Tarih boyunca İslam ile şereflenen, O'nu 'izm' lerden bir 'izm' olarak değil, kendi esaslarına göre temsiliyet ile nasiplenmiş toplumlara İslam'ın bayrağını dalgalandırma hakkı verilmiş. İlâhî kader, düzenin tesisini bir hakedişe bağlamış. İsrailoğullarından, Kureyş Araplarına geçen emanet, bir süre muallakta sahibini aradıktan sonra, Türkler'in kucağına bırakılmış. Hilafet'in ilgâsıyla resmen ortadan kaldırılan emanetin yeni hakedeni, Filistin özelinde Gazze milleti görünüyor. Ki Gazze, halklardan bir halk değil millet olma vasıflarına kâmilen hâiz asil bir millet olduğunu, zulme karşı, Haktan yana, insana yakışır onur ve ahlakıyla ispatlamıştır. Şâirlere; "Bedrin aslanları ancak, bu kadar şanlı idi." benzeri dizeler yazdıracak destansı direnişe şahitlik etmek, canımızı çok acıtan mezalime de şahitlik ediyor olmamıza rağmen, Hak gelince Bâtıl'ın gözlerimizin önünde zâil oluşunun şükrünü yaşatıyor. Aksa Tufanı'nın başlamasından itibaren, putlaştırılan kişi, kurum, sistem ne varsa acziyet içinde patır patır yerlere serilirken, Ebû Ubeyde'nin, ateşkes ile ilgili manifesto niteliğindeki tarihi konuşması, âdeta kalem gıcırtıları arasında kayıt altına alınmak üzere göklere yükseliyor. Selam ve minnet ile andığı devlet ve milletlerin listesi bir şey anlatıyor - Selam olsun o listenin kapsamında olanlara-:
Ümmetin, ehl-i kıblenin arasına saçılan fitne tohumlarını silip süpürüyor. Yemen diyor, İran, Lübnan ve Ürdün halkları, Irak direnişi... Ve dünyanın tüm özgür insanları ile Şii-sunni, şu din bu mezhep, falan ırk filan meşrep demeden, yeni bir ümmet inşa ediyor. 'Hak gelince bâtıl zâil olur'a tüm sağduyulu özgür yürekleri ikna ediyor. "Zalimler, kafirler istemese de, Allah Nurunu tamamlayacaktır." ayetinin tefsirinden başka nedir şu gözlerimizin önünde gerçekleşenler? Okuma bilene ayetler ortalığa saçılmış kapışılıyor.
Yedi düvel birleşmiş, kendi karanlıklarının içinde fosfor tanesi gibi parlamasın, kapkara renkleri ifşâ olmasın diye bir beyaz güvercini vurmaya çalışıyor. Işığı tatmamış gözleri, kamaşıyor. Ne var ki zalimler, nasıl bir devrilişle alaşağı edildiklerinin henüz farkında değiller.
Selam olsun kendi hayatının cenderesinden sıyrılıp, Hayy olanın yanındakilerde hayat bulmakla ebedileşen diri canlara. Selam olsun benliğindeki kibir kalıplarının sınırlarını yıkıp direnişe omuz veren özü-gür ruhlara.
Selam olsun sahnede olmaktan, görünmekten korkmayanlara. Sahnenin karşısında sinsice beklemeyen, kollarını bağlayıp, uyuklamayan, uyuklayanları dürten ayıklara.
Bir fotoğraf çekiliyor göklerden.
Selam olsun güzel poz verene.