Yüzyıllardır insanoğlunun gündemini meşgul eden kadim konudur sanat konusu. Sanat nedir? Sanatçı kime denir? Bir yapıtın sanat olarak adlandırılması için gerekli kıstaslar nelerdir? Filozoflar, eleştirmenler, bilim insanları yıllarca üzerinde düşünerek kendilerince yorumlayıp cevaplandırmaya çalışmışlar. Söz gelimi bir kısmı 'sanat güzeli ve güzelliği anlatandır' diye yanıtlamış. Bazıları ise güzelliğin göreceli olduğunu, her insanda farklı bir güzellik anlayışının mevcutluğunu; dolayısıyla sanata bakışta kime ve neye göre güzel sorusunun sorulması gerektiğini öne sürerek bu tezi çürütmeye çalışmışlar.
Önceleri Avrupa'da ortaya çıkan ve zaman zaman ülkemize de sıçrayan modernizm, sembolizm, fütüristik, realizm vb. bazı akımlar sanatın gidişatında iniş çıkışlara neden olmuş, sözüm ona sanatçı geçinen pek çok işgüzarın elinde bir oyuncak haline gelmiştir. Zengin kesimin desteklediği bu kişiler yardakçılığı marifetmiş gibi gösterip yaptıklarını sanat diye adlandırmışlardır. Ancak çoğunun teması cinsellik olan, gayri ahlaki ve insani değerlerle bağdaşmayan birkaç süprüntüden öteye geçememiştir. Yaptıkları yalnızca zengin ve nüfuzlu kimselere hitap ettiği için halkı eğitmek ve geliştirmek gibi bir çaba içinde asla olmamışlardır. Zavallı halk o dönemlerde karnını zor doyurduğu ve bu tür etkinliklere ayıracak ne parası ne de zamanı olduğundan sanat faaliyetlerine neredeyse tamamen yabancıydı. Ara sıra insaf ve izan sahibi birileri yapılanları eleştirdiğinde ise bilgisizlik ve zevksizlikle itham edilerek susturulur; dolayısıyla kimse kendinde kralın çıplak olduğunu söyleyecek cesareti bulamazdı.
Sanat güzel olmanın dışında bir de faydalı olandır. Şöyle ki; duyularımızla algıladığımız eserler ruhumuza hitap etmeli, kültür seviyemizi yükseltmeli ve zihnimize olumlu mesajlar göndererek insanı bir manevi haz ve doyuma ulaştırmalıdır. Ünlü Rus yazar ve düşünürü Lev Tolstoy 'Sanat Nedir 'adlı yapıtında tam da bu konuya temas ederek; 'Eğer uğrunda ömür verilen, nice zahmetlere katlanılan, göğüs gerilen sanat insanı ezmek, sömürmek için kullanılırsa, bu durumda sanatın faydasından değil zararından bahsetmek gerekir' diyerek konuya son noktayı koyar. Usta yazar burada işinin ehli bir eleştirmen gibi davranarak sanat adına yapılan saçmalıkları acımasızca yerer. Ayrıca kitapta benim en çok dikkatimi çeken ve bana göre de gayet yerinde olan şöyle bir tespitte bulunur.
*'Şunu hiç unutmamalıdır ki sanat bir fedakârlık abidesidir. Eğer siz fedakârlığa talip değilseniz, milyonlarca insanın ömrünü verdiği bu müesseseye katılmaya hakkınız yok demektir.'
*'Sanat, insan tarafından hissedilen, anlaşılan duygu, düşünce zincirinin ahlak kuralları çerçevesinde tasviri, resmidir.'
*' Sanat, şahsi çıkarlar gözetilmeden yapılan, zahmetli buna rağmen diğer insanlara doyumsuz bir zevk veren iliktir.'
Yazarın bahsettiğim kitapta en çok değindiği husus sanatın ahlak çerçevesinde ve dini öğreti ve kaideleri görmezden gelerek değil onlarla paralellik gösteren bir çizgide yapılması gerektiğini defaatle vurgulaması. Daha da önemlisi kendi inancının yanında Müslümanlığın sanata bakışı ve katkılarının önemine değinmiş olması. Demek ki neymiş? Aklın yolu birmiş. İnsan ister Arap, ister Avrupalı, ister Rus kökenli olsun akıl sahibi olunca gerçekleri görmek ve tek doğruda birleşmek hiçte zor değil.
Ne diyelim darısı bizdeki sanatçı geçinen ve özgünlük andına ahlaksızlığı sanat diye yutturmaya çalışan nice akıl, fikir ve izan fukarasının başına.