Ramazan ve Sahte Halife

Abone Ol

Mübarek Ramazan ayında da tüm dünyada Müslüman kanı akmaya devam ediyor. Dünyanın neresinde bir zulüm, çatışma veya ölüm varsa bakıyoruz ki ölenler sadece Müslümanlar.

Bakınız Çin'in Doğu Türkistan bölgesinde Müslüman soydaşlarımızın uzun yıllardır gördükleri zulüm ve baskı bu Ramazan'da da oruç yasağıyla kendini gösterdi. Arakan'da kan durmuyor. Orta Afrika'da resmen Müslümanlara soykırım uygulanıyor. İnsanlar sokaklarda işkence ile öldürülüyor. Suriye'de üç yılı aşkın bir süredir bombalar altında ölen masum Müslüman halka bu Ramazan da bombalar yağmaya devam ediyor. Gazze ise bir süre aradan sonra Ramazan günü yine canları yanıyor. Irak'da ölenler Türkmenler. Ramazan ayına geldik ama hâlâ Türk vatandaşlarımız katil IŞİD örgütünün elinde esir.

Her bölgede ezilenler lidersiz, hedefsiz ve davasız kalan paramparça İslam âleminin Müslüman fertleridir. Neredeyse bir asırdır Halifesiz kalan İslam dünyasında kan ve gözyaşı hiç durmadı. Özellikle İngilizler hilafet üzerinde yüz elli senedir oyunlar oynadılar. Oynadıkları son oyun ise bu hafta IŞİD örgütü liderinin kendini halife ilan etmesidir. İslam'da hilafetin ne olduğu konusunu daha sonraya bırakıyorum çünkü ortada apaçık duran ve hiçbir bilgi gerektirmeden anlaşılabilecek bir hakikat var. Kendisini cihad örgütü olarak lanse edip bugüne kadar hiçbir Hıristiyan, Yahudi veya herhangi bir gayrimüslimle çatışmamış ve öldürmemiş bir katil sürüsünden bahsediyoruz. Döktükleri sadece Müslüman kanı olan bu örgüt şimdi kalkmış hilafet ilan ediyor.

Halife birini temsil eden olduğuna göre IŞİD kimin halifesi? Peygamberin halifesi mi, Müslümanların halifesi mi yoksa İngilizlerin halifesi mi? Bu olayı kurgulayanların İslam düşmanı batılılar olduğunu anlamamak için akıldan yoksun olmak gerek.

Artık Irak devletinin üçe bölüneceği çok net anlaşıldı. Bu üç bölge; yönünü Türkiye'ye dönmüş Kürtler, İran destekli Şiîler ve Batı oyuncağı bir örgütün sahte halifesiyle bir Sünnî devletcik. Anladık ki batılı güçler Şiî-Sünnî çatışmasıyla enerjimizi tüketmek istiyorlar. İran güdümündeki bir Şiî bölgeye karşı batı güdümündeki Sünnî bölgenin ahmaklardan destek alması için hilafet kartı oynanıyor.

Müslümanların organize olup birlik içinde hareket etmelerini engellemek amacıyla son yüzyılda pek çok sahte mehdî, halife, şeyh ve hocalar ortaya çıkarıldı. Bunlardan İngiliz casusu Lawrence, artık herkesin bildiği örneklerden.

Hilafet ve mehdîlik konusunu daha detaylı incelemek için sonraki bir yazıya bırakıp Kürdistan meselesine dönmek istiyorum.

Geçen haftaki yazımızda Kürt Bölgesinin bağımsızlık için harekete geçeceğini yazmıştık.  Salı gün çıkan haberlerde Barzani, Irak'ın hali hazırda bölünmüş olduğunu, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin bağımsızlık için birkaç ay içinde referanduma gideceğini söyledi. Bununla da yetinmeyen Barzani Kürtlerin ülkenin içinde bulunduğu krizi çözebilmek için üzerlerine düşeni yapacaklarını belirtirken, "Bağımsızlık Kürdistan halkının doğal hakkı" dedi.

Türkiye'ye katılmak niyetinde olan bir liderin bağımsızlık hakkımızdır demesinin hemen ardından İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman'ın böyle bir durumda İsrail'in Kürt devletini tanıyan, ilk ülkelerden biri olacağını açıklaması çok manidar. Paris'te ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile buluşan Lieberman görüşmede Kerry'ye Irak'taki gelişmelerin "Bağımsız bir Kürt devletinin ilanıyla sonuçlanacağı"nı söylemiş. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in, ABD Başkanı Obama ile görüşmesinde de benzer bir mesaj ilettiği belirtildi. Belli ki İngilizlerin Yahudi işbirlikçileri ve onların güdümündeki ABD Kürt petrolündeki pastalarından vazgeçmek istemiyorlar. Biz ise daha rehine krizini bile çözemedik.

Bu Mübarek Ramazan'da Müslümanların ve ülkemizin selameti dileğiyle!