Ekonomideki yaşanan çeşitli dalgalanma dönemleriyle, krizler, durgunluk ve belirsizlikler tüketicilerin satın alma gücünü azaltıyor.

Çünkü yaşanan ekonomik durgunluk, enflasyon ve güvensizlik gibi olumsuzluklar tüketicilerin gelirlerini derinden etkilediği gibi, satın alma davranışlarını da etkilemektedir

Diğer taraftan yine Ekonomik dengesizlikler ve enflasyonist ortamdan doğan fiyat artışları da

Satın alma gücünü zayıflatırken, üretim maliyetlerini arttırarak, ülkede krizin yaşanmasını tetikliyor.

Satın alma kararında ve satın alma sonrasında tüketicilerin tercihleri önemli ölçüde etkilenirken, bir taraftan da tercihlerde de farklılıklar oluşuyor.

Tüketiciler kendilerinin faydasına olan ve tatmin sağlayan, en az maliyetli mal ve hizmetleri satın almayı tercih ediyor.

Mal ve hizmeti satın almayı etkileyen ve satın alma tercihlerini değiştiren diğer önemli etkenlerde ise psikolojik, sosyo-kültürel, demografik faktörlerden oluşuyor.

Tüm dünyanın etkilendiği ve etkilerini hala hissettiğimiz küresel ekonomik kriz, tüketicilerin davranışlarını ciddi anlamda değiştirmiştir.

Daha az eğlence, daha az satın alma gibi davranışlarla, daha çok tasarruf etmek ve harcamalarını mümkün olduğunca minimize etme eğilimi yaygınlaşıyor.

Ancak, Ekonomik koşulların değişmesi ve yüksek enflasyonun düşürülmesiyle satın alma gücü bir o kadarda değişerek, yükselecektir.

Ülkemizde Satın alma Gücü Avrupa Birliği(AB) ülkelerinin yüzde 36 altındadır. 

Satın alma Gücü Paritesi (SGP) değerine göre, kişi başına gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYH) endeks değeri, geçen yıl için 64 olarak tespit edilirken, ortalaması 100 olan 27 AB ülkesinin yüzde 36 altındadır.

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK), 2021 yılına ilişkin geçici Satın alma Gücü Paritesi (SGP) verilerini açıkladı.

Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından açıklanan SGP' ye göre de, kişi başına GSYH endeks değerinin 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi ortalaması 100 iken, Türkiye için 64 oldu ve AB ortalamasının yüzde 36 altında kaldı.

Karşılaştırmalarda, 27 AB üyesi ülke, 3 Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkesi (İsviçre, İzlanda ve Norveç), 5 aday ülke (Türkiye, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Arnavutluk) ve 1 potansiyel aday ülke (Bosna-Hersek) kapsandı.

Yine Karşılaştırmalarda yer alan 36 ülke arasında SGP' ye göre kişi başına GSYH endeksi en yüksek ülke 277 ile Lüksemburg, en düşük ülke ise 32 ile Arnavutluk olarak kaydedildi.

Kişi başına GSYH endeksinde Lüksemburg, AB ortalamasının yüzde 177 üzerinde, Arnavutluk ise yüzde 68 altında değere sahiptir.

Kişi başına fiili bireysel tüketim düzeyi 27 Avrupa Birliği ülkesi ortalaması 100 iken, Türkiye için 71 oldu ve AB ortalamasının yüzde 29 altında kalıyor.

Türkiye'nin fiili bireysel tüketime ilişkin fiyat düzeyi endeksi, 2021 yılı geçici sonuçlarına göre 35 olarak belirlendi.

Bu değer, AB ülkeleri genelinde 100 Euro karşılığı satın alınan aynı mal ve hizmet sepetinin, Türkiye'de 35 Euro karşılığı Türk Lirası ile satın alınabileceğini gösteriyor.

Diğer taraftan tüketicinin harcanabilir geliri satın alacağı ürünler ile markalarda belirleyici rol oynamaktadır.

Bunun yanında tüketicilerinin bazıları özellikle sık alınmayan, yüksek fiyatlı ürünleri satın alırlarken, bazıları da gelirinin az olmasından dolayı daha ucuz olan ürünleri tercih ediyor.

Bazı tüketicilerde fiyatı düşen bir malı fiyatıyla birlikte kalitesinin de düştüğünü düşünerek satın almıyor.

Geldiğimiz noktada tüketicilerde kriz döneminde oluşan güvensizlik, karamsarlık ve kaygı duyguları ortadan kaldırılmalıdır. Geleceğe daha güvenli bir şekilde bakmaları sağlanmalıdır.

Vatandaşların ve tüketicilerin çoğunluklu olarak beklentisi olan Ekonomiyi daha da İyileştirmek şarttır.

Ne dersiniz sizce de öyle yapılması gerekmez mi?