Şerh-i mesnevi - 6

Abone Ol

SEVGİYLE BAKAN GÖZ KUSURLARI GÖRMEZ

Sevgi ile bakan bir göz ayıp ve kusurları görmez. Öfkeyle yuvasından oynayan göz bütün kötülükleri ortaya serer. (Şerh-i Mesnevi, c.1)

Hâkim kalbinden rüşvet almadığı geçirirse suçlu ile suçsuzu (zalimle mazlumu) nasıl ayırt edebilir? (Şerh-i Mesnevi, c.1)

Öfkelenen insanın hünerleri gizlenir. (Şerh-i Mesnevi, c.1)

Avcı,  kuşu kandırıp yakalamak için kuş taklidi yapıp ıslık çalar. Kuş da hemcinsinin sesi diye havadan gelip avlanır. Alçaklar da saf insanları kandırıp aldatmak için güzel lafları çalar.  (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.194-232)

Erkeklerin huyu açıklık ve sıcaklık, alçakların huyu hile ve utanmazlıktır. (Yani hayâsızlık) (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.194-232)

İnsan taraf tutmaktan, öfke ve şehvetten şaşı olur, biri iki görerek yolu şaşırır. (Şerh-i Mesnevi, c.1)

Kimseye haset etmeyen birine hasetliğe kalkarsan kalbine karanlıklar çöker. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Ey Allah'ım dünyada binlerce tuzak ve tane var; biz ise aç ve hırslı kuşlar gibiyiz. Biz şahin de olsak, anka da her an bir tuzağa yakalanıyoruz. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430) 

Yüce Rabbim bizi her an tuzağın birinden kurtarıyorsun, biz diğer tuzağa gidiyoruz.

 (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Her kim, samimi bir inanç ve kanâatle dünyadan uzaklaşırsa dünya fazlasıyla ona yaklaşır. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Dünya gölge gibidir. Yüz çevirilince arkandan gelir, peşine düşünce önünden kaçar. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430) 

Gümüşün yüzü beyaz ve parlaktır ama eli elbiseyi karartır. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)       

Ateş alevi ile kırmızı görünür, yalayıp yedikleri ise kapkara kesilir. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430) 

Kendini zayıf ve güçsüz görme. Aklını başına al, kendini aciz görmek Allah'ın nimetine nankörlüktür. Kendi kudretini gör ve bunu Rabb'inin bir lütfu bil.  (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Toprak emindir. Ona ne ekersen hıyanet görmeden ektiğin cinsten fazlası ile alırsın. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

İlkbahar mevsimi, hakkın fermanını getirmedikçe toprak içindeki sırları gösteremez. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Esere değil eserin sahibine bak, gönül ışığını yak. Mum söndürülünce can mumunun nuru artar. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Dünya ambarında buğday topluyoruz fakat topladığımızı kaybediyoruz. Aklımızı başımıza alıp buğdayın gizlice eksilmesinin farenin hilesinden olduğunu anlamıyoruz. Meğer fare ambarımızı delip harap etmiş. Ey can farenin çaresine bak. Onu defet de öyle buğday topla. Bütün güzelliklerin özü, büyükler büyüğü sevgili Peygamberimizin: “Namaz ancak kalb huzuru ile tamam olur.” anlamındaki hadisini duy. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Eğer ambarında hırsız bir fare bulunmasaydı kırk yıllık ibadet ve iyilik buğdayı nereye giderdi? (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Her günkü iyilik ve doğruluk azar azar da olsa damlaya damlaya göl olur misali niçin ambarımızda toplanmıyor? (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

İbadeti zedeleyen vesveseyi (kuruntuyu) ve onu veren şeytanı defetmenin çaresine bak. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Ya İlahi, sen bizimle olur ve bizi korursan ayaklarımızın altında yüz binlerce tuzak da olsa önemi yok. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Ya Rabbi, yardımın bizimle olunca o alçak hırsızlardan ne korkumuz olur? (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Ey Allah'ım, sen her gece ruhları ceset tuzağından, ten kafesinden kurtarır, kimsenin hâkimi ve mahkûmu olmaktan hür kılarsın. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Zindandaki mahkûmlar gece uykuda hapishanede olduklarından habersizdirler. Amirlerle memurlar da vazife ve devletten habersizdirler. Uykuda ne kaybetme, ne kazanma endişesi, ne şu, ne bu tasası var. Kalp gözü açık olanlar uyanıkken de böyledir. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Yazı yazan eli görmeyen insan kalemin hareketini kalemden sanır. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Gece uykuda. Halkın canları ruhlar âlemine gider, bedenleri yatakta dinlenir. Sonra ilahi bir işaretle ruhlar tuzak (yani ceset) lerine döner. Tekrar iş ve hüküm altına girer. Bu haller: Uyku ölümün kardeşidir, hadisinin sırlarıdır. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430) 

Kuş yüksekten uçarken gölgesi de yer üstünde kuş gibi gider. Budala gölgeyi avlamak için peşine düşer, takatten kesilir. Gölgeye okunu ata ata okluğu (tirkeşi) boşalır. İnsanın da gölge avlama, hayal peşinde koşmaktan, boşa ok atmaktan ömür okluğu boşalmış, hayatı heder olmuştur. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Bu vadide rehbersiz gitme, Hz. İbrahim gibi: Ben batanları sevmem, de. Git gölgenin göstermesiyle güneşi bul. Yaratılmıştan yaratanı tanı. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430) 

Hakka erme yolunda hasetten tehlikeli geçit yoktur.   Haset etmeyen kimselere ne mutlu! (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Bu ceset bir haset yuvasıdır. Allah bazılarını temizlemiştir. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Aslı toprak olmakla beraber, insan cesedi nur hazinesidir. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430) 

Hak dostlarına toprak gibi alçak gönüllü ol. Hasedin başına toprak saçarak onu rezil et. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.282)

Koku alamayan kimsenin burnu yok demektir. Güzel koku da cennete ait kokudur. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Bir insan manevî koku alıp da nimetin şükrünü yerine getirmezse nankörlük olur, onu mahveder. Şükret, şükredenlerin kulu kölesi ol. Nimetler şükürle devam eder. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Allah'ın lütfettiği şeyler kalbe huzur, ruha gıdadır. Bitki ve çiçek yetiştirilmeyen yer çoraklaşır. (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Kendine bir üstad, önder bul. Yaratılış icabı şu veya bu soydan gelmen sonu görmene yetmez. Milletler kendi düşüncelerinin doğruluğuna güvendikleri için felaket ve perişanlığa düştüler. Sonu görmek oyuncakla oynamak kadar kolay değildir. Yoksa bunca din ve mezhep kavgası çıkar mıydı? (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Sen zehirden ve şekerden vazgeçmeden birlik bahçesinden nasıl koku alabilirsin? Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

Yüz renkteki elbise dinin saf küpünde sabah rüzgârı gibi sade ve tek renk olur. (Eşyadaki bin renk bir güneşin ışığıyladır.) (Şerh-i Mesnevi, c.1,s.237-c.2,s.430)

 

***