Yakın dönemde hayatını kaybeden Konya’nın önemli değerlerinden biri de merhum Ömer Baler. Konya Yüksek İslâm Enstitüsü mezunu olan merhum Baler, 1986 yılında Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın görevlendirmesiyle Hollanda’ya gitti. Burada Milli Görüş’ün teşkilatlarında görev yapan Baler, aynı zamanda da imamlık görevini ifa ediyordu. Herkes tarafından sevilen ve sayılan merhum Baler, namazlarına son derece düşkün, namazı vaktinde kılma hususunda çok hassastı. Yardımsever bir yapısı olan merhum Baler, kimin ne sıkıntısı varsa onu gidermek için canla başla çabalardı. Araştırmacı-Yazar Salih Sedat Ersöz, merhum Baler hakkında şu ayrıntıları kaleme aldı;

2 Mart 1953 tarihinde Konya ili Beyşehir ilçesi Huğlu kasabasında doğdu. Konya’da orta ve liseyi yatılı olarak İmam Hatip’te okudu. Daha sonra Konya Yüksek İslâm Enstitüsü’nde yüksek tahsilini tamamladı. Isparta Vakıflar Müdürlüğüne bağlı orta öğretim yatılı erkek yurdunda müdür olarak görev yaptı. Askerliğini Gaziantep’te yaptı.

1986 yılında Erbakan hocamızın görevlendirmesi ile Hollanda’ya gitti. Hollanda İslâm Federasyonu (NIF) Milli Görüş’ün ilk Başkanlarından oldu. 1990 yılında Hollanda Bölge Başkanlığı yaptı. Daha sonra da vefatına kadar teşkilatta hizmet etmeye devam etti.

TEŞKİLATÇILIĞI ÇOK İYİYDİ

Kendisini Hollanda’ya davet eden Raşit Bal bu konuyu şöyle anlatır:

“Teşkilatımızın imam ihtiyacı vardı. Biz Türkiye’den imam talebinde bulunduk. Ömer Baler hocamız geldi. Daha sonra öğrendik ki Ömer Baler hocamız sadece imam değilmiş, aynı zamanda teşkilatçı imiş ve Erbakan hocamız tarafından gönderilmiş. İmamlık yapmaya başladığından kısa süre sonra bunu öğrendik. Kendisi de bunu ifade etti. Bundan sonra Ömer hocam Hollanda Milli Görüş Teşkilatının Başkan Yardımcılığına getirildi. Bir yandan Cami hizmetini yapıyor bir yandan da Bölge Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyordu.

Teşkilatçılığı çok dikkat çekti. Kahvelere gidiyorduk ve Ömer hocam kahvedeki insanları irşad ediyordu. Anlattıklarına karşı çıkanlar olmasına rağmen Ömer hocam bunlara aldırmıyor ve çalışmasını bütün hızıyla sürdürüyordu. Bu cesur ve korkusuz çalışması ile birçok kişinin Milli Görüşe katılmasına vesile olmuştu. Ayrıca çok sayıda kiliseye ve üniversiteye giderek oralarda çalışma yaptı. Milli Görüşü ve İslâm’ı anlattı. Bu çalışmalarda Ömer hocamın aksiyon adamı olduğunu bir daha gördüm.

Erbakan hocamıza ve Milli Görüşe bağlılığı o kadar ileriydi ki yaptığı bütün hizmetleri ve çalışma ilkeleri oradan neşet ediyordu. Bütün duruşu bunların etrafında oluşmuştu.”

TAM BİR DAVA ADAMIYDI

Kendisini yakından tanıyan ve Hollanda’da beraber çalıştıkları Recep Soysal’ın Ömer Baler hakkındaki görüşleri de şöyle:

“Ömer Baler hocamız bütün faaliyetlerde vardı. Ön plana fazla çıkmıyordu ama arka planda çalışıyordu, bağlantı kuruyordu, arkayı topluyordu. Tam bir dava adamıydı. Tam inanmış bir mü’mindi. Ben vefatına inanamıyorum. Beni derinden yaraladı.”

Hollanda Ayasofya Cemiyeti eski Başkanı Bayram Başalan’da Ömer Baler’le ilgili şunları söyledi:

“Ömer hocamı 1989’da Rotterdam’a gelmesi ile birlikte daha yakından tanıdım. Ömer Baler hocamız yeri doldurulamayacak bir kardeşimizdi. Kendi ilkelerinden ve davasından en ufak şekilde taviz vermeyen bir yapısı vardı. Çok sosyal bir insandı. Her kesime rahatlıkla girebiliyordu. Bölge Başkanlığı döneminde beraber çalışmıştık. Büyük hizmetler yapmıştır. Her gittiği yerde de sevilen, sayılan bir kişiydi. Burada görev yaparken İstanbul, Ankara ve Konya ile yakın ilişkiler kuran bir kardeşimizdi. Allah makamını cennet eylesin. Ömer Baler ve bu gibi kardeşlerimizin faaliyetlerini örnek olması bakımından mutlaka yeni nesillere aktarmamız gerekiyor.”

SEVİLEN, SAYILAN BİRİYDİ

Hollanda Rahman Cemiyeti eski Başkanı Ferruh Pınar’ın görüşleri de şöyle:

“Ömer Baler hocamız sevdiğimiz, saydığımız önümüzde giden bir büyüğümüzdü. Ben Ömer hocamı 1990’daki hac organizasyonu programında daha yakından tanıdım. 1990 yılında Hollanda’dan otobüslerle Ömer hocamın kafile başkanlığında hacca gitmek nasip oldu. Uzun bir yolculuktu. Türkiye üzeri Konya, Urfa gibi şehirleri de gezerek Irak, Bağdat, Kerbela üzerinden hacca gittik. Türkiye’den de katılanlar oldu, 4 otobüsle gitmiştik. Hacda Ömer hocamla ilgili beni etkileyen, unutamadığım bir olay olmuştu. 90 yılında tünel faciası yaşanmıştı ve çok sayıda hacımızı o faciada kaybetmiştik. Biz o faciada şeytan taşlama için tünele girmiştik. Tünelde sıkışma başlayınca biz geri döndük. Tünelde büyük bir facia olduğunu sonra öğrendik. Resmi rakamlara göre 1500 kişi ama gerçekte daha büyük sayıda ölenler olmuştu. O karışıklıkta kimin kayıp olduğunu kimin hastanede olduğunu ve kimin yaşadığını da tespit etmek mümkün değildi. Ömer hocamdan 7 gün haber alamamıştık ve kendisinden ümidi kesmiştik. 7 günün sonunda çıktı, geldi. Herkes hem üzüntü, hem sevinç gibi karışık bir duygu içinde oldu. Nerede olduğunu sorduğumuzda, hastanede yaralılarla ve cenaze tespitleri ile uğraştığını söyledi. Görev aşkı gerçekten en üst seviyede idi. Görevini en ciddi şekilde ve kendisini kaybedercesine yapardı. 97’de Hollanda Milli Görüş Teşkilatları Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrıldı. Beni Kuzey Hollanda Bölgesi Yöneticisi olarak atamıştı. Davanın sevdalısıydı. Önde gözükmediği zamanlarda bile o arka planda vardı. Değerli bir kardeşimizi kaybettik. Ben kendisini hayırla yad ediyorum. Ailesine ve teşkilatımıza başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun.”

Ben Ömer Baler ağabeyimi 90’lı yıllarda tanıdım. O yıllarda sık sık Konya’ya gelir her geldiğinde Adnan Acar kardeşimle beni arardı. Bir araya gelir, her gün gece geç saatlere kadar sohbet ederdik. Konya’dan ayrılıncaya kadar görüşmediğimiz gün olmazdı. Bu yıllarca devam etti. Bu sebeple onu çok yakından tanıma fırsatım oldu.

Ömer Baler ağabeyim, namazlarına son derece düşkün, namazı vaktinde kılma hususunda çok hassastı. Yardımsever bir yapısı vardı. Kimin ne sıkıntısı varsa onu gidermek için canla başla çabalardı. Konuşması sırasında mutlaka Erbakan hocamızla ilgili bir hatırasını anlatır, anlatırken de gözyaşlarını tutamazdı. Duygusal bir yapısı vardı. Acı veren bir olay yaşadığı veya duyduğu zaman hemen ağlardı.

Çözüm insanıydı. Gerek teşkilatlarla ilgili gerekse insanların şahsi de olsa bir problem olduğu zaman üstüne gider, o problemi çözer ve sonra da tekrarlanmaması için takipçisi olurdu. İnsanların dertlerini dinler, onlara derman olmaya çalışırdı.

İlim sahibi insanlarla sohbet etmeyi çok severdi. Basiretli, öngörüsü kuvvetli, davasına sadık, aklı selim, merhametli, dostlarına karşı vefalı idi. Düşüncesine, fikri yapısına bakmadan herkese değer verirdi. Her düşüncedeki insanlarla çabuk diyaloğa girer, onları asla dışlamazdı. Yumuşak, sakin bir o kadar da kararlı bir yapısı vardı. Sürekli güler yüzlüydü. Asık suratına, asabi davranışına hiç şahit olmadım. Samimi bir mü’mindi.

Hollanda’dan son defa ayrılırken oradaki dostlarına, “başımıza ne geleceği belli olmaz, bana bir şey olursa şu kişilerden bilgi alabilirsiniz” diyerek yeğenlerinin telefon numaralarını vermiş. Ayrıca; “Öldüğüm zaman mezar taşıma gülerken ağlayan adam” yazdırın diye de vasiyet etmiş.

Yaptığı iki ayrı evlilikten bir kızı iki oğlu dünyaya geldi. Kızından da iki torun sahibiydi. Kızı ve torunları Konya’da, oğulları ise Hollanda’da yaşıyorlar.

Hollanda’dan geldikten sonra İstanbul’da koronavirüse yakalandı. 18 Kasım 2020 de İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma hastanesine yattı. 23 Kasım’da yoğun bakıma alındı. 24 Kasım da entübe oldu. 20 gün süren entübe tedavisi sonuç vermeyince 14 Aralık’ta vefat etti. Cenazesi İstanbul’dan Konya’ya getirildi ve 15 Aralık’ta doğduğu yer olan Huğlu kasabasında toprağa verildi. Ömer ağabeyim hoş bir seda bırakarak ebedi âleme irtihal eyledi. Allah rahmetiyle muamele buyursun. Mekânı cennet olsun. Şehitler sınıfına dâhil olsun İnşallah…

BUGÜN BİTTİ, YARININ SAHİBİ ALLAH

Son olarak kızı Betül Baler’in babası hakkında görüşlerine yer verelim:

“Yardımsever bir insandı babam… Çok çabuk ağlardı. Cebindeki tüm parasını yardıma muhtaç insanlara dağıtırdı. Çok kararlıydı. Verdiği karardan dönmezdi. Ailesine, sülalesine, yeğenlerine çok düşkündü. “Ölürsem mezar taşıma “gülerken ağlayan adam” yazdır” demişti. Babamın bir sözü her zaman kulağımda; “Bugün bitti kızım, yarının sahibi Allah” derdi. Sabırlıydı, kitap okumayı ve kitap hediye etmeyi çok severdi. Arkadaşlık, dostluklara çok önem veren herkesin acısında mutluluğunda bulunan ve paylaşan biriydi. Mekânı cennet olsun.”

SALİH SEDAT ERSÖZ

Editör: TE Bilişim