Sevmek mi, İlgilenmek mi!

Abone Ol

Bu konuya ilgim; televizyonda bir eğitim sohbetine kulak kesilmekle başladı.

Uzman; okullarda hocaların, ilk derse başladıklarında öğrencilerine, "benim dersimi  anlamak istiyorsanız seveceksiniz" dediğine çok şahit oldum diyordu...

Aslında; çocuklar dersleri sevmek zorunda değil, sevmeseler de derse ilgi göstermeleri lazım diyordu!Çocukların ilgisini talep etmek lazım, herkes her şeyi sevemez diyordu...

Bu bakış açısı ilgimi çekti. Aslında hiç aklımda yoktu... Üzerinde düşündükçe hoşuma gitti...

Evet sevmek mi, İlgilenmek mi?  Sevmekle ilgilenmek arasında nasıl bir ilişki var?
Sevdiğimiz konulara gerçekten ilgili miyiz derken konuya daldım...

Gerçekten sevdiğimiz birçok şeyle ilgilenmediğimizi gördüm!
Mesela sağlıklı olmayı çok seviyorduk ama sağlığımızla ilgimiz hastalanınca başlıyordu çoğu zaman!

Çocukları düşünelim; hangimiz sevmez?  Ama kaçımız çocuklarla ilgiliyiz? Ne kadar ilgiliyiz?

Çocukla ilgilenmek onun yaşamında yer almak değil mi? İlgilenmek onun takip etmek, zaman ayırmak, onun yaşamına dikkat kesilmek değil mi?

Hani seviyorduk... İlgilenme seviyesine çıkmayan sevgi, biraz bencilce bir davranış oluyor. Değil mi?
Birisini seviyoruz, hatta hiç vazgeçmeyecek kadar, ama zaman içerisinde ilgimiz azalıyor, hatta  gerçekte hiç ilgilenmediğimiz, sadece isteklerimizin dürtüsü ile ya da hormonal bir dürtü ile sevdiğimiz ortaya çıkıyor... Yoksa ölümüne seven neden, sonra sevdiğine zulüm etsin..

Neydi bu bizi sorumlu olmamız gereken bir konuda,  sorumsuz hale sokan..

Hoşuma gitti irdelemeye başladım.. Dedim ya ilgimi çekti ilgilenmeye başladım, bu konuyla..

Meğer neymiş ilgilenmek...
İşimizi  çok seviyoruz,  belli bir süre bu devam ediyor, sonra bir bakıyoruz, soğumaya başladık... Eksiklik nerede?

Bir konuyu çok seviyoruz ama, bir sorunla karşılaştığımızda da, bir iki çözme girişiminden sonra vazgeçiyoruz..

Televizyondaki uzmanın öğrenciler için söylediği söz aklıma geldi... Hoca  sevmek zorunda değil, sevmese de ilgi göstermeli derken kast ettiği neydi?

Düşündüm, insan sevdiği şeye ilgi de gösteriyor, ilgileniyor! Neydi farklı olan..

Ama sevdiği bir şeyden neden vazgeçiyordu?

Düşündükçe baktım ki;  Sevgi  ilgiyi başlatıyor ama devam etmeye yetmiyor! İlgisini çekmek, ilgilenme arzusunu  devam ettirirse başarı oluyor.. süreklilik oluyor...

İlgilenmek, kişi ile konu arasında bağ kurmak olarak bakarsak, konuya bağlanınca kopma zorlaşıyor.. Çünkü konu da kişinin ilgisini cezp ediyor.

Sevmese de ilgisini,  o konuya yoğunlaştırınca öğrenme, algılama, alaka başlıyor!
İlgilenmeye başladığı anda kişi  An'ı yakalıyor.. Konuya konsantre oluyor!

İlgilenmek konuyla yaşam arasında bir ilinti kuruyor! Mesela  sevmese de , başarı için  o konuyu bitirmek zorunda kalıyor!
Sevmediği insanla iletişim kurmak zorunda mesela... Çünkü ilgilendiği alanla yaşamı arasında bir bağ var...

İlgilenmek, sorunu çözme aşamasına gelmek demek... İlgi kurduğumuz konuda uğraşma eylemi de başlıyor...

İlgilenmek ihtiyacın giderilmesi, sevmek  biraz daha duygusal, isteklerimizle ilgili galiba!

Sağlığımız konusunda olduğu gibi, ekmeği çok severiz, pirinci çok severiz ama, ihtiyacımız değil, tuzu, şekeri çok severiz ama onları, ilgi alanımızdan çıkarmaz isek sağlığımız bozulur, daha çok sebze, daha çok protein yemeliyiz, doğrusu doktorumuzun tavsiye ettiği şeylere ilgi göstermeli yemeliyiz..Çünkü sağlığımızla ilgilenmek zorundayız.

Mesela sevdiğimiz bir şeyi unutabiliriz ama ilgilendiğimiz her konu hafızamızda cab canlıdır..

İnsan ilgilenmeye başladı mı su misali bir yolunu bulup ilgi alanına  doğru hareket ediyor..
Bir kitap, ilgimizi çekiyorsa, her zaman onun için vakit  ayırmak için sebepler arıyoruz..

İlgilenmek aklın ve kalbin , ruhumuzun konu ile daha doğrusu yaşam ile kaynaşmasını sağlıyor. Yaşama bağlıyor.. Zihni her zaman canlı tutuyor..Adeta yaşamın her anı ve gelişmesiyle uyumlu bir bağ oluşturuyor... Yaşamla uyuşuyor...

Hatta ilginin sonunda sevmediğimiz sevmeye başlıyor, sevdiğimiz daha  çok seviyoruz..

Mesela anlıyoruz, algılıyoruz, yaşıyoruz..;Canlanıyoruz...Duyarlı hale geliyoruz..
Samimiyetimiz iş başına geçiyor,samimiyetin derecesi ilginin karalılığını arttırıyor..

İlgilenme; düşünme, önemsemeyi de beraberinde getiriyor.

Yaşama bağlılığı derinleştiriyor, ilgi derinliği ve kalitesi arttıkça yaşam daha değerli oluyor..

Çevremize bir bakalım, vatanını milletini sevmeyen yok, hatta uğrunda ölmeyi göze alırız..

Ama vatan ve millete dair ilgimize bakarsak, sanki biz bu topraklarda yaşamıyoruz.. bu vatan başkasının ve bu vatanı hep birisi kurtaracak...

Kendimizin önemsenmesini çok isteriz,  kendimizi severiz! Sevilmeyi de çok isteriz... Ama tanıdığımız en son kişi kendimiz oluruz.. Kendimizle ilgilenmek en son aklımıza gelen davranıştır...

Demek ki ilgi yaşamla, çevremizle  bağ kurmak, kaynaşmak, ilgisini sıcak tutmak,  ilgi duyduğu  alan için uğraşmak,o konu ile candanlaşmak!

Sanırım ilgiden sonra oluşan sevgi, daha değerli oluyor, daha bilinçli, kalben oluyor..
Ya da sevgi duyduğumuz konuya olan ilgimizi gözden geçirerek, daha kalıcı sevgiler üretebilir...

Eeee bu ilgiyi ruhumuzda oluşturabilecek uyanıklığa, berraklığa, zihni canlılığa ,irademizi  bilincimizin kontrolüne geçmesini sağlayacak seviyeye ulaşabilirsek,  ihtiyaçlarımızı karşılama becerimiz artar,
Hatta sadece bir kişinin ilgisinin ötesinde, toplumsal ilginin uyanması, herkesin, her şeyin ilgi derecesinin kuvvetlenmesi; bireysel işlerimizin yoluna girmesi gibi, toplumsal ruhun da senkronize olmasını sağlamaz mı?

Toplumu birbiriyle ilgili, yaşamla ilgili, tarihi ile ilgili, yaşamın her anı ile ilgili bir millet düşünelim neleri başaramaz?
Yaşam daha anlamlı hale gelir!Yaşamla daha anlamlı ilişkiler kurmaz mıyız?

Sizce?