KTO Karatay Üniversitesi Beşerî Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, Filistin ve Kudüs izlenimlerini Yenigün Gazetesi ile paylaştı. Arabacı, Filistin halkının İsrail güçleri tarafından yoğun abluka alındığını anlattı. Filistinli Müslümanlarında özgürce yaşama hakkı olduğunu dile getiren Arabacı, İsraillilerin bunu engellediğini bildirdi. Arabacı, “Filistin halkı İsrail tarafından ablukaya alınmış. Filistin Müslümanları dünyada eşi ve benzeri olmayan bir abluka ile karşı karşıya kalıyor. Kudüs’e giriş çıkışlar ise özellikle İsrail tarafından kontrol altına alınmış. Eli ayağı sağlam 20’li yaşların başından 50’li yaşlara kadar olan bazı insanlar savaşabilirler düşüncesiyle Kudüs’e alınmıyor.  Kudüs’e 20-25 kilometre mesafede Yunus Peygamber Camii’si var. Bu cami imamının uzunca bir süredir Kudüs’e alınmadığını öğrendim. İmam her şeyden önce bir din görevlisidir. Mekke ve Medine’den sonra Kudüs Müslümanların en önemli kutsal yerleri arasındadır. Mescidi Aksa ve Kudüs’ü görmek ziyaret etmek her din görevlisinin hakkıdır. Filistinlilerin çevresi 10 metreyi bulan bazı duvarlarla çevrilmiş durumda. Duvarlar tırmanmaları engellemek için kıvrımlı hale getirmiş.  Bu duvarların bir kısmını görme fırsatımız oldu. Filistinlilerin içeriden ya da dışardan bir şey yapması imkânsız hale getirilmiş. Yani duvarın diğer tarafında geçeceği zaman Filistinliler İsraillilerin denetimine tabi tutuluyor. Duvarın diğer kısmında tarlası olan halk gideceği zaman İsrailli askerlerden izin alıyor” dedi.

‘FİLİSTİNLİLERİN ETRAFINA UTANÇ DUVARI ÖRÜLMÜŞ’

 Filistinlilere orada açık hava hapishanesi muamelesi uygulandığına dikkat çeken Arabacı, “Filistin halkı adeta hapse mahkûm edilmiş. Eskiden tüm dünyanın bildiği ‘Berlin Duvarı’ diye bir şey vardı. Buna eskiden utanç duvarı deniliyordu. Berlin Duvarı’na batılıların tepkisi olmuştu. Günümüzde ki Filistinlilerin özgürlük haklarını elinden alan bu duvarı da utanç duvarı olarak nitelendirebiliriz. Filistin’de de utanç duvarı örülmüş. İsrail bu uygulamasını genişletmeyi amaçlıyor. Dünya ise bu duruma ses çıkarmıyor. Bunun yanında Filistinlilere karşı birde ekonomik abluka uygulanıyor. Yani Filistin halkında yiyecek, içecek sıkıntısı da var. Türkiye’den gelen domateslere erişmek için Filistinliler, İsrailli tüccarlar ile iletişim halinde olmak zorunda. Bu gerçekten çok farklı bir abluka. Ayağı çıplak Filistinli çocuklar var. Ellerinde taş var. Çocuğun etrafında ise tam donanıma sahip eli tabancalı İsrailli askerler var. İsrailliler Filistinlilere karşı dünya da eşi benzeri görülmeyen bir abluka uyguluyor. Orantısız bir güç uyguluyorlar. İsrail geçmiş tarihten beri Filistinlilere zulüm uyguladığını görüyoruz. 14 Mayıs 1948’de bağımsızlığını ilan eden İsrail’in o dönem 650 bin Yahudi yerleşkesi vardı. 1 milyon 350 bin civarında ise Filistin’de Müslüman ikamet ediyordu. Şuan ise Filistinli, Müslüman sayısı 100 bin civarında. Yani Müslümanların nüfusu indirilmiş yok edilmiş. İsrail Filistin halkına ezici yok eden bir güç kullanmış” diye konuştu.

‘ABDÜLHAMİD HAN’A SAYGI VAR’

İsrail’in Arap ’sız bir devlet kurma çabası var. Katliam uygulayarak Filistinli Müslümanların nüfusunu azaltma çabası var. İnsanlar açık hava hapishanesine mahkûm edilmişi bununla birlikte ekonomik ambargo uygulanmış. Gezimizde yaşlı bir amcaya denk gelmiştik. Filistin’de Osmanlı zamanından kalma birkaç eser var. Filistin’de Osmanlı Devleti’nin haklarını korumaya çalışan bir grup var. Özellikle Abdulhamid Han’a inanılmaz bir saygı var. Ekonomik olarak Filistinliler çok zor bir durumdalar. Çay içtiğimizde bize çaylarınızın parası ödendi dediler. Bizde etrafımıza baktık kim ödedi diye. Bizden çay parası almadılar. Osmanlı zamanında Filistin’de huzur vardı.  O dönem Osmanlı’dan kalma birkaç cami var. Bazı camilerin içinde Türk Bayrağı gördük. Şimdi şunu bir düşünmemiz gerek. Türk Bayrağı görürken, neden bir Mısır, Suudi Arabistan yada başka bir ülkenin bayrağını göremedik. İşte bu Filistinlilerin Türkiye’ye bakış açısını gösteren en önemli unsurlardan birisi” şeklinde konuştu.

‘DOMBRA ÇALIYORDU’

Arabacı sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi, “Kanuni Sultan Süleyman’ın zamanında Kudüs’e çok ciddi yatırımları olmuş. Yine Filistinli bir tüccarı ziyaret esnasında ‘Dombra’ müziğini dinlemesine şahit olduk. Dombra biliyorsunuz Türklere ait önemli bir sembol. Yani burada halk dili, gönül dili, aynı. Türkiye Kudüs’e sahip çıkma duygusunu sürdürmelidir. Türkiye mazlumların sesi olmaya devam etmek zorundadır. Selçuklu ve Osmanlı Devlet yabanda tam olarak buydu. Türkler tarih boyunca mazlumların sesi olmuştur. Devleti devlet yapanda işte tamda budur. Onun için Türkiye’nin İslam aleminin yanında olmaya devam etmelidir. Mazluma sahip çıkmak zorundadır. Çünkü buralarda evinden, yurdundan edilen insanları görüyoruz”

SAMET AKTAŞ

Editör: TE Bilişim