Yaratılıştan günümüze kadar renkler hayatımızda çok önemli roller oynamış. İletişim aracı olarak, ayırt edici olarak, hastalıkların tedavisinde, duyguların ve nesnelerin tanımında, sınıflandırmada, algılarımızın kullanılmasında çok önemli bir araç olarak yaşamımızda yer almış.

Önce yaratılışımızın en güzel yanlarından birisi, yaratılmış her şeyin bir renk ile yaratılması.  Hayatımıza renk yaratılışla girmiş. Allah her şeyi bir şifre ve  görev ile yarattığı gibi bir renk ile de onları bilinir yapmış. Daha doğrusu yaratılmışları bizler fark ettikçe renk özelliğini de fark etmişiz.

Her türlü nebatat, her türlü varlık bir renk ile kendini bize gösterir olmuş. Renk; koku, ses, tat, his ve enerjileri ile diğer yaratılmışlar tarafından fark edilmek üzere adeta kodlanmış.

Toprak, ateş, kan, gök ve çevre renkleri ile sınırları ifade edilmiş

Kendi aralarında iletişim için ilk insanlar şekil ve renklerle mağara duvarlarına mesajlar bırakmışlar. Belki  mağaralarda korunabildiği  için mağaranın duvarlarında görmüşüz.

Renkler hep yaşamımızda vardı.

İlk insanlar insanın vücudunu kırmızı, aklı sarı, ruhu mavi olarak renklendirmişler. Gök kuşağı onları etkilemiş. Renklere anlamlar yükleyerek doğayı ve yaşamı sembolleştirmişler.

Bayraklar her devletin ayırt edici rengini ve simgelerini oluşturmuş.

Bilindiği gibi renkler, her toplumda değişik anlamlar ifade eder. Ak rengi Türklerde ve Çinlilerde batıyı temsil ederken, Hintlilerde doğuyu, Eski Ahitlerde güneyi, Mayalarda kuzeyi temsil etmiş. Renkler değişik toplumlarda yönleri tarif etmek için kullanılmış. Ülkelere göre zamanla bazı renkler sevilmiş yüceltilmiş, bazı renkler zamanla yerilmiş, uğursuz sayılmıştır.

Hunlarda atlar renklerine göre ayrılarak ordu binliklere ayrılmış, imparator beyaz at beyaz üniforma giymiş diğer savaşçılar da rütbelerine ve konumlarına göre farklı tip ve renkte formlarla ayrılmış. Bu tarihte renk ile düzenli ordu kuruluşunun ilk örneği.

Hunlar mavi, siyah, beyaz ve kırmızıdan oluşan dört renkle, dört yönü sembolleştirmişler. Hunların beyaz atlı askerleri batı yönünde, gök atlı (yüzü ve burnu beyaz, bedeni mavi) askerleri doğu yönünde, siyah atlı askerleri kuzey yönünde, kırmızı atlı askerleri güney yönünde konaçlandırmışlar. Her yöne bir renk vermişlerdir.

Eski Türklerde dört yönün dört hükümdar tarafından yönetildiğini de Orhun Kitabelerinden öğrenmekteyiz. "Yir Sup" adı verilen bu hükümdarlar dört taneydi. Gök Han (Mavi Hükümdar, Doğu'da), Kızıl Han (Kırmızı Hükümdar, Güney'de) Ak Han (Beyaz Hükümdar, Bati da) ve Kara Han (Kara Hükümdar, Kuzey'de).

Çinliler ortaya sarı gelecek şekilde siyah, mavi, beyaz ve kırmızı renkleri tıpta sınıflamada kullanmışlardır.

Tarih boyunca renkler, ‘Öfkeden kıpkırmızı kesilmek’ ‘Üzerine kara bulutlar çökmek’ ‘Dünyayı tozpembe görmek’ ‘Ak akçe kara gün içindir’ ‘Karalar giymek’ ‘Mosmor olmak’, ‘Renk vermemek’ ‘Alı al, moru mor’ ‘Renkten renge girmek’ ruhsal yapılarımızı ve davranışlarımızı tarif içinde kullanılmış.

Günümüzde renkler yaşamımızın her alanında. Bilgisayar programları ile yaşamımızın her olayını renklerle kodlayarak izah edebiliyoruz. Kırmızı yandı dur. Sarı hazırlan. Yeşil geç.

Beyaz saflığı, Mavi sonsuzluğu ve özgürlüğü, Yeşil doğa ve huzuru, Siyah tutku ve gücü, Kırmızı canlılık ve dinamizm diye insan psikolojisinin manalarını ifade etmiş. Böyle olunca renkler ticari olarak da insan algısını yönetmek için kullanılmış. Turuncu iştah açar, restoranlar turuncu olsun, Yeşil dinlendirir. Kırmızı güç ve dikkat çeker.  Diyerek bilinçaltımıza yönelik etkileme stratejisinin de en güçlü aracı haline gelerek hepimizi yönlendirmiş. Birçok firma, pazarlama ve iletişim uzmanı renklerin etkileme derecesine göre, ilgili konuya paralel renklerle logo, afiş gibi araçları hazırlıyorlar.

Renkler bir çeşit turnusol kâğıdı gibi.  Zaten bu kâğıt da renklerin ifade ettiği sonuçları gösterir.

Son zamanlarda en çok dikkatimi çeken dünya haritasının birçok yerinde kırmızı ve ortasında beyaz ile Türkiye’miz var.  Kırmızılar Corona virüsü ile kaplı olan yer, beyaz virüsün görülmediği yer.
Acaba düşündüm de adaleti, vicdanı, vahşeti renklendirsek bu harita nasıl görünürdü.

Ya da insanların ruhsal durumlarını ölçsek ve renklendirsek dünya üzerinde insanlık haritası ne kadar ilginç sonuçlar doğururdu.

Petrolü sevenlere siyah desek mesela,  kapitalizmin ruhunu renklendirsek ve sarı desek nasıl görünürdü insanlık.
 Kimlerin savaş istediği, kimlerin barış adalet istediği, kimlerin gerçekten insanlığa hizmet etmek istediğini, kimlerin milyonlarca insanı ölüme gönderdiği, göçe zorladığını şöyle renkle görüverseydik.

O insan hakları kuruluşları, Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Güvenlik Konseyi, Papalık, UNESCO hangi renkte olurdu acaba.

Eminim Türk milleti yine eksiklerine rağmen bembeyaz tertemiz olacaktı.

Ya bizim renklerimiz?

Devleti ve makamlarını söğüşlemek isteyenler, tembeller, milletine inanmayanlar, menfaati için her türlü dalavereyi göze alanlar, kendini vazgeçilmez sananların, dindar görünüp dini suiistimal edenlerin ruhlarını bir renklendirsek acaba hangi insanlık türünün rengini alırlardı?

Renkler gerçekten çok kolaylık sağlayan bir araç.  Bilgisayarda Excell programlarında muhteşem işlevi olan programlar yapılabiliyor, raporlamalarla çok kısa ve kolay analiz imkânları veriyor.

Şövalyeye yerleştirdiğimiz bir tuval üzerine doğanın ve insanın renklerini fırça darbeleri ile yerleştirirken,  insanların ruhlarında meydana getirdiğimiz ufuklar ötesi ruh yolculuğu renklerin en güzel kullanım alanlarından birisi olsa gerek. Resmi yapan ressamın duyguları ile bakan her değişik insanın bakış açısının reaksiyona girmiş halleri insanı ve insanlığı çok farklı ve renkli dünyaların değerleri haline getirir.

Her renk her insanda farklı duygular uyandırdığı gibi benzer tepkilerin de oluşmasında etkili bir rol oynar.
Sanırım bütün insanlığa en güzel renk gerçek vicdan, barış ve adaletin rengi olmalı. Kırmızı Beyaz Ay yıldızlı bayrağımız da insanlık adına yapılan her güzel şeyin yanı başında olmalı. Gerçek marifetin rengi de bu olsa gerek.