Ramazan’ın kendine has ayrı bir güzelliği, tadı ve neşesi vardır. İftarıyla, sahuruyla, teravihiyle, kazandırdığı sabır, şefkat, merhamet duyguları ve başkalarını da düşünme olgusu ile Ramazan bizlerin yaşantısında yeni güzellikler oluşturmakta, ruhumuzun ve gönlümüzün kasvetini gidererek, iç dünyamıza yeni manevi lezzetler vermektedir.

Tüm dünya Müslümanlarının aynı anda Yüce Yaratıcımızın emrine boyun bükerek kendi istekleri ile aç ve susuz kalmaya tahammül göstermeleri, bütün nefsani arzulardan uzak kalmaları, ellerini gökyüzüne doğru kaldırırken, kalben yalnızca Allah’a yönelmeleri ve sadece O büyük makama iltica etmeleri, yardımlaşma, paylaşma, cömertlik, vefa ve ihsan duygularının zirveye ulaşması gibi güzellikler Ramazan’da zirveye ulaşan iman tezahürlerinden sadece birkaç örnektir.

Bunların yanında insanımızın eş, dost, komşu ve akrabalarıyla birlik ve beraberlikler yaşaması, iftarlarda, teravihlerde ve daha sonraki zaman dilimlerinde iç içe olmaları da Ramazan’ın getirdiği güzelliklerdendir. Dünya telaşesi ve gailesi içinde bir de 2 yıldır pandemi süreci nedeniyle yakın akrabalarından hatta ana, baba ve kardeşlerinden bile uzak kalan bazı insanlarımızın mübarek Ramazan Ay’ı sebebiyle bir araya gelerek, iftar sofralarında beraber olması ne hoş ve ne büyük bir güzelliktir.

Hele hele iftar sofrasına oturan mü’minin, önündeki çeşitli nimetlerden tatmak için, Yüce Allah’ın belirlediği o zaman dilimini beklemesi anında insan ruhunda meydana gelen manevi coşku ve bu coşkunun oluşturduğu tat ve lezzet tarif edilebilir mi? Önünde duran çeşitli nimetleri yemek için, Yaratıcımızın müsaade ettiği vakti bekleyen Müslüman’ın o anda ruhunda oluşan coşku ve iman nasıl izah edilebilir?

Ramazan akşamlarının Rahmet Ay’ına yakışan ve bu mübarek Ay’ın bize şefaatçi olacağı bir şekilde değerlendirilmesi de bu aya mahsus güzelliklerdendir.

Cemaatle kılınan yatsı ve teravih namazlarının oluşturduğu manevi coşku insan ruhuna ayrı bir güzellik ve farklı bir tat vermektedir. Rabbimizin verdiği çeşitli nimetlerle iftar eden Müslüman’ın daha sonra, Allah’ımıza şükrünü sunmak için kılınan namazlar, Yüce Yaratıcımıza yapılan rükû ve secdeler ruhumuzu okşayan ve gönül dünyamızı harekete geçirip coşturan ne güzel, ne hoş, ne tatlı hasletlerdir.

ORUCUMUZ BİZİ HESAP GÜNÜNE HAZIRLAMALI

Dünya ve içindeki canlı cansız tüm varlıklar hep birlikte ömür tüketiyoruz ve malum sona doğru hızla yol alıyoruz. “Ağızların tadını bozan ölüm” hepimizin çevresinde dolaşıp duruyor. Her gün bir yakınımızın, tanıdığımız veya tanımadığımız bir kişinin ölüm haberini alıyoruz. Ölüme yürüyoruz an be an… Bir gün bizim de kapımızı çalacak ölüm… Ölüme ve dehşetli kıyamet sahnesinin zuhur edeceği günlere doğru koşarak gidiyoruz.

Güneşin söndürüleceği, yıldızların kararıp döküleceği, göğün yarılacağı, yerin şiddetle sarsılıp içindekileri fırlatıp atacağı, dağların yürütülüp pamuk gibi savrulacağı, denizlerin kaynatılıp fışkırtılacağı, kalplerin korkudan titreyeceği dehşetli kıyamet gününe her an biraz daha yaklaşıyoruz.

Kişinin ölümü ile onun kıyameti zaten kopmuş oluyor. Ölüm ile kişinin imtihanı sona eriyor. Dünyada iken ölüm anına kadar yaptıkları, kişinin ebedî âlemdeki durağını belirliyor. Zerre kadar iyiliğin ve zerre kadar kötülüğün karşılığını bulacağı çetin hesap günü geliyor.

Hesap gününe hazır mıyız? Ramazan, hesap gününe hazırlanmamız için tam bir fırsat. Bu fırsatı kaçırmayalım.

Yaptıklarımızın, yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızın ve tüm yaşantımızın hesabının sorulacağı, büyük- küçük hiçbir şey ayırt etmeden bütün hayatımızın kaydedildiği amel defterlerimizin önümüze serileceği günler uzak değil. Aksine bize çok yakın o çetin hesap günü… Ömrümüzün hitamına bağlı…

Ölüm her an gelebilir. Bir saniye sonrasına bile garantimiz yok. Nefesimizin tükendiği, gözümüzün kapandığı an yakamızdan tutulacak, “gel bakalım ver hesabını” denilecek. Ölüme hazır mıyız?

Ramazan, ölüme hazırlanmamız için büyük bir fırsat. Bu fırsatı iyi değerlendirelim.

Dünyada yapıp ettiklerimizin karşılığını bulacağımız, ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da Allah korusun cehennem çukurundan alevli bir çukur olacak olan son durağımıza buyur edileceğimiz günler öyle çok uzak falan değil.

Ateşimizi veya cennet bahçemizi bu dünyadan kendimiz oraya taşıyoruz aslında. Buradaki inanç ve amellerimizin karşılığı neyse, onu görecek ve onu yaşayacağız orada… Yoksa Allah kullarına zulmedecek değildir. Hak ettiğimiz neyse orada onu bulacağız.

Daha dün yanı başımızda bizimle birlikte olanlar şimdi bu akıbetle karşı karşıya… Şu pandemi süresi içinde Covid denen virüs illeti çok sayıda canlarımızın ebediyete irtihal etmesine sebep oldu. Bizim de bir gün mutlaka varacağımız yer orası. Bundan kaçış yok. Bundan kurtuluş yok. Onun için ölüme ve hesaba her an hazırlıklı olmalıyız.

Mübarek ve faziletli günlerden olan üç aylar ve Ramazan, hatalarımızı telafi etmek için nefs muhasebesi yapmanın, eksikliklerimizi gidermek için kendimizi hesaba çekmenin ve günahlarımızdan arınmak için geçmişimizle yüzleşmenin tam zamanı…

Henüz vakit varken ve Yüce Allah bizlere fırsat üstüne fırsat sunarken, kendimize çeki düzen verelim, içinde bulunduğumuz fırsatları iyi değerlendirelim. Her gün başımızı yastığa koyunca soralım kendimize, bugün Allah için ne yaptım diye? Affa mazhar olanların içinde yer almak için gayret edelim.

Ramazan ayının içinde iken, akıllı insana düşen bu fırsatı kaçırmamak ve Ramazan’da affa, rahmet ve mağfirete mazhar olmayı başarmak için gayret etmektir. Zira bu fırsat, son fırsat olabilir. Tuttuğumuz oruçlarımız, ölüme hazırlıklı olmamıza ve hesap gününe hazırlanmamıza vesile olsun İnşallah…

Oruçlarımızın bizi hesap gününe hazırlamasını sağlamak için, midemizle beraber, dilimize ve diğer bütün azalarımıza oruç tutturmamız gerekmektedir. Orucu, bütün kötülükleri engelleyen bir perde olarak görmeli ve hayatımızı kötülüğe, riyakârlığa, samimiyetsizliğe, vefasızlığa ve topyekûn haramlara tamamen kapatarak, güzelliklerle dolu bir şekilde yaşantımızı sürdürmeliyiz. Böyle yapmazsak sadece aç kaldığımız kalır yanımızda…

İşte ancak bu takdirde, tuttuğumuz oruçlar bizleri istenilen amaca ulaştırmış ve o çetin hesap gününe hazırlamış olacaktır.

Hesap günü geliyor, hazır mıyız?

SON ON GÜN, SON FIRSAT OLABİLİR

Bu mübarek Ramazan Ay’ı içerisinde de en kıymetli günler, Ramazan’ın son on gününü içine alan günlerdir. Zira, Rabbimizin “bin aydan daha hayırlı” olarak bildirdiği Kadir gecesi, Ramazan’ın son on günü içerisindedir.

Ramazan’ın son on günü içine girince, önümüzde on günlük bir fırsat daha vardır demektir. Ebedi âleme hazırlıklı gidebilmemizi sağlayacak olan on günlük bir fırsat… Dünyalık işler için elde edilen fırsatlar nasıl büyük bir gayret, çabalama ve çalışma içinde geçiriliyorsa, ebedi olarak kalacağımız yerin belirlenmesi için ele geçen fırsatlar da aynı şekilde hatta daha da fazla bir gayret ve çaba ile geçirilmelidir. Zira sonsuz ve ebedi hayatın yanında dünyada kalınacak olan en fazla 80-90 yıl gibi bir sürenin ne anlamı olabilir ki?

Onun için ölüme her an hazırlıklı olmalı, yol azığımızı yanımızdan eksik etmemeliyiz. Ölüme hazırlıklı olmak ve ölüm yolculuğu için yol azığımızı her an yanımızda bulundurmak, ancak iyi ve güzel amellerle, dünya ve ahiret hayatı için yararlı faaliyetlerde bulunmakla mümkün olur.

Sonsuzluk yurduna gideceğiz. Sonsuzluk; ya mutluluk ve saadet ya da büyük bir sıkıntı, acı ve ıstırap içinde yaşanacak. Ebedi bir saadet varken bitmek bilmeyen azap tercih edilir mi? Sonsuz mutluluk bizi beklerken aklı başında bir insan kendini ateşe atar mı? Cennet dururken, cehenneme talip olunur mu?

Sonsuzluk yurdunun yeri bu dünyada kazanılıyor. Herkes bu dünyada yaptıklarının karşılığını görecek orada… Herkes saadetini veya ateşini bu dünyadan götürecek oraya… Günahlarımızdan arınıp tertemiz olmak kendi elimizde… Kendi kendimizi ateşe atmayalım. Saadet yolu, mutluluk yolu, cennet yolu varken cehennem yolunu ve ateşi tercih etmeyelim.

Ayrılık vakti gelmezden önce üzerimizde bulunan hakları ödeyelim ve hak sahipleri ile helalleşelim. Verdiğimiz sözleri yerine getirelim. Uhdemizde bulunan haklar ve sözler ateş olup bizi sarmadan kurtulmaya bakalım.

Ebedi hayatının saadet ve mutluluk içinde geçmesini kim istemez? Geçici dünya hayatında bile mutlu olmak için insanoğlu neler yapmıyor ki? Ebedi hayatımızın mutluluğu için niçin bir şeyler yapmayalım? Sonsuz bir saadet için niçin gayret etmeyelim? Ateşten kurtulmak ve cenneti kazanmak için niçin çaba sarf etmeyelim?

Mübarek Ramazan ayının son on günü bizim için en büyük bir fırsat. Bu fırsat günleri başladı. Bu fırsatı iyi değerlendirelim. Ölüm gelmezden önce işlediğimiz günahlardan tövbe ve pişmanlık duyarak Rahman ve Rahim olan Rabbimize yönelelim. Ayrılık vakti gelmezden önce üzerimizde bulunan hakları ödeyelim ve hak sahipleri ile helalleşelim. Uhdemizde bulunan haklar ve sözler ateş olup bizi sarmadan kurtulmaya bakalım. Günahlarımızdan arınıp tertemiz olmak kendi elimizde… Kendi kendimizi ateşe atmayalım. Saadet yolu, mutluluk yolu, cennet yolu varken cehennem yolunu ve ateşi tercih etmeyelim.

Tekrar vurgulamak gerekirse Ramazan’ın son on günü ve mübarek Kadir gecesi bizim için son fırsat olabilir. Bu gün ve geceleri en iyi şekilde ihya edelim. Akıllı bir insana düşen bu son fırsatı en iyi ve en güzel şekilde değerlendirip, ebediyet yurduna yüz akıyla, sevinçle, güle oynaya gitmektir. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.