RAMAZAN HOŞ GELDİ DE BİZİ HOŞ BULACAK MI?
On bir ayın Sultanı Ramazan'a çok az bir zaman kaldı. Evlerde bir telaş, sokaklarda, meydanlarda, pazarlarda ayrı bir telaş! Herkes kendine uygun kendine yakışır bir şekilde Ramazan hazırlığında.
Kimi oruç tutma süresinin uzunluğundan, kimi yazın sıcağından, kimileri nerede teravih kılacağından, kimileri Ramazan'da ne yapacağından konuşuyor.
Rahmet ve mağfiret ayı, Kur'an ayı Ramazan'a bu duygularla girerken, diğer yanda İslâm Âlemi yine perişan. Yine bölük pörçük! Yine her yer kan gölü ve gözyaşı. Yine insanlık dışı zulümler, yine utanç manzaraları.
Müslümanlar çaresiz, başındaki ahmak ve aşağılık idarecileri yüzünden ülkelerini, evlerini, mal ve mülklerini terk etmişler. Binlerce kadın, binlerce çocuk, binlerce hayvan katledilmiş, tecavüze uğramış, mülteci durumuna düşmüş.
Ölen Müslüman olunca, akan kan Müslüman kanı olunca dünya seyrediyor, ikiyüzlü Batı seyrediyor, ABD seyrediyor.
Savaş Ahlâkı diye bir şey kalmamış. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar, hayvanlar öldürülüyor. Doğa tahrip ediliyor, ağaçlar, ormanlar yakılıyor. Şehirler, kasabalar, köyler, taş üstünde taş kalmamış, harabeye dönmüş, viraneye dönmüş. Sanki baykuşlar tünemiş.
Koskocaman iki ülke, Suriye ve Irak bölünmenin eşiğine gelmiş ya da getirilmiş. İki ülkenin bütün zenginlik kaynakları ya yok edilmiş ya da sömürülmüş.
Doğu Türkistan'daki, Kuzey Irak'taki, Kırım'daki, dünyanın pek çok coğrafyasındaki soydaşlarımız, kardaşlarımız, dindaşlarımız esaret altında, gören yok feryatlarını, duyan yok.
Bütün Dünya, İslâmsız İslâm Âlemi, Haçlı Dünyası bu suça ortakmış gibi sus pus. Yurtta sus, cihanda sus, gitti iffet, bitti namus
Siyonist, Yahudi Dünyası zil takıp oynuyor. Yıllarca uğraşsa böyle bir başarıya ulaşamaz. Müslümanlar, Müslüman geçinenler birbirine düşmüş, birbirini boğazlamakla, ya da boğazını yağlamakla meşgul.
Kardeşleri ölürken zevk ü safa peşinde. Kardeşleri açlıktan titrerken mangal başında, boğaz telaşında! Kardeşleri dilenirken yatında, katında, dünya saltanatında!
Kardeşleri kimyasal ve konvansiyonel silahlarla, varil bombalarıyla parçalanırken, yanarken, işkence edilirken 2014 Dünya Kupası Futbol maçlarını izleme telaşında. Günde en az üç maç nakli, gözü ve aklı Brezilya'da.
Kardeşleri yok olurken ya festivalde, ya eğlencede, ya da dinlencede, sahilde, başkalarına güzel görünme, başkalarını kendine ve nefsinin iğrenç isteklerine çekme derdinde.
Bir Ramazan ayına yeniden girerken beyinler mefluç, gönüller mefluç.
Halimiz perişan. Kur'an ayında okuduğumuz Kur'anı anlamıyoruz. O'nu sadece okumayı amel edinmişiz, anlamayı ve onunla yaşamayı terk etmişiz. Onu güzel sesiyle okuyanları dinlemeyi görevimiz sanmışız.
Kur'anı kendimize, kendimizi Kur'ana mehcur eylemişiz.
Kur'an evlerimizde, yüksek yerlerde, süslü torbalarda günlerce alınıp açılmamış, açılıp okunmamış, okunup anlaşılmamış, anlaşılıp amel edinilmemiş mahzun ve garip.
Böyle olunca, Ramazan'da otuz gün saatlerce Allah için yemeyi içmeyi terk eden bizler nasıl oluyorsa kul hakkı yemekten, birbirimizin gıybetini yapıp ölmüş etimizi yemekten, hatta birbirimizi boğazlamaktan kaçınmamışız.
İşçimizin alın terini, emeğinin karşılığını vermeyip biriktirdiğimiz paralarla her yıl Umre ve Mescid-i Aksâ'ya, Bosna Hersek'e gitmekle övünür hale gelmişiz.
Allah için sevmeyi, kardeş olmayı, yardımlaşmayı, birbirimizin derdiyle dertlenmeyi, zulme ve haksızlıklara başkaldırmayı, adaletli olmayı, çalışmayı, ahreti, ölümü, kendimizi ve bizi yaratan Allah'ı unutmuşuz.
Hâsılı suçumuz büyük olunca, acılarımız da büyük olmuş, ama hâlâ uyanmamışız.
Şimdi Ramazan geliyor. Şimdi uyanma ve arınma zamanı, tevbe zamanı. Şimdi pide kuyruklarında, hızlı imam, jet imam arayışlarında, zengin iftar sofralarında değil, Kur'an sofralarında, fakir sofralarında, ihlâslı din gönüllülerin safında toplanma, yer alma zamanı.
Hoş geldin on bir ayın sultanı Ramazan, inşallah bizleri hoş bulursun.
HEM NALINA HEM MIHINA
HALI YIKAMACILAR
Konya'mızda bulunan Halı Yıkama ve Temizleme Fabrikaları şu günlerde en bereketli ve de hareketli günlerini yaşıyorlar. Müşteri oluyorsun, Geliniz evde yıkanacak halılar var diyorsunuz gelip alacak vakit bulamıyorlar.
Fiyatlar birbirini tutmuyor. Kimi 5 kimi 4 kimi 3 lira istiyor metre karesine. Neden? diye soruyorsunuz. Çok para isteyen, az para isteyeni kötülüyor.
Onlar büyük bir havuzda yüzlerce halıyı birlikte, karıştırarak sabaha kadar bekletiyor, ıslatıyor, suyunu sıkıp kurutuyor ve sizlere getiriyorlar diye açıklama yapıyorlar.
Yani ey okuyucu bu işlerinde hilesi varmış, ucuz etin suyu kara olurmuş, halılar temizlenecek derken daha da kirlenirmiş. Benden söylemesi.
Bizim halılar mı? Onlar hâlâ ayakta saf saf olmuş alınmayı bekliyorlar.
GÜNÜN SÖZÜ
HASTA OLSAM, İLÂCIM, ÇORBAM, SÜTÜM O KİTAP!
SUDA MANTARIM, GÖKTE PARAŞÜTÜM O KİTAP.
Necip Fazıl Kısakürek