa, eline para tutuşturup “Hadi karşıdaki markete git, istediğin top vardı onu al, kalan parayla da çikolata vs. alırsın” örneğinde olduğu gibi o anda daha kolay olan yolu seçmek bir süre sonra sınır konulmasını zorlaştıracaktır.

Birkaç kez çocuğa doğru olmasa da “evet” demek kısa vadede çözüm yolu olarak görünse de yarın ya da daha sonraki günlerde süreç nasıl işleyecektir? Ben söyleyeyim. Bir tarafta mutsuz bir bireye dönüşen çocuk, diğer tarafta her istediğini elde etmeye odaklanmış çocuğuna, beklediği şeyleri veremediğinde onun öfke krizleriyle, saldırganlıklarıyla baş etmek zorunda kalan ebeveynler…

Unutulmamalıdır ki insan beyni tüm yaşanmışlıklardan deneyim kazanır, daha sonraki dönemlerde çağrışımlar yaparak bu deneyimleri kullanır. Çocukla etkili iletişim kurmak, ona değer vermek; çocuğu mücadelelerden ve üzüntülerden alıkoymak değildir. Ona değer vermek yukarda da belirttiğim gibi bebekken her türlü fiziksel ihtiyaçlarını karşılayıp temas ederek ona güvende olduğunu hissettirmek iken; ilerleyen yaşlarda, zor zamanlarında yanında durup çocuğu disipline ederek onun yaşam ve duygusal becerileri kazanmasına yardımcı olabilmektir. Böylece hayatın önüne çıkardığı zorluklarla mücadele edebilecek kabiliyette yetişkin bir birey olmasını sağlamaktır.