Futbola Konya Demirspor’da başladı, Konyaspor’da profesyonelliğe adım attıktan sonra Kocaelispor ve Mersin İdman Yurdu’nda oynadı. Konyaspor şampiyonluğu üç gol farkla Sakaryaspor’a kaptırırken de, lig bitmeden üç hafta önce şampiyonluğu ilan ederken de yeşil beyaz formayı giydi. Fakat formayı sırtından çıkardıktan sonra futbolun içinde olmak istemedi. Bu kadar da değil; dirsek çürütüp Hukuk Fakültesi okuyup avukat oldu ama büroyu kapatıp ticareti seçti. Kemal Güven futbolun seyrine dair çok önemli tespitlerde bulundu.

Sohbetimize sizi tanıyarak başlayalım. Hangi tarihte, nerede dünyaya geldiniz, hangi okullarda tahsil gördünüz?

1967 yılında Konya’ da doğdum. Mehmet Karaciğan İlkokulu, Mevlana Ortaokulu ve şimdi adı Konya Lisesi olan Gazi Lisesi’ni ilk ve orta öğrenimimi tamamladım. Daha sonra da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum.

Futbolla ilginiz nasıl başladı, çocukluk yıllarınızın yıldızı kimdi?

Futbola mahalle arasında top oynayarak başladım. Özellikle bir yıldız ismim yoktu.

Hangi takımda futbola başladınız ve hangi liglerde kimlerin formalarını giydiniz?

Futbola Konya Demirspor’da başlayıp 1981-1984 yıllarında formasını giydim. Daha sonra Konyaspor’a transfer oldum. Konyaspor’da 1985-1989 ve 1993-1998 dönemlerinde oynadım. 1989-1992 arasında Kocaelispor’da futbol hayatıma devam ettim. 1992-1993 sezonunda da Mersin İdmanyurdu’nda kiralık olarak oynadım.

Yaşadığınız şampiyonluklardan bahseder misiniz?

Amatör ligde şampiyonluk yaşayamadım ama Konyaspor ve Kocaelispor’ da 2.ligden 1.lige

(şimdiki süper lige) çıkarak 2 kez şampiyonluk yaşadım.

Konya Demirspor sizin için ne anlam taşıyor?

O zamanların kısıtlı imkânlarına rağmen bizlerin gelişimi için en iyi ortamı yarattılar, üzerimde çok emekleri vardır.

Futbol yeteneğinizin gelişmesinde en büyük katkıyı veren Antrenörünüz kimdi?

Modern anlamda ilk alt yapı eğitimimi Ömer Zengin’den aldım. Onun öğrettikleri bütün futbol hayatım boyunca bana rehberlik etti, üzerimde çok emeği vardır. Buradan saygıyla selamlıyorum.

Ne zaman ve hangi kulüpte profesyonel oldunuz?

1985 yılında Konyaspor’da profesyonel oldum.

İlk profesyonel takım arkadaşlarınızı ve teknik direktörünüzü hatırlıyor musunuz?

Ben Konyaspor ile profesyonel sözleşme imzaladığımda Coşkun Süer teknik direktörümüzdü. Kaleci Metin Erimez, Varol abi, Orhan abi, Salih Eken, Naci Uzun, Zeynel abi, Tatar Metin, Necip Koçak, Abdullah Kandemir, Kaleci Sedat Ünlüer gibi takım arkadaşlarım vardı.

Eğitim hayatı ve futbolu bir arada devam ettirmek zor olmadı mı?

Çok zorlanmadım, kamplar ders çalışmam için uygun ortamı yaratıyordu. Futbol, eğitim hayatımı çok etkilemedi, ancak okul futbol hayatımı çok etkiledi. Sağ olsun hocalarım ve yöneticilerim bana anlayış gösterdiler, özellikle üniversite sürecinde sınavlara gitmeme izin verdiler, ancak her sınav dönemi benim maçlara ve antrenmanlara düzenli katılmamı engelledi. Profesyonel futbol yaşantımın ilk yıllarındaki bu kesintiler futbol kariyerimin seviyesini de etkiledi. Açıkçası futbol kariyerimde olmam gereken yere gelemedim, bunun en önemli sebeplerinden biri üniversite eğitimimi de futbolla beraber devam ettirmek istememdir. Sonuçta bu bir tercihti, bu da benim tercihimdi.

Yanılmıyorsam genç milli takıma çağrılmıştınız, anlatır mısınız?

Demirspor genç takımında oynarken 1982 yılında genç milli takım seçmelerine davet edildim. İzmir Yamanlar’da 30 gün kamp yaptık yaklaşık 60 aday futbolcu vardı, kampın sonunda 16 kişilik genç milli takım kadrosuna seçildim. 4 kez genç milli formayı giydim.

Hocalarımız Doğan Andaç, Kamuran Soykıray, Orhan Yüksel idi. Macaristan ile eleme maçında, 3-0 yenildiğimiz maçın rövanşında İstanbul’da Macaristan’ı 1-0 yendik. Kocaeli’de Almanya ile ve Romanya ile özel maçlar yaptık.

Fakat Milli Takım davetlerinin arkası gelmedi. Bunda o dönem Ankaragücü’nün size transfer teklif etmesi ve sizin bu teklifi kabul etmemenizin etkisi olabilir mi?

Evet. Milli takım sürecim çok kısa sürdü. Aslında kamplarda ve maçlarda başarılıydım ve diğer maçlar için de çağrılmayı bekliyordum. Fakat olmadı. Sizin öngörülerinizin doğru olma ihtimalini de göz ardı etmemek gerek.

Futbolcular, başta kamp ve deplâsman seyahatleri olmak üzere sıra dışı çok anı biriktirir. Bizimle paylaşabileceğiniz birkaç hatıranız mutlaka vardır, anlatır mısınız?

Özkan Sümer ile çalışıp şampiyon olduğumuz sene, devre arası kampı için Gümüldür’e gideceğiz, kulakları çınlasın malzemecilerimiz Şahin ve Hasan otobüsün hareket saatinde otobüste değillerdi. Tabi saniyeler hareket saatini gösterince Özkan hoca otobüsü hareket ettirdi. Biz “Hocam malzemeciler yok” dedik. Dinlemedi tabi. Sonrasında kamptaki ilk antrenmanımızda kendimiz malzemelerimizi hazırladık, Şahin ve Hasan arkadan otobüsle gelmişler, fakat korkuyorlar kampa gelemiyorlar, ağaçların arkasından bizi izliyorlar. Sonra çağırdık hocayla da konuştuk. Yüklü bir ceza alarak kampa katıldılar. Özkan hoca çok disiplinli, saniyeleri bile hesaba katan bir antrenördü. Her şeyin kuralı ve karşılığında ceza ve ödül sistemi vardı.

Eskiden yoktu ama son yıllarda menajerlik müesseseleşti. Artık neredeyse amatör futbolcuların bile menajeri var. Sizin döneminiz ve şahsi tercihiniz nasıldı?

Ben bütün transferlerimi tek başıma yaptım. Düşünebiliyor musunuz 18 yaşında bir genç şehrin en önemli iş adamları ile oturuyor ve transfer pazarlığı yapıyor. Tabi ki öyle bir pazarlık olmuyordu, biz pazarlık yaptığımızı zannediyorduk. Yöneticilerimiz ne söylüyorsa o şekilde anlaşıyorduk. Şimdi bu işler daha kurumsal işliyor, futbolcular da daha bilinçliler.

İlk onbirde çok şans verilmese de Sakaryaspor’un üç gol farkla şampiyonluğu kaptığı sezon Konyaspor’da oynuyordunuz. Gizemlerle dolu bir sezon yaşadığımızı düşünüyorum. O sezonu hatırladığınızda zihninizde neler canlanıyor?

Bütçe olarak çok daha küçük bir takımdık, yalnız hocamız Nevzat Güzelırmak’ ın, liderliğinde çok iyi bir sezon geçirdik. Sakarya’daki maçta hakem ilk yarıda Gürsel abiye, sonra da rahmetli Mete’ ye kırmızı kart gösterip oyundan attı. Açık faul olan bir gol yedik, fakat 9 kişi Sakaryaspor’un o güçlü kadrosuyla başa baş mücadele ettik. O hafta maçı kaybetmemize rağmen sadece oynayan 9 kişi 20’şer TL prim aldık. Bir de meşhur son Tarsus İdman Yurdu maçı var ki unutulmaz. O maçın tamamı bir aksiyon filmi gibidir. Siz de pek çok şeyi bizimle yaşadınız zaten.

Futbol tarihimize “Tavuklu Tarsus maçı” diye geçen o hüzün maçından önce ve sonra yaşananlar hakkında neler söylemek istersiniz?

Sakaryaspor ile aramızda Sakaryaspor lehine 6 gol averaj farkı var ve aynı puandaydık. Son maçta Sakaryaspor sahasında Üsküdar Anadoluspor ile biz de sahamızda Tarsus İdman Yurdu ile oynadık. Şehir bütün kurumları ve taraftarı ile şampiyonluk için şartlanmış ya da şartlandırılmıştı. O maça gelinceye kadar iki takımda maçlarını birbirine nispet yaparcasına yüksek farklarla kazanmış. Bizim maçın geç başlaması için tam bir organizasyon vardı. Sahaya çıktık; ne polis ne asker var. Seyirciler sahada, sahanın değişik yerlerinde tavuklar var, hakem tavukları toplatmaya çalıştı, bayağı bir zaman sonra tavuklar toplandı. Sonra sahaya çıkıyoruz, Kaleci Nejat abi Tarsus’ un renkleri (sarı) ile aynı renk kaleci forması giymiş, hakem formanın değiştirilmesini istiyor, malzemeci Hasan formayı götürüyor, yenisini 10 dakikada getiriyor. Getirdiği de bir ton farklı, turuncu renk bir forma, hakem kabul etmeyince tekrar gidiyor… Maç başlayacak, yan hakemler fileleri kontrol ediyorlar, fileler kesilmiş, havada uçuşuyor. Hakem kızdı; organizasyonu anladı ve “Böyle oynatacağım” deyip maçı başlattı. Maç oynanıyor, bir gazeteci; ulusal basından, elinde fotoğraf makinesiyle ağzı burnu kan içinde sahanın içine daldı ve hakeme beni kurtarın diyor. İlk yarı 1-0 galibiyetimizle bitti, ikinci onlar Yugoslav kalecilerini çıkardılar. İkinci yarı tek kale bir maç oldu fakat ancak 5-0 bitti. Bize 9 fark gerekiyordu. Sakaryaspor Üsküdar Anadoluspor maçı 2-0 bitmiş. Bizim maç geç bittiği için 2 saat kadar sonra şampiyon olduklarını anlamışlar. Maç bitti, sahanın içinde taraftar önüne kim geliyorsa vuruyor. Tarsus’lular maçın sonunda gelen Jandarmanın oluşturduğu çemberin içine sığındılar. Sonuçta o sezon böyle aksiyon dolu bir maçtan sonra averajla Sakaryaspor şampiyon oldu.

Ertesi sezon Özkan Sümer’in koordinasyonundaki Konyaspor Ligin bitmesine üç hafta varken şampiyonluğunu ilan etti ve siz de o sevinci yaşadınız. O sezona dair sizde özel olan anılarınız var mı? Mesela ben Uşak’ta hakemin Konyaspor’u adeta biçtiği Babaeski maçının, deplâsmanda 4-1 mağlubiyetle biten Kuşadası maçının ve Şenlikköy’de Seydiç’in penaltı kaçırdığı ve Konyaspor’un 3-1 kazandığı maçın önemli bir yol haritası olduğunu düşünüyorum, ne dersiniz?

Yanılmıyorsam bir önceki sezon Tarsus maçından dolayı 5 maç ceza almıştık. Bu kadar da fikstür gereği deplasman maçı var. Bunca maçı peş peşe dış sahada oynamamıza rağmen ligi şampiyon tamamlamayı başardık. O senenin tamamı bir başarı hikâyesidir. Tüm doğruların bir araya geldiği bir sezondu. Öncelikle Özkan hocanın toplamda kulübü yönetmesi ve kulübün de buna uyum göstermesi, tabi ki bütçe ve siyasi destek. Taraftara da ayrı bir parantez açmak gerek, o sezon perşembe günü çift kale antrenmanımıza bile 5 bin taraftarın geldiği bir sezondu. Tüm unsurları ile herkesin çok keyif aldığı bir sezondu.

DEVAM EDECEK

MUSTAFA GÜDEN

Editör: TE Bilişim