Bu günlerin en hararetli tartışması seçim, adaylar ve istifalar. Devlette görev yapanların aday adaylık için başvuru süresi 10 Şubat saat 17 ye kadardı. İstifalar yapıldı dilekçeler verildi ve aday adaylığı başvuruları yapılıyor.

İlimizden 14 milletvekilliği için yüzlerce beklide binleri bulan bir başvuru yapılacak. En fazla ise iktidar partisi AKP' ye yapılacak. Geçen hafta vefat eden ağabeyimiz Mehmet Sözer'de son yazısını aday tiplemeleri üzerine yazmış, başkanlığın verdiği tecrübe ile “cuk oturdu” tabiriyle tam isabet kaydetmişti. Allah rahmet eylesin.

Bendenizde siyasette uzun yıllar olmasa da mesafe kaydeden bir süre uğraştım. İl yönetimi, il icra kurulu ve il başkanlığı gibi makamlarda bulundum.

28 Şubat darbesinden sonra kapatılan REFAH ve FAZİLET partileri ile SAADET partisinde görev yaptım.

1999 Seçimlerine hazırlanırken Konya'da en potansiyel parti olduğumuzdan ciddi bir başvuru olmuştu.Yüksek bürokratlar,üniversite hocaları,işadamları,partimizde 69 dan dan beri hocamızın arabasını itekleyenler falan! Hatta gazetenizin sahibi Mustafa Arslan beyde o zaman bu araba ile ilgili trajikomik bir çetele tutmuş, her gelenin ''ben 69 dan dan beri'' diye başlayanların 25641 oldu gibi espri ile karışık durumun vahametini anlatıyordu.

Bir seferinde başkanın odasında bu aday adaylarının çokluğunda oturacak yer bulamamıştım. Yaşlı başlı bir Prof. ta bana kalkıp yer verince çok mahçub oldum ve odadan çıkmak zorunda kaldım. Sonrada ''Mustafa abimiz bize yardımcı olursunuz değil mi''diye ricada bulununca bu işten iyiden tiksinmiştim. İlim irfanına, eline su dökemediğim kişiler bizim önümüzde eğiliyorlardı.

Benim anlayamadığım konu şu: Bu koca koca insanlar neden hizmet için yalnızca milletvekilliğini önemserler? Halbukigünümüzde istifa edenlerin kimliklerine ve unvanlarına baktığınız zaman on tane millet vekilinin yapamayacağı görevleri ifa ediyorlar.Yani mit müsteşarlığı,TCDDY genel müdürlüğü gibi.Onları anlıyorum milletvekili olduklarında önceki işlerini tamamlayan bakan koltuğuna oturacak garantiyi aldılarsa ne ala.Ama nice genel müdürler,üniversite hocaları,hatta rektörler,valiler,kaymakamlar,hakimler,savcılar,emniyet müdürleri,il başkanları,meclis üyeleri seçilseler bile sıradan milletvekili olacaklar!

Sıradan diyorum bunlardan iki tanesine şahitlik ettiğim için. 

Bir dostumun abisinin düğün yemeğine katılmıştım. Partide görevimiz olduğu için partiyi temsilen bir milletvekilimizle birlikte gittik. Orada başka partinin bir milletvekili ile birlikte aynı sofraya oturduk. Partileri ayrı bu iki milletvekili arkadaş yemek yerken meclis kulisinden bahsediyorlardı. Milletvekilliğinden önce çok önemli görevler yapan bu milletvekillerimizin konuşmaları şöyleydi.

''ben ona şöyle dedim'' 

''oda bana böyle dedi''

''Falanı gördün mü ben böyle söyleyince nasıl baktı ama''

 Bunları söyleyen başka partinin milletvekili olan büyüğümüz Konya'da en yüksek makamda görev yapmış sonrasında daha büyük göreve getirilmiş. Ve memleketi olan başka ilden milletvekili olmuş birisi. Yanılmıyorsam halende milletvekili!

Bumu şimdi hizmet?

Bunun içinmi o makamları terk edip milletvekili oldunuz?

Birbirinize laf sokmak, sokak kadınları gibi laf yarıştırmak için miydi onca çaba?

Ben bizimkinin 8 yıllık milletvekilliği döneminde, bölgesine karayolunun altından koyun sürüleri geçsin diye bir menfez geçit yapılmasını sağladığını biliyorum. Başkada bir işini duymadım. Hâlbuki onu, karayollarının şube müdürü bile yapar.

Hâlbuki o zaman listeye giremeyen bu vekilimizi genel merkez istediği için aday yapılmıştı. O gün teşkilat direnseydi biz onu vekil yapmaya bilirdik. Sonrasında dava diyen bu “hercai”  milletvekili gezmediği parti kalmadı. Milletvekili olmadan önceki görevinde kalsaydı inanın çok daha yüksek mevkilerde ve daha yararlı işlerde hizmet edebilirdi.

Son dönem milletvekillerinden doğrusu çoğunu tanımıyorum. Çalışkanlığını bildiğimiz Atilla Kart ve Mustafa Kabakcı dışında kendilerini pek gösteren milletvekilimiz olmadı. Tabi Başbakanımız bu değerlendirmenin dışında.

Geçtiğimiz Ramazanda Büyükşehir Belediyemizin organize ettiği iftar yemekleri dizisinin biride evimin önündeki sokakta oldu. Bende Başkana olan muhabbetimden dolayı hoş geldin demek için aşağıya indim. Az sonra Belediye Başkanı bir daire amiri ile birlikte arabadan indi. Etrafında fazla kişi olmadığından bende kolaylıkla hoş geldiniz diyebildim. Yanında bir kız çocuğu vardı, kim diye düşünürken Başkan Bey onun Milletvekili olduğunu söyleyince üzüldüm. Konya'yı temsil edenleri biz bilmiyorduk. Kaldı ki ben siyaseti ve meclis TV'yi takip eden birisiyim.

Bu yalnızca bizim kabahatimiz mi?

Bu insanlar vekil olmadan önce belkide çok başarılı bürokratlardı ama seçilince maalesef o performans yakalanmıyor.

Bu günlerde pek çok kişi parti koridorlarını arşınlıyorlar aday olmak için. Peki, bunların hepsi umutlumudur adaylık için? Hayır! Onlarda bilirler hiç aday olamayacağını. Bildikleri halde avuç dolusu para harcarlar. Zamanlarını orada geçirirler. Salt iktidara yakın olduklarını göstermek için. Aday adaylığı onlar için etikettir. Dahası kartvizit olarak kullanırlar. Sonrasında da hem partiyi hem de seçilen vekilleri rahatsız ederler. Hatta işlerini yaptırabilmek için kamu kurumlarındaki görevlilere terör estirirler. Parti yöneticileri de bunları bilirler ama seslerini çıkartmazlar. Çünkü onların gelir kaynağıdır bunlar.

Yapılan temayül yoklamaları, önseçimler hepsi hikâyedir. Parti genel merkeziniz teşkilatının öngörüsüne güvenirse birkaç kontenjan dışında sorumluluğu size bırakır. Yok, güvenmiyorsa kendisi listeyi hazırlar size de seçim kuruluna vermek düşer.

Partilerin Konya teşkilatlarına tavsiyem şudur. Kimseye diyet borcunuz olmasın.

Göstereceğiniz adaylarda bilgi, beceri, liyakat,sadakat ve çalışkanlık hasletlerini mutlaka birinci şart koşun.

Dışarıda işinde başarılı olmuş kişileri parlamentoya gönderip parmak kaldırıp indiren milletvekili yapmayın. İşi milletvekilliği olanları gönderin.”Kardeşim siz bakan olacak adam gönderdiniz de biz mi yapmadık” denilemeyen adayları gönderin. Meclisin ışıltılı hayatını arkasına alan halk çocuklarını tercih edin. Salt statüsünü ve geçim standardını yükselmek isteyenlerden uzak durun. Kapısı kapalı değil, evi ve bürosu halkına açık kişileri aday yapın. Seçildikten sonra özel hayat kavramını kaldıran, halkının ve devletinin hayatını yaşamayı kabul eden adaylara öncelik verin. Teşkilat olarak size dayatılanlara karşı direnin. Bir veya iki rütbeliye işi bırakmayın. Seçeceğiniz adaylar etiketten çok, sadakat ve liyakat sahibi olanlardan olmalıdır.

Birde işin mutfağından yetişenlere öncelik vermelisiniz. Davanızın çilesini çekmiş, görev isteyen değil görev tebliğ edilenlerden olmalıdır.

Gönderdiğiniz milletvekili ömrünün çoğunu kütüphane, çalışma odası ve komisyon odalarında geçirsin. Halkın sıkıntılarını çözebiliyorsa yerinde, çözemiyorsa parlamentoda çözsün.

 Siyasetçi ülkesine hizmet etmek istiyorsa, en iyi hizmeti, il ve ilçe teşkilatlarında hesapsız, kitapsız ve hasbice çalışmakla yapacaktır.

 Teşkilat mensubu olmak; Bulunduğun yerden, nam, şöhret, şeref almak değil, o yere katma değerde bulunmaktır.

Ömrümde en keyif alarak yaptığım iş Milli Görüşün partisinde görev almak ve müceddit diyebildiğim dava liderim merhum Erbakan hocamla birlikte çalışmış olmak. Görevimi teslim ederken de yalnızca parti başkanlığı unvanıma başka bir unvan ilave etmememdir.