Şehrin içerisinde bulunan ağaçlar, çim ve diğer kültüre alınan bitkilerin ekildiği alanlar, yani yeşil alanlar şehrin akciğerleridir. Akciğerleri sağlam olan insanlar daha sağlıklı ve daha rahat nefes alıp verebilmektedirler. Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre şehirlerde kişi başına düşen en az yeşil alan 9 metrekare olması gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde bu alan 20 metrekareyi bulmaktadır.

Ülkemizde yeşil alan miktarı şehirlere göre değişmekte olup. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre İstanbul’da kişi başına 7,57 metrekare yeşil alan düşmekte, Konya daha şanslı, daha fazla yeşil alanı olan ilimizdir.

Şehirlerde yaşayan insan sayısından daha fazla ağaç olacak şekilde şehir planlaması yapılması, insanlara büyük yarar sağlayacaktır. Ağaçlandırma çalışmalarının bölgesel iklim şartlarına uyumlu ve dirençli yerli ağaç türleriyle, yeşil alanlarında bilimsel gerçeklere göre yapılması gerekmektedir. Bazı alanlarda taş ve asfalt atıkları alınmadan serilen 15- 20 cm toprak üzerine çimlendirme yapılması doğru bir uygulama değildir.

Şehirlerin yaşanabilir olması için şehir içinde halka açık yeşil alanların bulunması gerekmektedir. Bu yeşil alanlar da şehirlerin akciğerleridir. Ağaçlar ve yeşil bitkiler atmosferdeki karbondioksiti emer ve havaya oksijen verirler. Fotosentez olayı ile karbondioksitin emilmesi, atmosfere oksijen verilmesi ve karbonhidratların oluşumu yaşanabilir bir dünya için önemli olduğu gibi besin döngüsü açısından da büyük önem taşımaktadır. Su döngüsü bakımından da önemli olan fotosentez sadece yeşil bitkilerde görüldüğünden yeşil bitki ve ağaçların bulunduğu ortamlarda nemlilik daha yüksek olmakta ve kentsel alanlardaki ve çevresindeki iklim ve sıcaklık değişiminin etkileri daha az görülmektedir. Şehirlerin akciğerleri olan ağaçlık ve diğer yeşil alanlar her türlü kirliliğe karşı filtredirler. Yeşil renk dinlendiricidir, insan sağlığı açısından çok yönlü faydalıdır.

Betonlaşan şehirlerde yaşayanların özellikle çocukların toprakla buluşturulmaları ağacın ve yeşilin faydaları anlatılmalı ve bunları sevdirilmelidir.

Kuş seslerin, böcek vızıltıları ve birçok güzellikler yeşilliklerin olduğu yerlerde görülür ve insanlar buralarda huzur bulur.

Yeşillik ve şehrin akciğerleriyle başlayıp konuyu Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü’ne getirmek istedim.

1914 yılında “Numune Çiftliği” olarak kurulan, geçmişi 108 yılı olan bu çiftlik 1934 yılında Konya Özel İdaresi tarafından satın alınarak “Konya Harası” olmuştur.

Konya Harasının ilk önemli çalışması Aygır Deposu projesi olup safkan Arap aygırı olarak çok sayıda değerli damızlık at bulundurulmuştur.

Harada yerli karasığır, akkaraman ırkı koyunlar ve farklı ırklardan at yetiştirilirken tarım arazilerinde kışlık olarak arpa, yulaf, buğday, çavdar, bakla; yazlık olarak ise yonca, hayvan pancarı, mısır fasulye, nohut, ayçiçeği gibi bitkiler ekilmekteydi. Hara işletme birimleri, günün ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap verebilmesi amacıyla yeni ve modern alet ve ekipmanları ile de çevresine örnek olmuştur.

1957 yılından itibaren görülen lüzum üzerine haranın Atçılık Şubesi kaldırılmıştır. 1987 yılından sonra hara hayvancılık faaliyetleri Hayvancılık Merkez Araştırma Enstitüsü adıyla devam edilmiş, 1987 yılına itibariyle işletmenin arazisi üzerinde ikinci bir enstitü kurulmuş ve bugünde var olan kışlık hububat geliştirme çalışmalarının yürütülmesi amacıyla ise Bahri Dağdaş Milletlerarası Kışlık Hububat Araştırma Merkezi faaliyetine başlamıştır.

On beş (15) yıl mevcut arazi üzerinde iki enstitü birlikte görev yapmış ve bu iki enstitü, 10.06.2002 tarihinde Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü adı altında birleştirilmiştir.

Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı bulunan önemli Bölgesel ve Uluslararası öneme haiz Araştırma Kuruluşlarından biri olarak çalışmalarına devam etmektedir.​

İlk kuruluşundan bugüne kadar şehir büyümüş ve günümüzde enstitü şehir içerisinde kalmıştır. Şehir içerisinde kalan bu enstitünün arazisinde son 30 yıldır çok kimsenin gözü vardır. Esasında kirliliğin daha çok olduğu bu bölgede şehir hastanesi yapılmasından önce de gündeme geldiğinde Sayın Halil Ürün milletvekili iken bu kurumdan yer taleplerine karşı çıkılmasını veya tamamen daha modern bina ve laboratuvarları ile başka bir yerde enstitünün yeni bir mekâna kavuşturulmasını söylemiştim. Ne yazık ki bu husus Ziraat Mühendisleri Odası ve Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Konya şube yetkililerince gündeme getirilmesine rağmen dinlenilmedi ve Konya Şehir Hastanesi için Enstitünün 3 su kuyusunun bulunduğu ve en verimli arazisi şehir hastanesine verildi.

Diğer birçok kuruluş her geçen gün enstitünün arazisinden bir miktar arazi talebinde bulunmakta ve bazıları da gerçekleşmiştir. Şehrin akciğeri sayılan, tarımda örnek faaliyetleri ve tarıma kazandırdığı çok sayıda ıslah çeşitleri ile Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü önemli bir kuruluştur.

Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsünün şehir merkezinde kalması istenilmiyor ise ki anlaşılan öyle görünmektedir. Enstitünün arazisini parça parça almak yerine tamamı alınsın. Uluslararası ismine yakışır daha geniş bir arazi verilerek, yeni modern binaları, laboratuvarları, lojmanları, okulu ve tüm imkanları olan yeni bir araziye taşınsın, bu mesele kökten çözülsün, beklemede bırakılmasın. Araştırmalar ve araştırmacılar endişe içerisinde kalmayı hiç arzu etmezler. Enstitüye ve araştırmalara uygun arazi Konya’nın birçok ilçesinde vardır. Örnek olarak belirtmem gerekirse; Çarıklar, İçeri Çumra ve Seçme mahalleleri arasındaki arazi Araştırma Enstitüsünün yeni yeri olabilir.

Bu tercihte bizim herhangi bir dahlimiz olamaz, mutlak karar yetkili kişilerindir. Ancak görülen köy kılavuz istemez demiş atalarımız. Hastane yeri 20 yıldır gündemde iken olmaz denilmesine rağmen gerçekleştiğini hepimiz gördük, daha sonrasında birkaç kuruluşa da yer verilmiştir. O halde yol yakın iken bana göre problem kısa sürede çözülmeli, ya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü üzerindeki eller çekilmeli, ya da çekilmeyecek ise köklü çözüm kısa sürede bulunmalıdır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yönetmeliğine göre bir şehirde kişi başına düşmesi gereken yeşil alan miktarı en az 15 metrekare olmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiye ettiği “aktif yeşil alan” oranı ise kişi başına en az 9 metrekare. Türkiye’de şehirlere göre farklılıklar olmasına rağmen ortalama kişi başına yeşil alan ortalamasının 6 metrekarenin üzerindedir. Bakanlık verilerine göre şehirlerde 8- 9 metrekare yeşil alan açığı olduğunu bildirmektedir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre aktif yeşil alanlar genel olarak halkın kullanımına açılmış park, bahçe ve piknik alanları, kent ormanları gibi yerler sayılırken, pasif alanlar mezarlıklar, ormanlar ve bunun gibi halkın her zaman faydalanmadığı bölgeler sayılmaktadır.

Konya için Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü arazisi de pasif yeşil alanlardan sayılır. O halde kuruluş ve çalışma amacı dışında bu faydası da dikkate alınarak doğru kararlar verilmelidir. Enstitünün yerinden çok yapmakta olduğu görevi ve Konya ve Türk Tarımı için gerekliliği dikkate alınmalıdır.

Ramazan ayınınız Mübarek ve hayırlara vesile olması dileklerimle hoşça kalınız.