Akraba demek, en yakından başlayarak etrafa yayılan dallı budaklı, meyveli bir ağaç gibi anne-baba, dede, kardeşler, amca, teyze, dayı, hala ve çocukları ve daha fazlasıyla birlikte büyük bir aile demektir.

Sıla-i Rahim, akraba ziyareti manasına gelmektedir.

Sıla, doğup büyüdüğü yere giden ve ayrı kalan yakınlarına kavuşma, özlem anlamlarına gelen bir isimdir.

Rahim, kelimesi Allah’ın Rahman isminden alınmıştır.

Bu konuda ki kudsî hadiste “Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “Ben Allah’ım. Ben Rahman’ım, rahmi (akrabalığı) ben yarattım, kendi ismimden bir isim ona verdim. Artık kim yakınlarıyla ilgi kurup akrabalığın hakkını yerine getirirse ona lütuflarda bulunurum, kim de akraba ile ilişkisini keserse (ilgisiz kalırsa), ben de ondan rahmetimi keserim.” (Tirmizî, Kitabu’l-Birr ve’s-Sıla, 9)

Rahim kelimesi ağaç köklerinin birbirlerine sık bir şekilde sarılmasına da benzetilmiştir. (Buhârî, Edeb, 13)

İslâm âlimleri âyetlerle hadislere dayanarak sıla-i rahmi gözetmenin vâcip (farz) ve sıla-i rahme riayetsizliğin haram olduğunu bildirmiştir.

Dinimiz beşeri saadetin vazgeçilmez şartlarından olan sıla-i rahmin terkini büyük günahlardan saymıştır. Buna terminolojide kat-ı rahim denmiştir. Yani akrabalık bağlarını koparmak, onlara karşı ilgisiz ve alakasız kalmak demektir. İslam alimleri akrabalık bağlarını koparmanın haram olduğunu ifade etmişlerdir.

Sıla-i rahim akrabanın gönlünü hoş tutmak ve senden yana hoşnutluk duymalarıdır.

Yunus’un;

‘Elif okuduk ötürü/ Pazar eyledik götürü /

Yaratılanı hoş gör /Yaratan’dan ötürü’

Mısralarında dile getirdiği gibi bizler bütün yaratılanları yaratandan ötürü severiz, onları haklarına riâyet ederiz. Zira evrendeki canlı-cansız hemen her şey Yüce Yaratıcının eseridir.

Bilindiği gibi insana en yakın olanlar; anne, baba, dede-nine, kardeşler, torunlar, amcalar, halalar, teyzeler ve diğer yakınlardır. Bunlar bir ağacın kökleri, gövdesi ve dalları mesabesindedirler. Ağacın gövdesi, dalları ve kökleri arasındaki ilişki neyse akraba arasındaki ilişki de odur.

Nice yalnız anne-babalar, bir dost ve evlat yolu gözlemektedirler. Kendilerinin halini soracak, bir nebze olsun dertlerini paylaşacak çocuklar, akrabalar, dostlar zaman zaman ne kadar da aranır.

Ebû Hureyre’nin naklettiği bir hadis-i şerifte akrabalarıyla ilişkisini kesenin durumu şöyle ifade etmektedir:

“Her Cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah’a arz olunur. Ancak akrabasıyla alâkasını kesen kimsenin amelleri kabul edilmez.” (İbn-i Hanbel, II, 484)

Resul-u Ekrem (A.S.) bir gün ashabını uyarmış, akrabalarını ziyareti terk eden varsa meclisimizde oturmasın demişlerdi. Bu ihtardan sonra sahabilerden bir kişi, aceleyle ayrılmış ve biraz sonra sevinçle geri dönmüştü. Efendimiz o sahabiye sorar: “Neden aceleyle çıktın ve sonra sevinçle geri döndün?” şöyle cevap alır:

Ya Resulullah. Siz akrabasını ziyaret etmeyen meclisimizde oturmasın ihtarını yapınca, daha fazla huzurunuzda kalamazdım. Tavırlarıyla beni daima kendinden uzaklaştıran bir teyzem vardı. Uyarınız üzerine onu ziyarete gittim. Kapısını çalınca teyzem şaşırdı. Ben de meclisinizde olanları ve ihtarınızı ona anlattım. Çok sevindi ve ellerini açarak bana dua etti, ben de ona dua ettim. Vedalaşıp hemen huzurunuza geldim. Bunun üzerine Peygamberimiz:

“Sen bu hareketinle çok güzel bir ziyaret yapmış oldun. Şunu iyi bilin ki, akrabalarıyla alakasını kesmiş olan kimsenin bulunduğu meclise Allah’tan rahmet inmez.” buyurdu. (Buhari, Edebü’l-Müfred)

Akrabalar, birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeli, birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalı, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmelidir.

Akrabası hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda onun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeli, zaman zaman birbirlerine hediye göndermeli, karşılaştıkları zaman birbirinin yüzüne gülüp selamlaşmalı, yardıma çağırdıkları zaman hemen gitmelidirler.

Böylece akrabalar arası ilişkiler güçlenmiş, olumsuz duygu ve düşünceler de ortadan kalkmış olur.

Bugün akrabalarla sohbet edilmiyor, akrabalara ziyaret gidilmiyor, akrabalar unutuluyor.

Bugün televizyon, cep telefonu, internet gibi bir dostumuz varken ne dost arıyor insan, ne de akraba.! Keşke akrabalarımızla beraber oturup dertleşmenin, çaylarını içmenin, bir iki laf etmenin, hoş sohbetler yapmanın değerini bilebilsek.

Unutmayalım ki sıla-i rahim, insanları boncuk taneleri gibi bir araya getiren ipliğe benzer. Bu bağı koparmak hoş görülmediği gibi, güçlendirmek gerektiğini ayet ve hadislerden gördük.

Cehennemden uzak olup cennete girme yolu, duanın kabul sebebi, fazlasıyla karşılık görmek istediğimiz ve bulunduğumuz meclise rahmet inmesine sebep olan sıla-i rahim bizler için önemlidir

Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” (En’âm 160)

Başkalarını unutan insanın, kendisi de unutulur.

Zor gününde İnsanların yanında yer almayan, zor gününde kimseyi yanında bulamaz.

Geçen hafta Konya ‘da yakın, uzak akraba ziyaretleriyle ömrümüz uzadı. Rahman’ın rızasına uygun şekilde gönüller alındı, düğünler oldu, hoş sohbetler yapıldı. Tekrarı nasip ola…