Yüksek Öğrenim Kurumunun öğretim üyelerinin akademik yükseltmelerinde önem verdiği yurtdışı kongre ve bilimsel toplantılara katılma faaliyetleri çerçevesinde 2000’li yıllarda Üniversite yönetimlerinin de araştırıcılara destek vermesi sonucunda pek çok arkadaşımız bu destekten faydalanarak çeşitli ülkelere gitme fırsatı yakaladılar.

Aslında bu desteği daha kurumsallaşmadan Selçuk Üniversitesinde ilk kullanan kişi muhtemelen bendim.

15 -17 Eylül 1997 tarihinde İspanya’nın Leon şehrinde Afidoloji Sempozyumuna başvurmuş ve kabul edilmiştim. O zamanki Rektörümüz Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU Bey bana yol masraflarını karşılayacaklarını bildirdiler. O zamanlar bilimsel toplantılar için yurtdışına giden binde bir kişi vardı neredeyse. Abdurrahman Hoca bana bu destek sonrasında da bunu kurumsal hale getirdi. Çalışmanın sözlü sunuş ya da poster olma durumuna göre belli oranda gitmek isteyenlere destek çıkıldı.

İspanya gezime eşimle birlikte gitmiştim. İlk kez uçak yolculuğu yapacaktım. İstanbul – Madrit tam 3 saatlik bir uçuştu. O kadar korkmuştum ki cam kenarındaki yerimi eşime vererek orta koltuğa oturmuş, yolculuğu bildiğim bütün duaları defalarca okuyarak geçirmiştim. Pilotumuz incileriyle meşhur Maiorca adalarına gelince alçalmış ve yukarıdan da olsa orayı görmemizi sağlamıştı.

Leon şehrine varınca eşim bana güzel bir inci takım almış ve ben yaklaşık 20 yıl zevkle kullanmıştım o takımı.

Madrit’e ayak bastığımızda neredeyse toprağa kapanacaktım şükür için. Aklımda tek bir soru vardı:

‘Nasıl geri döneceğim?’.

Ben bunları düşünürken İspanyol polisi araya girdi ve belgelerimizi istedi. Anladığım kadarıyla Türkiye’den geldiğimizden dolayı bizi güvenilir bulmadılar. Bekletme belki de geri gönderme niyetindeler. İspanya’da yaşayan bir İstanbullu bayan bize tercümanlık yaptı. Bizim İngilizcemiz zayıf, İspanyolların ise hiç İngilizcesi yoktu. Hanımın İspanyolcası sayesinde soruşturmayı atlatıp otobüsle Leon’a doğru yola çıktık. 12 gün boyunca Leon’da  polisçe adım adım izlendiğimizi de fark ettik.

Hayatımda ilk kez şüpheli muamelesi görmüştüm. Bu durumdaki en büyük etken Türk Mafyasının o günlerde İspanya’daki faaliyetlerini arttırmış olmasıydı.

İspanya’nın belirgin özelliklerinden birisi İngilizce konuşan sayısının azlığıydı. Ama özellikle Leon kentinde herkes Fransızca konuşuyordu. Her yerde Fransız malları satılıyordu. Leon Fransa’ya yakın eski bir Katolik krallıktı. Fransa ile iç içe bir kültür. İspanya’nın kuzeyinde yer alıyor ve bugün bile İspanya’nın diğer şehirlerinden farklı, aristokrat bir yapıya sahip. Şehrin meydanları devasa katedrallerle kaplı. Dışardan en azından ilginç gelen katedrallerin içi bize biraz ürkütücü geldi. Şehrin Katolikliğin eğitiminde oldukça önemli bir yeri olduğunu öğrendik sonradan.

İspanya’nın Türkiye’ye o zamanlar benzeyen bir özelliği diğer Avrupa ülkelerindeki gibi trenle ulaşım yerine şehirlerarası ulaşımda otobüslerin kullanılması idi.

İspanya’da 12 gün kaldık. Biraz banal gelebilir ama bu sürenin tamamını da Leon kentinde geçirdik.

Başka şehre gitmek masraflı olacaktı. Biraz da tecrübesizdik.

Tahmin edeceğiniz üzere İspanyol halkı çok sıcaktı.

Sempozyum son derece verimli idi. Yayınlardan, kitaplardan tanıdığım herkes oradaydı. Pek çok kişi ile tanıştım. Bazıları çalışmalarımda bana destek oldular, bazılarına benim katkım oldu.

Birkaç ortak proje teklifi aldım. Ama Konya’da tek başınaydım. Çok istememe rağmen bu tekliflere cevap veremedim.

Başıma gelen en ilginç şey, kongreye gönderdiğim sunumu daha önce Fransa’da bir kongreye göndermiş, sonra da gelemeyeceğimi söyleyerek sunumu geri çekmiştim. İspanya’da ilk toplantı günü elime bir dosya verildi. Açtığımda dünyada afidolojinin babası İngiliz Mr. EASTOP imzalı bir not okudum. ‘Özür dileyerek çalışmanızı yayınlayamayacağız. Zira o zaten yayınlanmış’ diyordu.

Notu okuyunca anladım ki Fransızlar sunumu geri çektiğim halde onu kongre kitabına almış ve yayınlamışlardı. Kitap bana gelmediği için haberim yoktu. Bu da gezinin en enteresan hatıralarından birisiydi. Yine de kongrede bana çalışmamı sunacağım bir alan ayırdılar. Sadece metni kitaba almadılar haklı olarak.

İspanya ile Portekiz sınır komşusu ve bir nehir sınırı oluşturuyor. Sempozyum gezisi olarak bu nehir üzerinde tekneyle bir geziye çıkıldı. Ardından bir Portekiz kasabası ziyaret edildi. Nehir haricindeki sınır karadan geçilirken sadece küçücük bir levha üzerinde ‘ PORTUGAL’ yazması bizi çok şaşırtmıştı.

Öyle ya iki farklı ülke arasında en azından tel örgüler ya da mayın tarlaları olmalı değil miydi.

Dil sorunu nedeniyle yemeklerimizi gönlümüzce seçemediğimizden neredeyse 12 gün boyunca Margarita pizza yiyerek 3 kg verdim.

Eşe dosta aldığımız küçük hediyeliklerle beraber toplam 4.500 dolar harcamıştık.

Dönüş yolu aynı korku ile geçti. Uçak korkumu 3-5 yıl sonra çıktığım İtalya seyahatim esnasında yendim.

Eski eşime gelince: 13 yıl süren evliliğim boyunca bana hiç şikâyette bulunmamasına karşın, ayrılık aşamasında hiçbir hakkıma riayet etmemesine ve bolca haksızlık yapmasına rağmen, bana kötülük eden herkesle beraber ben kendisine hakkımı helal ediyorum.

Evlendiğimizde bana bir söz vermişti mesleğimde beni destekleyeceğine dair.

Bu sözünü tutmuştur. İşlerimin bütün sekretaryasını uzun yıllar yüklenmiştir.

Sonra yaptıklarını affetmek bizi zorlasa da düşmez kalkmaz bir Allah cc.

Biz yine kendisine rahmet dileyelim.

Allah cc’ın rahmeti hepimizin üstüne olsun.

Âmin…