Konya’da spor, sanat ve siyaset dünyasının yakından tanıdığı, renkli kişiliğiyle dikkat çeken Hüseyin Avni Uluer, geçirdiği kalp krizi sonucu geçtiğimiz yıl 74 yaşında hayatını kaybetmişti. Bir dönem Konya Büyükşehir Belediyesinde yöneticilik de yapan Uluer, Kombassan Basketbol Takımında başkanlık görevinde de bulundu. Uluer ayrıca Türkiye Triathlon Fedarasyonu kurucu üyesi olmasının yanında, birçok federasyonda da yöneticilik yaptı. Gülen yüzü ve esprili kişiliğiyle her kesimin sevgisini kazan Uluer, ardından güzel hatıralar bıraktı. Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Genel Başkan Yardımcısı ve Yenigün Gazetesi Yazarı Recep Çınar, merhum Uluer’i anlattı.

AVNİ ULUER

Kim ne derse desin, bu dünyadan bir Avni Uluer, gökkubbede bir hoş seda bırakarak geçip gitti. 2021’in Ağustos ayında kaybettiğimiz Avni abi, bugün bile bir yerlerden çıkıp gelecekmiş gibi. Kimsenin ölümünü kabullenmediği, Konya’nın en renkli simalarından birisi olan Avni Uluer’le, özellikle sporla ve siyasetle uğraşan herkesin mutlaka yolu kesişmiştir ve illaki de bir anısı vardır. Bugün bile gittiğimiz her organizasyonda, her toplantıda Avni abinin ismi mutlaka geçiyor ve bir şekilde ölümsüzlüğünü koruyor. Daha doğrusu kendisini unutturmuyor.

Daha önce de yazıştım, Avni abi ile 80’li yılların sonu, 90’lı yılların başında tanıştım. O dönemlerde Belediye’den emekli olmuş, sporla ilgileniyor. Necati Yeğenoğlu’nun Gençlik Spor İl Müdürü olması hasebiyle de hemen hemen haftanın 4-5 gününü statta geçiriyordu. Bizim işimiz de spor olduğu için Avni abiyle tanıştık ve birbirimizden hiç ayrılmadık. Avni abi çok renkli bir adamdı. Konya’da değil de, İstanbul ya da Ankara’da doğmuş, büyümüş olsaydı, şanı şöhreti, parayı pulu koyacak yer bulamazdı. Sorun üreten değil, sorun çözen pratik zekalı, meddah tarafı olup, temaşayı seven bir adamdı. Avni abi ile anılarımız o kadar çok ki, ama benim için çok kıymetli olan, oğlum Emre’nin askerlik mevzusu.

“Emre asker olacak, yolcu edeceğiz. Bir gün öncesinden Avni abiye, ‘Abi Emre yarın saat 8’de gidecek, arabada yok, sen ona göre bize gel birlikte otogara gideriz’ dedim. ‘tamam’ Çınar’ım dedi. Emre’nin de son günü olduğu için biraz geç yattık. Ertesi günü sabahın altısı, kapının zili g.tüne nişadır sürülmüş sıpa gibi bas bas bağırıyor. Hanım erken kalktığı için, dürbünden bakmış, kapının önünde Avni abi. Açmış kapıyı buyur etmiş. Ama, Avni abinin sesi arka odalarda yankılanıyor. ‘Saat kaç olmuş bunlar niye yatıyorlar, geç kalacağız’ diye yırtınıyor. Hanım salona almış, ama hala söyleniyor. Avni abinin gürültüsüyle biz de uyandık. Gittim salona yanına, bir de ne göreyim; Avni abi tekli koltuğa bağdaşı kurmuş oturmuş. ‘Hayırdır Avni abi’ demeye fırsat bırakmadan, ‘saat kaç olmuş kardeşim, siz bu saate kadar niye yatıyorsunuz, ne zaman yetişeceğiz otogara’ demez mi? Ben başladım gülmeye. ‘Niye gülen oğlum’ dedikten sonra, ben, ‘Avni abi, sabah değil, akşam 7’de gideceğiz” dedim. Bu sefer o gülmeye başladı. Sonra birlikte güzel bir kahvaltı yaptık ve Avni abiyi uğurladık. Böyle bir dostluğumuz vardı Avni abiyle.

Yazımın başında da ifade ettiğim gibi, Avni abi, benim için hiç vefat etmemiş gibi, ama bugün, ama yarın, bir yerlerden çıkıp gelecekmiş ya da meşhur düdüğünü çalarak içeriye girecekmiş gibi. Özellikle bu Ramazan aylarında Avni abi spor camiasının olmazsa olmazlarından, iftar sofralarının en lezzetlisiydi. Mekanı Cennet olsun. Ne diyebilirim ki başka.

RECEP ÇINAR

Editör: TE Bilişim