Ramazanda Müslümanların önemli dayanışma ibadetlerinden biri fıtr sadakasıdır. Fıtr sadakası, Müslümanların nisap miktarını aşan mallarından zekât vermelerinin farz kılınmasından önce başlayan bir yükümlülüktü. Fıtr sadakası küçük, büyük, kadın ya da erkek herkes için hurmadan, arpadan veya kuru üzümden bir sâ kadardı. Buğdaydan da iki avuçtu. Rasûlullah (sav), bayram gününden iki gün önce konuşma yapar, bayram namazı için mescide gelmeden önce fıtr sadakasının fakirlere verilmesini emreder ve “Onları, yani miskinleri, bugün aç dolaşmaktan müstağni kılın” derdi. Rasûlullah (sav), bayram namazından dönünce fıtr sadakasını paylaştırırdı. (Darekutni, Sünen, c. 2, s.141) Rasûlullah (sav), bayram namazını bayram günü hutbeden önce mescitte kılardı.

Hz. Peygamber, hem kendisi Ramazan orucu dışında oruç tutar, hem de Müslümanlara oruç tutmalarını tavsiye ederdi. Şevval ayında tutulan altı günlük oruç bunlardandır. Ancak Müslümanların birkaç gün devam eden sürekli oruç (visal orucu) tutmalarına izin vermemiştir. (Buhari, Savm, 48; Ebu Davud, Savm, 24)

Enes b. Malik’ten rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav) o kadar çok oruç tutardı ki “Artık hep oruç tutacak” denilirdi. Bazen de orucu öyle bırakırdı ki “Artık hiç tutmayacak” denilirdi. (Ebu Davud, Sünen, 2430)

Hz. Peygamber’in tuttuğu oruç, İslam medeniyetinin insan yetiştirme hedefinde nefsi ve ruhu terbiye etmenin bir yöntemi olarak hayati bir role sahip olmuştur. Bu sebeple bedeni ibadetlerin ikincisi olarak İslam’ın şartları arasında yerini almıştır. Sevgili Peygamberimiz, yüce Allah’ın emrettiği diğer ibadetleri yerine getirmede azami gayret gösterdiği gibi, oruç ibadetini yerine getirmede de çok hassas davranmış; farz orucun dışında da şükür ifadesi olarak nafile oruç tutmaya önem vermiştir. Böylece Müslümanların nefislerini terbiye hususunda ilahî iradenin gösterdiği bir yöntemi nasıl uygulayacaklarını kendi hayatında göstermiştir.