Şair-Yazar Salih Sedat Ersöz, merhum Çiğdem Sakman’ı kaleme aldı. Merhum Sakman’ın bilinmeyen yönlerini anlatan Ersöz, Sakman’ın özellikle AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sevgisine dikkat çekti.

ÇİĞDEM SAKMAN

5 Nisan 1976 Konya Meram’da dünyaya gelen Çiğdem Sakman Yunus Emre ilköğretim okulundan mezun olduktan sonra öğretimine Açık Öğretim Lisesi’nde devam etti. Aksinne Mahallesi Kentsel Dönüşüm Ofisi’nde görev yaptı. Ak Parti’nin kurulması ile birlikte Parti’ye yakınlık duydu. Bir süre sonra da Meram Kadın Kolları’nda çalışmaya başladı.

Kendisini yakından tanıyanlar tarafından; “Hayatını evlatlarına adamış, yardıma muhtaç her kim varsa kapısına giden herkese yardım eden, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sevgisini hayatı boyunca hiç kaybetmemiş, yıllarca karşılık ve menfaat beklemeden emek vermiş, çabalamış, gezmeyi, konuşmayı, sohbeti, gülmeyi, dert dinlemeyi, yardım etmeyi seven melek gibi bir insan” olarak tanımlanan Çiğdem Sakman’ın hayatı yakalandığı hastalıkla zehir olmuş, yaşantısı bir anda adeta cehennem hayatına dönüşmüştür.

Meram ilçesinde annesi ve iki çocuğu ile birlikte yaşayan ve 10 yıldan fazla Ak Parti’de gece gündüz demeden olağanüstü bir çalışma yapan Çiğdem Sakman 2018 yılında karın ağrısı şikâyeti ile Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesine gitti. Genel Cerrahi servisinde muayene olan Sakman'a 'rektum kanseri' teşhisi konuldu. Hemen ameliyata alınan Sakman'ın iddiaya göre izni olmadan rahmi alındı. Mesanesinde de yırtık meydana geldi. Çiğdem Sakman, o günden sonra 30'dan fazla operasyon geçirdi. Durumu gittikçe kötüleşen ve birçok şehirde farklı doktorlar tarafından tedavi edilen Sakman'ın vücudunu kanser tamamen sardı. Yeniden sağlığına kavuşmak için büyük bir mücadele veren, çalmadık kapı bırakmayan Çiğdem Sakman hazırladığı videoda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gözyaşları içinde şöyle sesleniyordu:

“Sayın Cumhurbaşkanım; İsmim Çiğdem Sakman, 10 yıllık teşkilatçıyım. Kapı kapı, sokak sokak dolaştım. Tüm Konya teşkilatı azmimi, çalışkanlığımı bilir. Kanser hastalığına yakalandım. Ameliyatımı yapan doktor, ameliyat sonrası bana “Türkiye’de bir ilk yaptım” dedi. 10 gün sonra hastalığımla alakası olmayan, hiçbir sıkıntı yaşamadığım mesane bölgemde çok büyük tahribat oldu. Mesane bölgemdeki hasar böbreklerimi de etkiledi. Böbreklerime cihaz taktılar. 4 kere ameliyat olmama rağmen mesanem dikiş tutmuyor. Mesanem iyileşmediği için kanser tedavisi de olamadım. Bütün bu sorunlarla mücadele ederken vücudum enfeksiyon kapıyor. Sürekli acillerdeyim. Ölümlerden dönüyorum. Doktor, “enfeksiyonun kana karışması halinde beni kurtaramayacaklarını” söyledi. Mesane ameliyatım riskli. Belki bu son şansım. Bu hastalığın tedavisi nerede? Yazmadığım büyükler kalmadı. Kimse sesimi duymadı. Reisim sesimi duy, yardımcı ol. Sen bu ümmetin hamisisin. Ameliyatıma giren doktorlar, ilk ameliyatımda çok büyük doktor hataları olduğunu söylediler. Bana yapılan işlemlerin incelenmesini talep ediyorum.”

Çiğdem Sakman, yine gözyaşları içinde ve izleyenlerin içini burkacak derecede kendi sesinden hastalık sürecini şöyle anlatıyordu:

“İsmim Çiğdem Sakman. Ak Parti’de 10 yıllık teşkilatçıyım. Hiç boş günüm yoktu. Günde 4 defa programlara katılan aktif ve sevilen, sayılan bir insandım. Karın ağrısı şikâyeti ile Meram Tıp Fakültesi hastanesine gittim. Orada bana kanser teşhisi konuldu ve ışın tedavisi uygulandı, sonra da ameliyat önerildi. Ameliyat gününe kadar benim hiçbir sıkıntım yoktu. Ameliyat olduğum güne kadar ben aktif olarak çalışmaya devam ettim. Hiç kimse benim kanser olduğuma inanmıyor, “sen de kanser hastalığı yok” diyorlardı. Günde yine 3 - 4 programa katılıyordum, hiçbir şikâyetim yoktu. Ameliyata Rektum Kanseri ile girdim. Doktor benim hiçbir sıkıntım olmayan organımı almış. “Kanser olmayan organımı niye aldın hocam?” dedim. “Türkiye’de bir ilk denedim, kim yapabilir?” dedi. Sonrasında benim makattan idrar, mesaneden dışkı patlattı. Benim 15 gün mesaneden dışkı geldi. “Hocam iyileşebilecek miyim?” diye sordum. Hoca bana eliyle manyak işareti yaparak “sizin kafanızda hastalık var” dedi.

Beni 15 gün sonra mesane tamiri yapmak için tekrar ameliyata aldılar. Mesane dikiş tutmadı. Sonra sağlam böbreklerime cihaz taktılar, idrar çıkışı verdirttiler. Hoca beni ürolojiye yönlendirdi. Ürolojide “poşetlerin kirlenirse gel” dediler. Ellerimde poşetlerle ortada kalakaldım. Benimle kimse ilgilenmedi. Poşetler kirlenince tekrar Meram Tıp Fakültesine gittim. “Buraya gelmene gerek yok, başka yere git” dediler. “Ben nereye gideyim, ben burada ameliyat oldum” dedim. Şaşırdım kaldım. Sapasağlam gittiğim hastanede ortada kaldım. Sonra Ankara’ya gittim. Ankara’daki doktor, “ben seni kurtarırım” dedi. Beni iki defa ameliyata aldı. Sonra bana, “sende çok büyük doktor hataları var ama ben konuşmak istemiyorum, dava edersen ben karışmam, gelmem ve dava düşer, sen Allah’a havale et” dedi. Bu ameliyatlardan da bir şey çıkmadı. Mesane dikiş tutmayınca bu defa İstanbul Çapa’ya gittim. Bu arada bütün vekillere yalvarıyorum. Çünkü ben teşkilatçıyım. 10 senelik emeğim var. “Allah rızası için bana yardım edin, ağlamadığım, dilenmediğim, bana doktor bulun” diye yalvarmadığım kimse kalmadı. Bütün Konya Teşkilâtı, bütün vekiller, herkes biliyor. “Tanıdığımız yok” dendi. Çapa’da bir doktor buldum. Doktor “bir deneyelim” dedi. Ameliyat için gün verdi. Daha sonra “gelmeyin, benden haber bekleyin” dedi. Selçuklu Tıptan bana “acil ameliyat olmak zorundasın, enfeksiyon kana karışırsa her an ölebilirsin” dediler. Hiçbir doktordan bir çare yoktu. Sonra Cumhurbaşkanımızdan yardım isteme amaçlı bir video hazırladım. Bu sosyal medyada 60 bin kişiye ulaşınca bütün vekiller beni aradı. Hepsi; “Senin yanındayız, Sağlık Bakanının haberi var. Sana yardımcı olacak. Oğlunu işe katacağız, sana aylık bağlatacağız” diye bir sürü vaatte bulundular.”

Ameliyat için Ankara Şehir Hastanesine yatırılan Çiğdem Sakman orada 2 ay kalır. Doktorun; “Ameliyatın çok riskli, masadan kalkamazsın, sağ kalsan bile bitkisel hayata girersin, vazgeçmek en iyisi” demesi ile ameliyattan vazgeçilir. Aradan 7 ay geçer. Günden güne zayıflamaya, erimeye başlayan Sakman bu defa İstanbul Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesine Kadın Doğum Doktoruna gönderilir. “Bu benim bölümüm değil” diyen doktor ürolojiye, üroloji de genel cerraha gönderir, 2,5 ay orada kalır. Burada “göğüs ile akciğer arasına 4 litre su birikmiş su çekeceğiz” derler, kolumu uyuştururlar. Şırıngalarla 5 deneme yapıldıktan sonra, “o hasta sen değilmişsin o başka hastaymış, biz yanlış yapmışız” derler.

Çiğdem Sakman anlatımına şöyle devam ediyor:

“Ben hastanelerden, doktorlardan ve yaşadıklarımdan çok mağdur oldum. Mesane hasta olunca kanser tedavisi olamazsın dediler. Şimdi de kanser akciğerime, kemiğime, tiroide, karaciğerime her yerime sıçramış. Şu an ne yapacağımı bilmiyorum. Kurtulamazsın diyorlar. Bilmiyorum, Allah’tan ümit kesilmez. Yaşamak ve çocuklarımın başında olmak istiyorum ve o doktorun da suçu varsa cezasını çekmesini istiyorum. Hiçbir şeyin üstünün kapatılmasını istemiyorum. İnsan hakları nerede? Ben o kadar tanınıyorum, beni yakından tanıyan büyüklerimiz var. Niye hiç biri arkamda olup da “sana yapılanların hesabını biz soracağız” demediler. Kimse niye benim yanımda olmadı. Reisimden yardım istedim. “Duyun sesimi” dedim. Doktoru mahkemeye verdik. Ne olacak bilmiyorum. Benim hayatımı kararttı, hayatımı, hayallerimi her şeyimi elimden aldı. 2018 den beri hiç yaşamıyorum. Ailemi, çocuklarımı hepimizi mahvetti. Şu an yürüyemiyorum. Ben hastaneye yürüyerek gitmiştim. Hiçbir şeyim yoktu. Benim kanser olduğuma hiç kimse inanmıyordu. Doktor, Türkiye’de ilk deneyeceğim diye benim kanser olmayan organımı almış. Deneme yapmış. O organımda kanser yokmuş. O denemeden sonra her yerimde patlak verdi.”

Bütün bu girişimlerden sonuç alınamayınca yakınları tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektupla ulaşılmaya çalışılır. Cumhurbaşkanına yazılan mektupta yukarıda kendisinin anlattığı olaylar aynen anlatılır. Ancak bütün girişimler onun hayata tutunmasına yeterli olmaz.

Son dönemlerde görme ve konuşma yetisini kaybeden, yemekten içmekten kesilip gün, gün daha kötüleşerek 35 kilograma kadar düşen Çiğdem Sakman çok sevdiği iki çocuğunu bile göremeden son nefesini verdi. Tedavi gördüğü yoğun bakımdan çıkamayıp 11 Şubat Cuma günü salalarla birlikte gülümseyerek hayata veda etti. Külahçı Camiinde kılınan namazın ardından Hacı Fettah Mezarlığında toprağa verildi.

Vefatı üzerin büyük acı yaşayan annesi Sebahat Sakman, kızının ilk ameliyatın ardından geçen 4 yılda, çok kötü günler yaşadığını belirterek şunları söyledi: "Doktor 'yeni bir tedavi yöntemi deniyorum' diyerek kızımı kullandı. Bu hata nedeniyle kanser tüm vücudunu sardı. Yapılan yanlışı kızım canıyla ödedi. Son zamanlarda gözleri de görmez oldu. Çocuklarını bile göremeden, eriyip bitti. 'Anne ölmek istemiyorum' deyişi kulaklarımdan gitmiyor. Benim sarı Çiğdem'im soldu, toprak oldu. Kızım son nefesini verirken bile hep gülmüş. Onu bu hale getiren doktorun içi rahat mı? Kızımın başlattığı hukuk mücadelesini sonuna kadar sürdüreceğim. Onun gerekli cezayı alması için elimden geleni yapacağım. Benim kızım öldü ama başka canlar yanmasın, başka Çiğdem'ler solmasın" dedi.

Bu bilgileri almamda yardımcı olan ve Çiğdem Sakman ile 7 yıl süreyle çok yakın çalışan Ak Parti Meram Kadın Kolları Başkanı Sevil Tosunoğlu hanımefendiye teşekkürlerimi ileterek, kendisinin merhum Sakman ile ilgili düşüncelerini aktarıyorum:

“Bir çiğdem geldi bir çiğdem geçti bu dünyadan… 2015 Meram kadın kolları listesini hazırlarken tanıştığımız güzel arkadaşım dostum Çiğdem Sakman…

‘İncitme sen ahbabını incinmeye senden / Bu alem-i fanide zarafet budur işte.. Leyla Hanım.’ Gibi diyebilen ender insanlardandı. Ben Çiğdem’in birine kızdığını hatırlamıyorum, aksine ona kötü davrananı bile affeden bir yapısı vardı. Çocukla çocuk, büyükle büyük, dertli ile dertli, mutlu ile mutlu olurdu. Yaşayan bir insanın fiziksel olarak çekebileceği en zor zamanları yaşadı, acıyı sonuna kadar hissetti, bizler de şahit olduk. Hastalığının her evresinde bir kaç arkadaş her daim yanında olmaya, moral destek vermeye özen gösterdik. Biz iyi gün değil kötü günde de nasıl dost kalınır onu anlattık. Doğum günü sürprizleri hazırladık. Fotoğraflı pastalar, maytaplarla kapısının önüne giderek o acılı zamanlarının hoş sürprizlerle biraz olsun azalmasını mutlu olmasını istedik. Bir keresinde engelli çocuklarımıza çeşitli aktiviteler yaptırılan okulumuzda ellerimizi boyayıp duvarda iz bırakmıştık, onun kalbimizde bıraktığı iz gibi çok mutlu olmuştuk. Son bir aya kadar bana komik mesajlar videolar yollar bende “kız deli nereden bulursun çok komik bunlar” der onun çektiği acıyı bilir acı acı gülümserdim. Telefonumda hâlâ kayıtlı; “Seni Çok Seviyorum Başkanım” mesajı durur. Zor zamanlar ahiretinde mutluluğuna vesile olsun İnşaallah… Bir isim, bir çiçek, bir Çiğdem böyle örtüşebilir. Soğuk kış günü bir kaç saatlik süren bir bahar sıcaklığında sanki çiğdemlere açma fırsatı sunacak bir havada bizlere veda etti. Yüzü hafızamızda, sesi kulaklarımızda hoş bir seda kaldı, acılı ama hoş… Rabbim rahmet eylesin. Mekânı o çok istediği Cennet olsun. Çok sevdiği Peygamber efendimize komşu olsun.”

Samimiyeti, cana yakınlığı, güler yüzü, hayırseverliği ile kalplerde yer edinen Çiğdem Sakman’ın yukarıda çözümlediğim videolarını izlerken insanın duygulanmaması mümkün olmuyor. Halini, ahvalini öyle içten, öyle candan ve yüreğe dokunan ses tonuyla öyle samimi anlatıyor ki gözyaşı dökmeden izlemek imkânsız. Allah (c.c.) rahmetiyle muamele etsin. Yüce Rabbimden bu dünyada çektiği acıların karşılığını ahiret âleminde mükâfat olarak kat kat vermesini niyaz eder, mekânının cennet bahçesi olmasını dilerim. Yakınlarının, sevdiklerinin, ailesinin başı sağolsun…

SALİH SEDAT ERSÖZ

Editör: TE Bilişim