Konya’nın yetiştirdiği önemli isimlerden biri olan merhum Seyit Mehmet Buğa, 2017 yılında Hakk’a yürüdü. Milli Selamet Partisi döneminde gençlik kolları başkanlığı yapan Buğa, İttifak Holding'in kurulmasına öncülük eden ve yaklaşık 20 yıl İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten başarılı bir işadamıydı. Şair-Yazar Salih Sedat Ersöz, merhum Buğa’nın bilinmeyen yönlerini anlattı.

SEYİT MEHMET BUĞA

Seyit Mehmet Buğa 25 Mart 1952 günü Araplar Nehri Kafur mahallesindeki mütevazı evlerinde dünyaya gözlerini açar. Kunduracılık yaparak geçimini sağlayan ve Leblebicilerin Ahmet olarak bilinen Baba Ahmet ve Ev hanımı Anne Şerife hanımın üç kız çocuğundan sonra dünyaya gelen erkek evlatlarıdır. Dede Seyit Efendi de Leblebicilerin Seyit olarak anılmaktadır. Minik yavruya da dedenin ismi verilir. Minik Seyit Mehmet’in sağlıklı olarak dünyaya gelmesi Buğa ailesinde o gün apayrı bir sevinç ve mutluluk rüzgârlarını estirir. Zaten Seyit Mehmet büyürken de üç kız kardeşten sonra ailenin tek erkek evladı olarak oldukça nazlı yetişecektir.

Seyit Mehmet Buğa çocukluk yıllarını şöyle anlatır:

“Bizim evimiz Akif Paşa İlkokulu, İğdeli Cami ve Mescitbaşı diye bilinen bölgede klasik bir Konya eviydi. Bu bölgenin en büyük özelliği meşhur Konya tandır kebabının yapıldığı, tandır kebabıyla ünlü mahalle olmasıdır. Çocukluğumda mahalle sakinleri en az ayda bir cuma geceleri yatsı namazını müteakip toplanır yapılan tandırı neşe içerisinde birlik beraberlik dostluk duyguları ile afiyetle yerlerdi. 1960 ihtilalinden sonra Konya merkezinde faaliyet gösteren siyasi partilerin yöneticileri bile bu toplantılara katılır, hangi partiden olurlarsa olsunlar, hangi görüşten olurlarsa olsunlar buradaki sohbete katılırlardı. İlahiler okunur, çok hoş sohbetler yapılırdı.

Evlerin tavanına kirişler çakılır, kirişlerdeki çivilere iple kavunlar, armutlar, üzümler helkelerde asılırdı. Her evin bademliği olurdu elma, kayısı, erik saklanabilir, ceviz olurdu. Kayısıların çekirdeği tatlı olurdu çekirdekler atılmaz saklanırdı. Kayısı kurusu, pestil, etlik yapılırdı. Etlikler çömleklere doldurulur, sucuk, pastırma yine evlerde yapılırdı.”

Seyit Mehmet Buğa İlkokulu Akif Paşa İlkokulunda okudu. Okula gitmeden önce 4 işlemi yapabiliyor, 3. sınıf problemlerini, havuz problemlerini çözebiliyor, okuma yazmayı da biliyordu. İlkokulda 9 ayrı öğretmende okudu. 1958’de başladığı ilkokulu 1963’te bitirdi. En çok sevdiği ders matematikti.

1960 ihtilalinden sonra eşi subay olan bir bayan öğretmenden dayak yemişti. Adı Reyhan olan bayan öğretmen dayağı çok seven herkesi döven bir öğretmendi. Küçük Seyit Mehmet dayak yediğini babasına anlatmış, uzun süre muhtarlık yapan babası Ahmet Efendi de okula gelerek hem öğretmene hem idareye tepkisini göstermişti.

Dindar bir aileden geldiği için küçük yaşta hem Kur’an’ı Kerim’i öğrendi, hem de mahalle camiinde müezzinlik yapmaya başladı. Kapı caminin eski müezzinlerinden Sarı Hüseyin hocadan, Ali Karayel hocadan, Derbentli Mustafa efendiden ve Sivaslı Topal Hocadan dini dersler aldı. Mahalle camiinde mahallenin çocuklarının ayaklarını yıkar, onları camiye alır okuturdu. Babası bisikletinin önüne oturtur, hem gezdirir, hem de Kur’an-ı Kerim ezberini dinlerdi.

11-12 yaşlarında iken bir cenaze evinde hatim inilir. Hatim cüzü okuyanlara cenaze sahiplerinin verdiği parayı babasına vermek ister. Babası bu paranın nereden geldiğini sorar. Hatim karşılığı verildiğini söyleyince de babası cebinden aynı miktar para çıkararak verir ve şöyle der: “Bunu bir daha para ile yapma, bunu karşılıksız yap. Bu aldığın parayı da fakire ver bir daha olmasın bu doğru bir şey değil, bu para fakirin hakkı.”

İlkokuldan sonra İmam Hatip Okuluna başladı. Orta kısımda iken İmam-ı Gazali’nin İhya’sını, Seyyid Kutup’un tefsirini ve Elmalılı tefsirini bitirmişti. Çok kitap okuyor, bilhassa fıkıh kitapları okuyordu.

Bir gün matematikçi Mustafa Yılmaz hocaya arkadaşları ile; “Biz Cenab-ı Hakk’ın kanunlarını kabul ederiz diğer fen bilimleri ile ilgili kanunları kabul etmeyiz. Kanunları Cenab-ı Hak koyar, bunları istediği zamanda değiştirir, bizi bu sizin yazdığınız kanunlar bağlamaz onlar ancak sizi bağlar” diye itiraz ederler. O da tahtaya “hiçbir şey yoktan var olamaz, var olan bir şey de yok olamaz” yazar. Bu kendisinde iz bırakır.

İmam Hatip Okulunda iken coğrafya dersi sınavında kopya çekmeye niyetlenir. Ama kopya çekmenin hırsızlık ile eşdeğer olduğuna inanır ve ömrü boyunca bir daha kopya çekmediği gibi çekmeye de teşebbüs etmez.

İmam Hatip Lisesi’nde öğrenciler genellikle boks veya güreş sporu ile meşgul olur. Seyir Mehmet’de bu sporlardan birini yapmak ister ama babası “bu sporcuların giydiği kıyafetlerin dini yönden uygun olmadığını söyleyerek” spor yapmasına izin vermez.

İHL’ni bitirdikten sonra Konya Gazi Lisesi’nin Fen bölümünden mezun olur. Zira o yıllarda İHL mezunları üniversite sınavlarına giremiyor, üniversiteye girebilmek için normal lise mezunu olmak gerekiyordu.

Liseden sonra 1972 yılında Konya Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi (DMMA) inşaat bölümünü kazanır. Akademide Ayhan Ersöz ile birlikte kitaplık kurarlar. O kütüphane düşünce dünyalarının iç kalesi olur. Akademide Talebe Derneği’nde görev alır ama daha sonra ayrılır.

Akademi de okurken 1975 yılında evlenir. 1976’da ilk çocuğu Ahmet dünyaya gelir. Daha sonra sırası ile Müşerref Saliha, Mustafa İsmail ve Ebru Sena isimli çocukları olur.

1975’ten 1977’e ye kadar Milli Selamet Partisi (MSP) Gençlik Kolları Başkanlığı yapar. Sonra bırakır. Bırakma nedenini daha sonraki yıllarda şöyle açıklar: “Gençlik Kolları Başkanı iken kendi yaptığınız en büyük yanlışı bile yanlış olarak göremediğinizi anladım. Siyasette bir yere geldiğiniz zaman kendi düşünceniz insanı yanıltıyor. Bir siyasi görüşüm olsa da siyasi partinin o yapısına sıkı sıkıya hiçbir zaman bağlı kalmadım.78’den sonra da herhangi bir siyasal kadro ile çalışmadım. Evet, siyasete desteğim olmuştur ama herhangi bir partide görev alarak çalışmadım. Kendi kesimimizi iş güç sahibi etmeden devlette görev almayı hiç düşünmedim ve devlet işinde de hiç çalışmadım.”

Akademiyi bitirdikten sonra 1978 de Ayhan Ersöz, Hüsamettin Yaldız, Hasan Süvarioğlu isimli arkadaşları ile birlikte Seha Mühendislik adı ile özel büro açarlar.

1979’da askere gider. Önce Narlıdere İstihkâm okulunda sonra da Manisa Akhisar’da yedek subay olarak askerliğini yapar. Askerliğini yaparken 1980 darbesi olur. Askerlikten sonra tekrar büroya döner. Diğer iki arkadaşı ayrıldığı için 1982 yılından sonra Ayhan Ersöz ile çalışmaya devam ederler. Daha sonra yıllarda müteahhitliğe başladığı için kardeş gibiydik dediği Ayhan Ersöz ile de ayrılık yaşarlar.

Bu arada Ribat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de üstlenir. Yazı işleri müdürü iken 8 ayrı dosyadan DGM’de yargılanır. Bu davaların yedi tanesi 163. maddeden bir tanesi de illegal örgüt kurma iddiası ile açılmıştır. 36 gün tutuklu kalır.

O dönemde ülkenin en büyük problemi işsizliktir. İşsizlik sıkıntısı içinde büyük bir derttir ve bu derdi ortadan kaldırmak için düşünceler içindedir. Hapishanede fıkıh kitaplarını inceler. Düşüncelerine cevaplar arar. Hapishaneden çıktıktan sonra bu konudaki çalışmalarını hızlandırır. O tarihlerde YİMPAŞ kurulmuştur. Orayı görür, inceler.

Kendisi o dönemi şöyle anlatır:

“Hayrettin Karaman, Orhan Çeker, İsmail Kaya hocalarımızla görüştük, Konya’mızda bir söz vardır. ‘İşsizlik ipsizlik getirir’ diye. İşsiz insan ne yapacak? Kahveye gider, kâğıt tavla oynar. Bizim kesimimizdeki insanlar bile işsizlikten dolayı sizden kaçarlar. Hatta sosyal olarak bize düşman bile kesilebilirler. İşsizlik ile mücadele etmemiz gerekiyordu. İşsizlik ile mücadele eden kesimde dindar kesim olmalıydı. Bizim bu insanları kazanmamız gerekiyordu. Biz 20 kişi toplandık. Ahitleştik, ‘şirket kara geçinceye kadar ortak olmayacağız. Şirket kâr dağıtacak noktaya gelirse bunun sürekliliğine inanırsak halka açık şirket haline getireceğiz’ dedik.

DPT marifeti ile devletin teşvik verdiğini, bunun için de bir kısmının düşük faizli kredi bir kısmının ise belli şartlara bağlı hibe olduğunu gördük. Bilhassa hibe kısmından istifade edebileceğimizi gördük. Bunlarla ilgili olarak hoca efendilerden görüşler aldık. Primlerin kısa zamanda daha büyük olması için Konya’mızda çalışma başlattık. Dayanışmayı çatışmadan daha çok sevmeliyiz. Mutedil olabilmek, iletişimin sağlıklı olabilmesi ile sağlanır. Hollandalıların bir sözü var, “Rüzgârın olduğu yerde akıllı adam yel değirmeni yaparmış, akılsız adam ise rüzgâra karşı yürürmüş. Biz yel değirmeni yapmalıydık.

Konya’daki arkadaşlara ‘devletin teşvik diye bir çalışması var, devletin bu teşvikinden istifade ederek Türkiye’de büyük diye bilinen kurumlar meydana geliyor. Bunlar devletten ciddi destekler alıyorlar. Tekel oluşturuyorlar. Anadolu’da işsizin iş bulabilmesi gelir dağılımından faydalanabilmesi ileri ülkeler seviyesinde gelir barajının aşılabilmesi için Anadolu’da yatırım yapılması gerekir. Ya bize ortak olun ya da yeni ortaklar bulun. Konya’ya yatırımlar yapın ve bunu şehre dönüştürün’ dedik. Böylece bilgi ve birikime ortak olanlara cesaret verdik.”

Bu düşüncelerle İttifak Holding'in temelleri 1988 yılında 20 idealist girişimci tarafından atılmıştır. Farklı sektörlerdeki büyümesini takiben 1993 yılında holdingleşen ve 1994 yılında da Sermaye Piyasası Kurulu`na kaydolan İttifak Holding, kurumsal yapısı ile Anadolu'daki ekonomik kalkınma hamlesine büyük katkılar sağlamış, binlerce işsize iş kapısı, ekmek kapısı olmuştur. Seyit Mehmet Buğa 20 yıl İttifak Holdingin başkanlığını yürütmüştür.

İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanlığından ayrıldığı son yıllarında önce gözlerinde başlayan rahatsızlık, daha sonra kalp rahatsızlığına dönüşmüştü. Kalp damarlarındaki tıkanıklık sebebiyle yapılan anjio operasyonunda stend takılmıştı.

Bir gün sabah namazını kıldıktan sonra evinde yaptığı günlük tilavet, tefekkür ve duasını tamamlar. Üzerinde hafif grip belirtileri ve vücut kırgınlığı vardır. “Üstümü örtün, uyuyacağım” der. Üstü örtülür, uykuya dalar. Bir süre sonra bakıldığı zaman hareketsiz olduğu görülür. Kalp krizi geçirmiş ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamamıştır. 7 Ocak 2017 Cumartesi günü ebedi âleme irtihal eylemiş, 8 Ocak 2017 Pazar günü Musalla mezarlığında toprağa verilmiştir.

Girişimciliği ve yatırımcılığı ile Konya ve ülke ekonomisine çok şey kazandıran Seyit Mehmet Buğa yatırımla ilgili düşüncelerini şöyle açıklamıştır:

“Hedefte siyasetini belirleyemeyenin stratejisi olmaz. Stratejisini belirlemeyenin taktiği olmaz. Taktiği doğru olmayanın ise uygulaması yanlış olur. Siyasette yaptığınız hatayı strateji ile kapatamazsınız. Stratejideki hatayı taktikle kapatamazsınız. Taktikteki hatayı uygulamada kapatamazsınız. Bu bir bütünlüğü ifade eder. Makrolar mükemmel mikro değerler mükemmel olmalı. Bunlarda uyumlu olmalı. Konya marka şehir olmak istiyorsa, aynı doğruları bulması ve buna bağla kalması gerekir. Türkiye şu anda kalitesiz mal ihracatının sıkıntısını yaşıyor. Ürettiğiniz malın hepsi kaliteli olur ama bunlar birbirleriyle uyumsuz olursa yine olmaz. Olması gereken yerde olması gereken parçalar çok kıymetlidir.”

Buğa hayat düsturunu da şöyle açıklamıştır:

“Hayat düsturunda beş konuda işlerimi sıraya koymam gerekir. Her yaptığım işin mükemmeliyetçiliğine bakarım. Benim 5 tane görevim var. 1-Allah ve Resulüne karşı görevim. 2- Kendime karşı görevim. 3- Ailem ve yakın çevreme karşı görevim. 4- Tanıdığım olsun tanımadığım olsun insanoğluna karşı görevim. 5- İnsanların dışında kalan mahlukata karşı görevim. Bir görevin sünnetini yerine getirdim diye diğerlerinin farzını terk edemem. Çocuklarımın iyi bir velisiyim. Cenab-ı Hak iki şeyi affetmiyor. Birincisi kendine şirk koşulmasını affetmiyor. İkincisi bana ait olmayan kul hakkını affetmem diyor. Ben de hiçbir kulun hakkını istemedim, istemem de.”

Oğlu Ahmet Buğa babası hakkında şunları söyledi:

“Babam merhum Seyit Mehmet Buğa harama, helale dikkat eden, inancını titizlikle yaşamaya çalışan, mücadele ruhlu, fedakâr bir kişiydi. Bizim için hem bir patron, hem hoca, hem babamız, hem de inandığı doğruları bizlere de yaşatmaya çalışan gayretli bir mü’mindi. Biz kendisinden razıydık. Allah’da razı olsun.”

Hem merhum babamın hem de benim çok yakından tanıdığımız Seyit Mehmet Buğa ağabeyimi İttifak Holdingin odasında zaman zaman ziyaret eder, o çok hoş sohbetini zevkle dinlerdim. Ribat Dergisi Yazı İşleri Müdürlüğü görevini kendisinden sonra babam üstlenmişti. Babam da onun gibi çeşitli davalarla karşı karşıya kalarak bir süre hapishanede yatmıştı. Bu sebeple babama “dava ve kader arkadaşım” bana da “kader arkadaşımın oğlu” derdi. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

YARIN: AHMET SAİM ARITAN

SALİH SEDAT ERSÖZ

Editör: TE Bilişim