Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Mustafa Şeker ile gazetecilik mesleği, yerel basının sorunları ve gazetecilik hakkında söyleşi gerçekleştirdik.  Şeker gazetecilik mesleğinin önceden saygın bir meslek olduğunu ancak günümüzde artık bu yönünü kaybetmeye ve sıradan bir meslek haline geldiğini vurguladı. Şeker ayrıca iletişim fakültelerinin sayılarındaki artışın istihdam konusunda sıkıntı yarattığını söyledi.
**Hocam Türkiye’de gazetecilik mesleğinin durumu nasıl? Gazeteciye bakış açısı nasıl?
-Gazetecilik mesleği bir zamanlar saygın bir meslekti. Ancak günümüzde bu saygınlığını yitirmektedir. Gerek ulusal medya da gerek yerel medya da iletişim mezunlarının bile istemediği koşullar sunuluyor. Özellikle 80’li yıllardan sonrasından sonra gazetecilerin sendikasızlaştırılmasından ve medya patronlarının genelde medya dışından olması bu olumsuz koşulların oluşmasına neden oluyor. Gazeteci işini toplum yararı gözeterek yapan biridir, bu yüzden normal işçilerden farklı olmalıdır. Gazetecilik herkesin saygı duyduğu ve herkesin yapmak isteyeceği bir meslek konumunda bulunmalıdır. Gazeteciliğin uzun süredir devam etmekte olan sorunları var ilk başta iş güvencesi bulunuyor. Daha sonra sendikasızlaştırılan gazetecilerin sorunları çok fazladır. Çalışan gazetecilerin ise çalıştıkları yerde yeterli ücret alamaması, birçok medya grubunda da olduğu gibi bir kişiye birden fazla iş verilmesi gibi ağır şartlarda çalışabiliyor. Bu işleri yapan gazetecilerin büyük bir bölümüne hak ettikleri ücretler verilmiyor. Sadece çok küçük bir kesim büyük ücretler alırken asıl işi yapan kişilerin yani muhabirlerin çok düşük hatta ülke standartlarının altında ücretler alıyor. Aslında yapılan işin gereği çok daha yüksek ücretler verilmeli ve uygun sosyal haklarla çalışması gerekir ki saygın bir meslek haline gelebilsin.
***İletişim fakülteleri ve iletişim mezunları sayısının artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-İletişim fakülteleri sayısı dediğiniz gibi arttı. Bundan 30 yıl öncesinde 2 İstanbul’da, 2 Ankara’da ve 1’de İzmir’de üniversiteler gazetecilik eğitimi veriyordu. Türkiye’de o yıllar o zaman ki adıyla Basın Yayın Okulu sayısı 5’di. 90’lı yıllardan sonra Selçuk Üniversitesi ile yeni bir süreç başladı ve iletişim fakültelerinin sayısı artmaya başladı. Artık devlet üniversitelerinin yanına vakıf üniversiteleri de katıldı. Vakıf üniversitelerinin birçoğunda iletişim fakülteleri bulunuyor. Yakın zamanda her üniversitede iletişim fakültesi olacak gibi bir durum var. İletişim fakültelerinin sayısı 40’ı geçiyor. İletişim fakültelerinin toplam kontenjanları 7 bini geçiyor, sadece gazetecilik bölümü kontenjanları 2 bini geçiyor. 24 üniversitede gazetecilik bölümü bulunuyor. Her yıl 2 bin civarında gazetecilik bölümü mezunu oluyor, sektörde fiilen çalışanların sayısı bir yılda ki mezun sayısı kadardır. Yani bir yılda mezun olanlar bütün medyayı idare edebilecek durumdadır. Türkiye’de gazete, dergi ve televizyon sayıca çok fazla görünmesine rağmen, istihdam açısından çok az personel çalıştırma, bu personelin çok düşük bir bölümünün iletişim mezunu olması gibi sıkıntıları var. Yerel medya istihdam için alternatif olabilir ancak yerel medyanın da birçok sorunu bulunuyor. Ulusal medyada kendine yer bulamayanlar yerel medyada ki düşük ücretleri görünce mecburen sektör dışı meslekleri seçiyor. Bu mezunların büyük bir bölümü polis olacak, ilaç mümessili olacak, memur olacak. Şartlar olumsuz olduğu için mezunlar kamuya yöneliyor. Sektörde istihdam sorunları hat safhada iken iletişim mezunları sayısı ölçüsüz bir şekilde artıyor. Bu kadar iletişim fakültesi mezunun istihdam edilmesi yakın zamanda büyük bir sorun haline gelecek. Zaten hali hazırda önceden mezun olanların istihdam sorunları varken bir de bunlara yeni mezunlar eklendikçe istihdam sorunu dağ gibi büyümeye devam edecek gibi görünüyor.
**Hocam günümüzde gazetecilerin yandaş medya, karşı medya, muhalefet medya gibi tabirler ile gruplaşmaya başlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Zaten gazeteci görev icabı siyasetle iç içedir, gazeteler gazete çıkarırken bir medya grubu bir yerlerden destek almak zorundadır. Medya sektörüne milyon dolarlık yatırımlar yapılıyor. Gazetecilik yapılan yatırımın büyük olmasına rağmen büyük bir getirisi yoktur. Ancak medya dışı sermaye medya gruplarını bir silah gibi görüyor ve kendisine avantaj sağlamak için kullanıyor. Medya şirketine sahip olan sermaye sahibi kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendirebiliyor. Ekonomik sistem gereği birçok ülkede bu durum var. Bir televizyonun veya gazetenin bir siyasi grubu desteklemesi günümüzde normal karşılanıyor. Aslında gazeteci hükümetlerle ilişkiler ve yöneticiler ile ilişkiler de ölçülü olmak zorundadır. Ekonomik yönden medya grupları ihaleler olunca hükümetten ihaleler alıyorlar nasıl aldığı tartışılır şekilde, daha sonra bu grubun hükümete karşı pek de eleştirel olması beklenemez. Gazetenin kurucularının zaten bir siyasi görüşleri var, gazeteler ayrıca bu amaç ile çıkıyor. Örneğin hükümetin desteklediği Sabah, Atv grubu hükümet desteği alan en belirgin gruptur. Mevcut hükümetler yıllardır kendilerine yakın gazetelere destek vermektedir. Bu gazetelerde buna karşılık hükümeti destekler, bu durum yapının sonucu olarak ortaya çıkar. Diğer karşı tarafta hükümetin desteklemediği gruplar ise her şekilde medya dışı işler nedeni ile hükümetin karşısında yer alıyor. Hükümeti her zaman eleştiriyor. Aslında medyaya biçilen görev nesnel olmaktır. Yani hükümetse söz konusu olan hükümetin olumlu icraatlarını gösterdiğin kadar olumsuz işlerini de eleştirmektir. Gazetecilik mesleğinin özü aslında budur. Şu günkü ortamda yandaş medya da olumsuz haberleri göremezken, diğer medya grubunda ise olumlu haberleri göremiyoruz. Yoksa hükümetin her yaptığı icraat doğru değildir ancak yanlış da değildir. Bu bakımdan olaylara nesnel bakılmalıdır. Kamplaşmanın neden olduğu bu durum günden güne keskinleşiyor. Her iki grubun da yaptığı yaklaşım türü gazetecilik açısından yanlış bir durumdur.
**Yerel basının sorunları neler?
-Yerel basının sorunları kronikleşmiş, yani öteden beri devam etmektedir. Yerel basında öncelikle işlevsiz gazetecilikte var. Sadece reklâm alan, halka haber adına bir şey vermeyen, basın ilanı aldığı için çıkan gazete sayısı 1000’e yakındır. Gerçek anlamda Türkiye’de işlevsel olan yerel gazete sayısı 1000 tane yok. Konya, İzmir, Sakarya, Trabzon gibi birkaç ilde basın ilan kurulunun şube açtığı illerdir. Bu illerde halka haber ulaştıran işlevsel olan gazetelerde var. Gerçek anlamda yerel gazete olarak bunları söyleyebiliriz, basın ilan kurulunun 17 ilde şubesi var, bu 17 ilde işlevsel diyebileceğimiz gazete sayısı 150 civarındadır. Yerel basında aile şirketi diyebileceğimiz, bir iki kişi ile çıkan gazete sayısı çok fazla iken işlevsel yerel gazetelerin sayısı çok düşüktür. İşlevsel gazetecilik yapanlar gerçek anlamda istihdam alanları oluştursa da yerel basının maddi gücünün düşük olması nedeniyle fazla eleman çalıştıramıyor. Bu nedenledir ki yerel medya istihdam alanları için çok önemlidir, bu yüzden yerel medya güçlendiği ve daha işlevsel hale geldiği takdirde daha çok istihdam alanı açacaktır. İletişim mezunları yerel medyayı ücretinin düşük olması nedeni ile seçmiyor. Yerel medya maddi açıdan daha güçlü oldukça çalışanına daha yüksek maaş verdikçe iletişim mezunları da yerel medyaya yönelir.
**İletişim fakültelerinden mezunlarının istihdamı için neler yapılabilir, önerileriniz var mı?
-Bu istihdam sorunu kısa zamanda çözülebilecek bir sorun değil. Uzun yıllardır devam eden bu sorun daha da büyüyor. Ancak Türkiye’de hemen hemen her iş kolunda istihdam sorunu bulunuyor. Sağlık alanında, öğretmenlik, mühendislik gibi birçok alanda bu sorun var. Mezunlar kendi eğitimini aldığı konu ile ilgili alanda veya istediği şartlarda istihdam edilme sıkıntısı yaşıyor. Bu makro bir sorundur ve ülke ekonomisi ile alakalıdır. Örneğin ülke ekonomisi büyüdükçe buna bağlı olarak gazetelerin, televizyonların gelirleri de artacak. Hatta yeni gazete ve televizyonlar açılacaktır. İşte o zaman istihdamla ilgili gelişmeler yaşanabilir. Medya patronları, nasılsa gazeteci adayı çok diyip, ücretleri ve hakları en alt seviyeye getirip gazetecileri işe alarak kendi menfaatlerini düşünüyor. Patronların bu kapitalist yaklaşımı yanlıştır. Ancak iş yokluğunda gazeteciler çok düşük ücretler ve sosyal haklar talep edemeden çalışmak zorunda kalıyor. Bu yüzden de istihdam ve iş imkanları sağlanamıyor. Bu kısır bir döngüye neden oluyor. Gazetecilik entelektüel olmayı gerektiren bir iştir ve gazete sahipleri yatırımını insana yapmalıdır. Patronların bu işi kim olsa yapar gibi yaklaşımları bugünkü sorunların nedenleri arasındadır. Gazetecilikte yatırım insan faktörüne yapılmalıdır. Bugün birçok medya kuruluşumuz bütün teknolojik imkanları kullanılarak yayın yapılıyor, bunlar çok güzel olaylar. Ancak gazeteyi üreten kişi yani gazeteciye önem verilmez ise ortaya kalitesiz ürünler çıkıyor. Medya kuruluşlarında teknolojiden çok insan yatırımına önem verilmelidir ki kaliteli ürünler ortaya çıkabilsin. 
Doç. Dr. Mustafa Şeker kimdir?
Doç. Dr. Mustafa Şeker Silifke’de doğdu. 1988’de Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1985-1996 yılları arasında gazetecilik, televizyonculuk ve yayıncılık üzerine uygulama alanında çalıştı. 1996’da Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak akademisyenliğe başladı. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde 2000 yılında yüksek lisansını, 2003’te doktorasını tamamladı. 2004 yılında Gazetecilik Bölümü Basın Ekonomisi ve İşletmeciliği Ana Bilim Dalı’na öğretim üyesi olarak atandı. 2008’de doçent oldu.  Halen Basın Ekonomisi ve İşletmeciliği Ana Bilim Dalı Başkanlığı ve Gazetecilik Bölüm Başkanlığı görevlerini yürütmektedir. 
RÖPORTAJ: Selkan Alasırt
Editör: TE Bilişim