Aslen Konya Ereğli doğumlu olan Hüseyin Yaver ailecek 1989 yılında Kocaeli’ye iş maksadıyla taşındıklarını açıkladı. Konya Ereğli’de iş imkanlarının o dönem kısıtlı olduğunu ve bu yüzden taşındıklarını kaydeden Yaver, “Ben kendim aslen 1978 Konya Ereğli doğumluyum. O zamanlar iş imkanları çok kısıtlıydı. Bizde daha fazla para kazanmak ya da iş imkanlarını geliştirmek amacıyla Ereğli’den Kocaeli’ye taşınmıştık. Normalde Konyalıyım. Allah o günleri bir daha yaşatmasın. Gerçekten insanlık adına çok zor bir durumdu. Saat galiba gece 03.02 sıralarıydı. O gün zaten gece gökyüzünde bir gariplik hissettim. Biz Kocaeli Gölcük ilçesinde ikamet ediyorduk. Evimiz Çevre Yolu’nun yukarısında dağlık alana biraz daha yakındı. O gün sanki güneş ya da ay tutulması oldu diye hatırlıyorum. Gündüz de aşırı sıcak vardı. O zaman daha 20’li yaşlardaydım. Depremi ilk annem fark etti. Annem daha önce Erzurum depremini yaşamıştı. Gökyüzü adeta yarılır gibi oldu. Olayın olduğu gece dışarı çıktık. Bir yandan evler yıkılıyordu. Tüm insanlar can telaşıyla dışarı çıktı. Hemen aklıma 1974 doğumlu olan ablam ve kardeşim geldi. Küçük kardeşimde o gece ablamın yanına evine kalmaya gitmişti. İlk aklıma gelen onlardı. Yolda sağda solda gidecek hiçbir şey yoktu. Sokak lambası ya da yol denen bir şey kalmamıştı. O gece nasıl sabahı edeceğimizi düşünmüyorduk. Sabaha kadar uykusuz bir şekilde bekledik. Hatta o zaman biz farklı bir dünyada mıyız diye düşündük. Psikolojik olarak çok etkilenmiştik. Her taraf yıkılmıştı. Bir yandan üzüntü bir yandan da can telaşı yaşanıyordu insanlarda. Ablam ise 5 katlı bir binada kalıyordu” dedi.

‘KARDEŞİM VE ABLAMI ENKAZIN ALTINDAN ÇIKARDIK’

Sabah olur olmaz ablalarının yanına gittiklerini kaydeden Hüseyin Yaver, “Enkazın altında kardeşim de vardı. Gece vakti elimizden bir şey gelmediği için gidememiştik. Biz sabah oraya gittiğimiz de yıkıntıların arasında o binayı bulamadık. Binalar adeta ters dönmüştü. Ablamın ve kardeşimin kaldığı binayı tespit etmekte zorlandık. Tabi o sırada gece vakti küçük kardeşim kanepenin üzerinde uyumuş. Deprem olduktan sonra kanepe ters dönmüş. Kanepe ters dönünce kardeşim altında kalmış. Küçük kardeşim kanepenin ters dönmesi sonucu hayatta kaldı ve kurtuldu. Ablama da ulaşmaya çalışıyorduk. Ablam da yatak odasında uykusunda iken vefat etmiş. Yani depreme uykusunda yakalanmış. Küçük kardeşim her ne kadar o an bağırsa da ablam duymamış. Arama kurtarma ekipleri ise imkanlar dahilinde gelmişti. Tabi enkazın altından ablamı aramaya koyulmuştuk. Hepimizde bir bekleyiş vardı. Sonunda ablama ulaştık ama cenazesine ulaştık. Ablamı enkazın altından çıkardık. Ablamın öyle vefat etmesi biz aile bireylerini derinden yaralamıştı. Ablam 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde sağ kalamamış kurtulamamıştı. Çok çok üzülmüştük. Hayatımın en zor anlarından biriydi. Kardeşimde ise kırıklar meydana gelmişti. Tabi enkaz da hem kardeşimin hem de ablamın yüzü gözü tüm toz içindeydi. Ablanın cenazesini enkazın altından güçlükle çıkardık” diye konuştu.

‘AYDIN SELAY BAŞKANIMIZDAN ALLAH RAZI OLSUN’

İnsanların yakınlarına ulaşmak için tedirginlik içerisinde bir şeyler yapmaya çalıştığını anlatan Yaver, “Olay yeri inceleme ekipleri ve ambulanslar vardı her yerde. Depremin etkisi gerçekten çok büyüktü. Sanırım 7.4 diye hatırlıyorum. Belki daha da büyüktü. Kardeşimi acil hastaneye götürdüler. Ablamın cenazesini ise morga kaldırdık. O an hastaneye sürekli cesetler geliyordu. Morglar cesetlerle dolmuştu. Cesetlerin fazla olması nedeniyle bazı cenazeler hastane bahçelerine serilmişti. Herkes çok üzüntülüydü. Birçok insan hayatını kaybetmişti. Kocaeli Devlet Hastanesi’ en yoğun günlerinden birini yaşıyordu. Hatta askeri araçlar da yardıma gelmişti. Kocaeli’den bazı cenazeler yerin yetersiz olmasından dolayı İstanbul’a sevk edilmeye başlamıştı. Başka illere cenazeler gitti. İnsanlarda gergin bir bekleyiş vardı. Gözyaşları dinmiyordu. Depremin ilk zamanları su, yiyecek, içecek bir şey yoktu. Yığıntıların arasında kalan bazı marketlerden halk, su ve yiyecek bulmaya çalıştı. Çünkü insanlar hem aç hem de susuzdu. Çocuklar da ağlıyordu. Tabi yardımlar maalesef zamanında gelmedi. Devletin o dönem imkanları da yetersizdi. Yollar yarıktı ve yardımların ulaşması doğal olarak biraz da zaman aldı. Tabi bizde cenazemizi Ereğli’ye getirmeye karar verdik. Çünkü orada her şeyimizi kaybetmiştik. Depremden sağ kurtulan kardeşimde aynı şekilde Ereğli’ye geldi. Tabi belli başlı yerlerinde kırıklar vardı. Dönemin Ereğli Belediye Başkanı Aydın Selay’dan Allah razı olsun bizlere sahip çıktı Karnımızı doyurdu. Yemek ikram etti. Suyumuzu verdi. Bize her türlü imkânı seferber etti. Kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum. Ben hemşerilerimi yalnız bırakmam demişti. Onun sayesinde içimizde ki burukluk bir nebze de olsa gitmişti” şeklinde konuştu.

‘DEPREM BÖLGESİNDEN KONYA’YA GELDİK’

Yaver sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi, “Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdı. Çünkü böyle bir olayı yaşamak ve daha sonrasında hayata adapte olmak kolay bir şey değil. İnsanlar psikolojik olarak ta çok etkilenmişti. Hayatımızın en zor zamanlarından birini yaşamıştık. Aradan yıllar geçse de yaşadığımız şeyleri unutmak mümkün değil. 1989’da gittiğimiz Kocaeli’nden 1999 yılında tekrardan geri geldik. Amacımızın iyi bir gelire sahip olmak ailemizi ayakta tutmaktı. Ama nasip değilmiş. O dönemlerin başında 1994 yılında beyin ameliyatı olmuştum. Beynimden ağır bir ameliyat geçirerek kist aldırmıştım. Askerlik özür raporum vardı. Askere gitmek istememe rağmen gidememiştim. Tabi evraklar da doğal olarak enkazın altında kaldı. Buda şimdi doğal olarak emekliliğimi etkiledi. Gerek Kocaeli’de ki makamlarla gerek burayla istişare ettim. Bana depremde evrakların tamamen gittiğini söylediler. Buda hayatımı olumsuz etkileyen faktörlerden biriydi. Şimdi Konya merkezde hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz” diyerek sözlerini tamamladı

‘HER YER CESET KOKUYORDU’

O dönem yaşadıklarını anlatan ve ismini vermek istemeyen bir vatandaş ise çok zor bir zaman geçirdiklerini aktardı. 17 Ağustos Depremi’ni unutmanın mümkün olmadığını ve akıllarda daima kalacağını aktaran ismini vermek istemeyen bir vatandaş, “O zamanlar daha 11 yaşında olsam da yaşadıklarımızı unutamıyorum. Civar kesimde yaşadığımız yerlerde evlerin tamamı yıkılmıştı. İnsanlar feryat figan ediyordu. İnsanlar yakınlarını kaybetmiş enkaz altından çıkarmaya çalışıyordu. Sağ kurtulanlar ve enkaz altında kalanlar için dualar ediyordu. Bende deprem esnasında bazı yakınlarını kaybettim. Gerçekten çok zor bir durumdu. Hava inanılmaz sıcaktı. İmkanlar ise yetersizdi. Yoğun sıcak ve enkazın birleşmesiyle cesetlerin koktuğunu hissedebiliyordum. Çünkü insanlar oracıkta can vermişti. Ceset kokuları vardı her yerde. Zamanla enkaz altından sürekli ceset çıkarmaya başladılar. O manzara hala aklımda. İnsanların can vermesi, deprem, yaşadığımız o psikolojik durum gerçekten çok zor bir süreçti. Allah bir daha o günleri yaşatmasın” dedi.

SAMET AKTAŞ

YARIN: FİLİSTİN’DE YAŞANANLAR

Editör: TE Bilişim