Yazar, Kültür İnsanı Salih Sedat Ersöz, Milli Görüş Lideri Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın 10. yıldönümü nedeniyle Merhum Erbakan’ı kaleme aldı. Merhum Erbakan’ın çocukluğunu, eğitim durumunu, gençlik yıllarını, ilmi donanımını, siyasete atılmasını, siyasi hayatında yaşadığı gelişmeleri ele alan yazı, Merhum Erbakan’ı anlamak ve öğrenmek için önemli bir pusula görevi görüyor. Yazının üçüncü bölümü şöyle;

5. Devrim Otomobili Üretimi

Türkiye’de Gümüş Motor adıyla ilk motor üretimini gerçekleştiren İTÜ’nün genç doçenti Necmettin Erbakan bir anda tüm dikkatleri üzerinde topladı. Seri Konferanslar dönemi başladı. 1960 yılında Ankara’da yapılan Sanayi Kongresine davet edildi. Burada yaptığı konuşmada motor üretimini nasıl gerçekleştirdiğini anlattı ve Gümüş Motor’un imalatlarını gösterdi. “şimdi hedef yerli otomobil imal etmektir” dedi. Toplantıda Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’de vardı ve konuşmadan çok etkilenmişti.

Prof. Dr. Nevzat Kor’un bu konuda verdiği bilgi şöyle: “Bizim İslâmi bilgimizin artmasında, şuurlanmamızda, Anadolu halkının kalkınma projelerinin ortaya çıkarılmasında Erbakan Hocamızın çok büyük emekleri ve katkıları oldu. Türkiye ekonomisinin güçlendirilmesi, sanayileşme konularında çok emek verdi. 1960 darbesi sırasında Türkiye’nin sanayileşmesi, motor imali, araba imali konusunda sık sık basın toplantısı yapıyor, konferanslar veriyordu. Bir gün benim de katıldığım bir konferansta otomobil imali nasıl olabilir konusunu işledi. Orada üst düzey bir asker de vardı. Çok dikkatle dinledi. Sonra Hoca’yı Ankara’ya davet ettiler. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’de bizzat kendisi Hoca’yı dinlemiş. Görüşmelerinde Cumhurbaşkanı, Hoca’ya; “Seni Sanayi Bakanı yapalım, hedefini orada gerçekleştir” demiş ve emir vermiş. Bunu duyan Milli Birlik Komitesindeki masonik zümre derhal devreye girip  “bu gericidir” gibi sözlerle Cumhurbaşkanını vazgeçirdiler. O zamanki hâkim zümrenin, Memleketin kalkınması gibi bir meseleleri yok. Onların meselesi, Türkiye halkı cahil kalsın, bu ülkeye Müslümanlık gelmesin. Biz onları sömürelim idi.” 

Prof. Dr. Nevzat Kor şöyle devam ediyor: “Erbakan Hoca’nın Sanayi Bakanı yapılmasına masonlar engel oldu. Ama üst düzey Paşalara verdiği konferans ve görüşmeleri sonunda ki –askerler Gümüş Motoru gezerler ve kendilerine konferans verilmesini isterler. Bunun üzerine içinde paşaların da bulunduğu 200 subaya konferans verir-  Erbakan’ın yapılabilir dediği yerli otomobil konusunda bir fikir yürütülmüş. Devlet Demir Yolları’nın Eskişehir’deki fabrikasında yapılabilir diye karar verilmiş. Erbakan Hoca’da istişare ve kontrol için görevli idi. Zaman zaman gider çalışmaları yönlendirirdi. Sonunda otomobil çıktı ama benzin koyma unutulmuş diye basit bir sebeple engellendi. Burada maksat, Müslüman adam bunu yaptı denmesin. Bütün işler böyle oldu.”  

Nevzat Kor hocanın açıkladığı gibi Erbakan’a Sanayi Bakanlığı teklif edilmişti. Bu teklifin yapılmasında etkili olan kişi Yüksek İslâm Enstitüsü hocalarından Sabri Sözer idi. Sabri Sözer’in Milli Birlik Komitesi üyesi Yarbay Mehmet Özgüneş ile arası iyiydi. Özgüneş ile Yüzbaşı Numan Esin, Sabri beyi ziyaret ederek iki konu da yardımcı olmasını istediler. Birincisi TSK içinde din bilgisinin nasıl ve kim tarafından verileceği, ikinci olarak yeni hükümette yer alacak milliyetçi münevver kişilerin bulunması idi. Burada Erbakan’ın ismi gündeme geldi.  Sabri bey, Mehmet Özgüneş’i, Erbakan’ın evine getirdi. Uzun süren bir görüşme yaptılar. Özgüneş, konuyu hem Cumhurbaşkanına hem MBK’ne ileteceğini söyledi. Konu buralara intikal ettirildi. Cumhurbaşkanı Gürsel, Erbakan’ı davet etti. Kendisini Sanayi Kongresinde de dinlemişti. Erbakan görüşmeye çok sayıda dosyalarla geldi. Hem Gümüş Motorla hem de üretilmesini planladığı yerli otomobille ilgili görüşlerini aktardı. Bu arada askerlere de brifing vermişti. Cumhurbaşkanı çok etkilendi ve Sanayi Bakanlığı teklifini yaptı. Ancak hemen araya giren masonlar, Erbakan yerine Şahap Kocatopçu’yu bakan yaptırdılar.  Erbakan’ın dinine bağlı olduğunu bildikleri için engellemişlerdi.

Bu açıklamalardan anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Erbakan’ı Sanayi Bakanı yapamadı ama yerli otomobil üretimi düşüncesinden de vazgeçmedi. Erbakan, 1961 Mart’ta, MBK üyelerine ve Bakanlar Kuruluna brifingler verdi. Bakanlar Kurulu brifingi saat 09.30 da başlamış, 13.20 de bitmişti. 1961 Mayısında Otomotiv Kongresi toplandı ve karar verildi. Eskişehir’de bulunan TCDD CER atölyesi yetkilileri ve 20 kişilik mühendis grubuna görev verildi. Erbakan’a da kontrol ve yönlendirme görevi verilen bu üretim için süre 4,5 aydı. (16 Haziran 1961 – 29 Ekim 1961 arası)

Devrim otomobilinin imalatı sırasında CER atölyesinde usta olarak çalışmış olan Emin Gürcan’ın şu açıklamaları da ilginç: “Bu otomobillerim imali sırasında ben de torna ve freze makinalarında parça imalatında çalıştım. Zaman zaman bir adam gelirdi. Bizi kontrol eder ve ne yapacağımızı anlatırdı. Sonra bu kişinin Necmettin Erbakan olduğunu öğrendik. İki adet otomobil imal ettik. Trenle Ankara’ya gönderdik. Benzin konulması unutulmuş dediler. Bence bu bahaneydi. Bu otomobillerin Türkiye’de üretilmesini istemeyenlerin bir oyunu idi. Askerliğimi yapıp geldiğimde beni CER atölyesinin arşiv kısmına verdiler. 1968 – 1969 yıllarında Devrim otomobillerinin bütün teknik resimlerini, projelerini ve bütün dokümanlarını yakarak imha ettirdiler. Buna ben şahidim.”

Benzin unutulma olayı ki -aslında unutulma değil doldurulan benzinin kasıtlı boşaltılmasıydı- Türkiye düşmanlarının eline büyük bir koz verir. Ertesi günkü gazetelerde REZALET, DEVRİM YOLDA KALDI, DEVRİM YÜRÜMEDİ başlıkları vardı. Alaya alanlar, biz demedik mi yapılamaz diyenler ön plana çıkıyor, otomobil üretiminden hiç bahsedilmiyordu. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere destek verenlerin hepsi desteğini çekiyor ve DEVRİM yarı yolda bırakılıyor. Erbakan’ın kontrolü ve yönlendirmesi ile 20 vatansever mühendis gece gündüz çalışarak olmazı oldurdular ve Türkiye’nin ilk yerli otomobili olan Devrim’i 4,5 ayda ürettiler. Türkiye’nin bir çivi bile üretmesini istemeyen dış güç­ler ile iç­teki sömürü ve sermaye çevreleri, Erbakan`ın üst üste gelen bu başarıları karşısında çılgına dönmüşlerdi. Erbakan’ın sömürücü güçlerle savaşı işte böyle başladı.

Yerli otomobil fikrini geliştirip Türkiye’nin gündemine taşıyan kişi o zamanki ünvanlıyla Doç. Dr. Necmettin Erbakan’dır. Bu fikri Çankaya Köşkü ’ndeki bir “brifing”de Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e kabul ettiren ve dolayısıyla Devrim otomobilinin yapılmasına vesile olan da odur. Ancak 4,5 ayda üretilen Devrim Otomobili sürecinde Erbakan bizzat bulunmamıştır. Zira Erbakan’ın sürece itirazı vardı. Cumhurbaşkanı Gürsel ilk yerli otomobil numunelerinin imali için Haziran ayında talimat vermiş ve bu işin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerine kadar bitirilmesini istemiştir. Erbakan’a göre bu vazifenin üç-dört ayda bihakkın yerine getirilmesi mümkün değildi. Birkaç “maket” üretilebilirdi tabii; fakat asıl mesele olan seri üretime elverişli dört başı mamur bir yerli otomobilin yapılabilmesi için daha fazla zamana ve bu vazifenin tevdi edildiği Devlet Demiryolları kadrolarının sahip olmadığı bir otomobil ihtisasına ihtiyaç vardı.

Erbakan daha sonraki yıllarda şunları söyledi: “Eskişehir Cer Atölyesinin çok kısa sürede insanüstü gayret sarf ederek meydana getirilen iki otomobil, iki özellik taşımaktadır. Birincisi, bizde otomobil yapılamaz diyenlere güzel bir cevaptır. İkincisi, bu işi yapacaklara cesaret vermiştir. Zira otomobil süt sağma makinesi veya dikiş makinesi değil, can makinesidir. Emniyet ister. Bizim on aydır üzerinde çalıştığımız dava başkadır. Biz binanın maketini yaparak övünmek yerine aslını meydana getirmek gayretinde idik. Aslı dediğim şey seri imalattır.”

Özet olarak; Devrim otomobili Necmettin Erbakan tarafından değil ama onun sayesinde yapılmıştır. Erbakan'a kalsaydı daha iyi bir otomobil yapılacak ve seri üretimine geçilecekti. Yönetmen Tolga Örnek, 1961 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatıyla yapılan ve Devrim diye adlandırılan ilk yerli otomobilin hikâyesini beyazperdeye aktarmıştı. Filmde, yerli otomobil davasının öncüsü olarak bilinen Necmettin Erbakan’dan hiç söz edilmemiştir. Yapımcı şirket “Tarihi kayıtlarda Erbakan'ın adına rastlayamadık” diye bir savunma yapmıştır. Bunun üzerine konu Erbakan Hocaya sorulduğunda, “Bunlar ya çok cahil ya da gerçekleri göremeyecek kadar körler” demiştir. Bu arada Erbakan, Sanayileşme Konferansları sürecinde iyi ilişkiler kurduğu bazı subayları mesela Harp Okulu Komutanı olan ve MBK üzerinde çok büyük etkisi olan Talat Aydemir’i birkaç kez ziyaret ederek Menderes’in idamını da önlemeye çalışmıştı.

6- Odalar Birliği ve Siyasete girişi:

1965 yılında profesör olan ERBAKAN aynı zamanda İSO Makine Sanayi Meslek Komitesi Başkanıydı. Şubat 1966'da Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığına getirildi. Oradaki çalışmaları dikkatleri çekti, 1967’de Genel Sekreterliğe getirildi. Aynı yıl Nermin hanımla evlendi.  Genel Sekreterliği döneminde Anadolu Sermayesine pay aktarımı çalışmaları ile Anadolu’da tanındı ve Mayıs 1969'da Odalar Birliği Başkanlığına seçildi. Odalar Birliği Genel Başkanı olduğu anda, ülkemizde Siyonizm’in temsilciliğini yapan ve Erbakan’ın zihniyetini İstanbul Teknik Üniversitesi’nden itibaren yakından tanıyan başta dönemin Başbakanı Demirel olmak üzere bir avuç para babası onu daha doğarken öldürmek için harekete geçti. O’nun, Anadolu sermayesine verdiği destekten rahatsız olan güçler,  seçimle geldiği yerden kanunsuz olarak polis marifetiyle zorla, kaba kuvvetle uzaklaştırdılar.

Ne yapsa engelleniyordu. Engelleme yapılmadan hedeflerini gerçekleştirebilmesinin tek şartı vardı o da devletin başına geçmekti. Bunu düşünürken kendisine Süleyman Arif Emre’den liderlik teklifi geldi.

Erbakan, TOBB Genel Sekreteri iken, Başbakan Demirel ile arası açılmaya başlar ve Hükümet 1968 Nisan’ın da Erbakan’ı Genel Sekreterlik görevinden uzaklaştırır. Erbakan 1968 Haziran ayında yapılacak olan kısmi Senato seçimlerinde AP’den aday olmak için müracaat eder ama başvurusu reddedilir. Bu defa 1969 Mayıs ayında yapılan TOBB Başkanlığı seçimlerine girer ve kazanır ama sözlü ve kanunsuz bir emirle ve polisin TOBB baskını ile zor kullanılarak Başkanlığı elinden alınır. Bundan sonra 12 Ekim 1969 yılında yapılacak olan Genel Seçimlerde milletvekili adayı olmak için AP’ye bir kere daha müracaat eder. Adaylığı yine veto edilir. Demirel’in, Erbakan’ın adaylığını her defasında reddetmesinin sebebi onun lider özelliğinden dolayı AP’yi ele geçirebileceği korkusundandır. Onu lider olarak görmesinin sebebi de şudur:  1965 Genel Seçimlerinde Süleyman Demirel’in başında bulunduğu AP, DP’nin devamı görülerek tek başına iktidar olmuştu ama Meclis de çok renkli simalarla dolmuştu. YTP’den Süleyman Arif Emre, AP’den Osman Yüksel Serdengeçti, Hamit Fendoğlu, Hasan Aksay, MP’den Osman Bölükbaşı, Fehmi Cumalıoğlu, ismi sonradan MHP olacak olan CKMP’den Alparslan Türkeş, Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal gibi isimler vardı. Bu isimler aracılığı ile gündeme getirilen Manevi Kalkınma önergeleri Mecliste konuşuluyor ama kabul edilmiyordu. Milliyetçi ve maneviyatçı kadrolar AP’den beklediklerini bulamamış, yeni bir siyaset yapılanması arayışına girmişlerdi.  AP’nin içinde 40 kadar milletvekili ile birlikte YTP, CKMP ve MP’ni bir araya getirecek bir lider arayışı içindeydiler. İlk olarak akla Ali Fuat Başgil geldi. Ancak Başgil ileri yaşı ve rahatsızlığı sebebiyle bunu kabul etmedi. Daha sonra AP milletvekili Prof. Osman Turan’a teklif edildi. O istekli olmasına rağmen bir adım atmadı.

Bu sıralarda Süleyman Arif Emre, Mobil Şirketi Müdürü Turan Güngen’in Kızılay’daki ofisinde Erbakan ile tanışır. Daha önce ismini duymuştur ama tanışıp görüşmemiştir. Birlikte uzunca bir görüşme yaparlar. Ayrılırken Süleyman Arif Emre’nin zihninde şu düşünce gelişir. “İşte aradığımız lider.” Bu fikrini Mecliste Osman Yüksel Serdengeçti’ye açar. Serdengeçti’de Erbakan hakkında olumlu fikirler taşımaktadır ve bunu sıcak karşılar. Daha sonra konu yeni oluşumda yer alacak birçok milletvekili ile olgunlaştırılır ve Erbakan’a liderlik teklifi yapılması kararlaştırılır. Birkaç hafta sonra da Süleyman Arif Emre, Erbakan’ı TOBB Genel Sekreterlik makamında ziyaret ederek konuyu açar ve kendisine bir parti kurmasını önerir. Kuracağı partinin Mecliste büyük bir grubunun hazır olduğunu ve ilk seçimlerde de iktidar olunabileceğini söyler. Erbakan bütün bunları dinledikten sonra hedefinin TOBB Başkanlığı olduğunu söyleyerek teklifi reddeder.  Bu gelişmeden kısa bir süre sonra Erbakan TOBB Genel Sekreterliğinden alınır ve arkasından AP’ ye yaptığı senatör adaylığı veto edilir. Demirel, bütün bu gelişmeleri ve Erbakan’a yapılan liderlik teklifini öğrendiği için Erbakan’ı hem TOBB Genel Sekreterliğinden alır hem de senatör adaylık başvurusunu reddeder. Zira kendisi masondur ve Erbakan’ın zihniyetini iyi bilmektedir. Erbakan, kazandığı TOBB Genel Başkanlığından da kanunsuz olarak alındıktan sonra, Süleyman Arif Emre ve Hasan Aksay yine gelirler ve şöyle derler: “İşte gördünüz, demek ki bu mücadele TOBB’u ele geçirmekle de olmuyormuş. Parti kurmamız lâzım. Bu hareketi parti haline getirmemiz lâzım. Aksi halde hiçbir şey yapmamız mümkün olmaz.” Bu defa Erbakan büyüklerimle istişare etmem lâzım diyerek kapıyı açık bırakır. Mehmed Zahid Kotku Hoca Efendi de bu gelişmeleri yakından takip ediyordu.   Erbakan istişarelerini de tamamlar ve teklifi kabul eder. Turan Güngen’in evinde toplanırlar. Osman Yüksel Serdengeçti, Prof. Nevzat Yalçıntaş, AP Rize milletvekili Arif Hikmet Güner, Adana Milletvekili Hasan Aksay ve Senatör Ahmet Tevfik Paksu’da vardır. O toplantıda Erbakan gerekli istişareleri yaptığını söyleyerek kendisine yapılan teklifi kabul ettiğini söyler. Ancak kurulacak parti 69 seçimlerine yetişmeyeceği için önce bağımsızlar hareketi başlatmaya karar verilir. Oluşturulan istişare kurulunda da Necip Fazıl Kısakürek, Hamit Fendoğlu, Naci Kınacı gibi isimler vardır.   Aynı tarihlerde; aralarında Mehmed Zahid Kotku, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Oflu Hacı Dursun efendi, Trabzonlu Hacı Abdurrahman efendi, Bayburtlu Dede Paşa gibi zatlarında bulunduğu bir grup şeyh efendiler bir araya gelerek bir karar alırlar. Türkiye’de artık İslâmi bir siyasetin zamanının geldiğine, Müslümanların siyasete girmelerinin zorunlu olduğuna karar verirler. Bunun için Mehmed Zahid Efendiye görev verilir. Şöyle derler: “Senin etrafında, senin yetiştirdiğin, ilgilendiğin, üniversitelerden, aydın camiasından seçkin insanlar var. Bunlar arasından münasip birini bu işle görevlendir. Biz de onu destekleyelim.”  

Mehmed Zahid Efendi de bu görevi Erbakan’a verir. Cevat Akşit hoca, Mehmed Zahid Efendinin “biz Necmi’yi feda ettik” dediğini, hoca efendinin Erbakan hocayı siyaset işlerini yürütmesi için görevlendirdiğini anlatır. Hatta daha sonraları hoca efendinin şöyle söylediğini aktarır: “Necmi konuşmalarında hep ahlak ve maneviyattan bahsediyor, rey almak için biraz da mideden (ekonomiden, ticaretten) bahsetsin.” Aynı tarihlerde Mahmut Sami Ramazanoğlu Hoca Efendi Erbakan hocayı çağırır ve kendisine şunları söyler: “Mehmed Zahid Efendi ile görüştük. Kendi adımıza ve bize vekâlet veren diğer mürşit efendiler adına sizi ümmetin siyasi lideri olarak görevlendiriyoruz. Hemen siyasi çalışmalara başlayın.” (Bahattin Elçi)

 Bütün bu gelişmeler Erbakan hocanın siyasete sadece kendi isteği ile girmediğini, aynı zamanda görevlendirildiğini göstermektedir. Bu gelişmelerden sonra Erbakan hoca siyasete girmeye karar verir ve yapılan istişarelerden sonra milletvekilliği adaylığı için önce AP’ye müracaat eder. Ancak kabul edilmez. Bunun üzerine partileşme seçimlere yetişmeyeceği için Konya’dan bağımsız aday olmaya karar verilir.  Erbakan hoca sonraları yakın çevresine şöyle der: “Biz Konya’yı bilmezdik, Konya’da bizi bilmezdi. Büyüklerimiz bizi çağırdılar, “bu hareketin siyasi sorumlusu sensin ve Konya’dan başlayacaksın” diyerek vazife verdiler. Yanımıza da Mustafa Albayımızı manevi görevli olarak verdiler.”  

Erbakan siyasete atılmaya karar verdiğinde önce Adalet Partisine giderek üye oldu ve milletvekili adaylığı müracaatı yaptı. Bunu da giderken gazetecilere açıkladı. Gazetecinin biri, “Sizi Odalar Birliğinden çıkartan Demirel, kendi partisinden sizi veto etmez mi?” diye sordu.  Erbakan’ın cevabı, “belki eder ama şurası iyi bilinmelidir ki AP’nin tabanı bizimledir.” Erbakan daha sonraları, veto edileceğini bildiği halde AP’ye neden müracaat ettiğini şöyle açıklar: “Eğer öyle yapmasaydım bunlar, “Erbakan solun karşısında sağı böldü” ithamını yaparak Anadolu insanını ifsat edebilirlerdi.”  

Böylece Konya’dan bağımsız aday olarak siyasete girmiş oldu ve 12 Ekim 1969 yılında girdiği ilk seçimde 3 milletvekili çıkaracak kadar oy alarak Konya milletvekili olarak Meclise girdi. Başka illerden de farklı isimler aday olmuşlardı ama başka kazanan olmamıştı.

Siyaset sahnesine atıldığı 1969 yılından vefatına kadar, Türkiye’de “Önce Ahlâk ve Maneviyat” bayrağını dalgalandıran, şuurlu bir gençlik yetiştirmede birinci derecede rol oynayan, görev aldığı çeşitli hükümetlerde ve Başbakan olarak bulunduğu süre içinde ülkemize çok hayırlı hizmetlerde bulunan, suyu tersine akıtma mücadelesi vererek ülkenin kaderini değiştiren Necmettin Erbakan, ülkemizin yetiştirdiği çok nadir şahsiyetlerden ve belki de bir asır da  ortaya çıkabilecek ender devlet adamlarından, ender liderlerden biridir.  Türkiye’yi saran sömürü düzenine karşı, ülkenin gidişatını batıcılık istikametinden tersine çevirme başarısını gösteren Erbakan, tek başına siyasete atıldığı 1969 yılında kendisi için söylenen, “tek çiçekle bahar olmaz, bir kişi tek başına ne yapabilir ki?” sözlerine “evet tek çiçekle bahar olmaz ama her bahar tek çiçekle başlar” diye cevap vererek kutsal cihadına başlamıştı.  Yılmak bilmeyen mücadelesi, bitmez tükenmez azmi ve enerjisi sonunda, Milli Görüş Bayrağını zirveye dikmiş ve kısa sürede Milli Görüş yolunda canlarını vermeye hazır milyonlarla ifade edilen bir kadro yetiştirme başarısını göstermiştir. Bir davayı sıfırdan başlatarak zirveye ulaştırmak olarak ifade edilebilen bu durum, dünya üzerinde çok az kişiye, ülkemizde de Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra sadece merhum Erbakan hocamıza nasip olan müthiş bir olaydır.

1969 yılının Türkiye şartlarını göz önüne aldığımız zaman, ya Amerika ya da Sovyet Rusya taraftarı yani ya Kapitalist ya da Komünist bir dünya görüşüne mensup olmaktan başka üçüncü bir yol yoktu. Türkiye Müslümanları, o dönemde Amerika’nın yanında yer alırlardı. İslâm’ın, siyasete egemen olması gibi bir durum hiç kimsenin aklının ucuna gelmezdi. İşte Erbakan hocamız, böyle bir ortamda tek başına ortaya atılarak, İslâm’ın nasıl bir din olduğunu, milletin nasıl sömürüldüğünü, siyonizmi, Kapitalizm ve Komünizmin timsahın alt ve üst çenesinden ibaret olduğunu, İyi Müslüman olmak için namaz kılmanın, oruç tutmanın yeterli olmadığını, cihadı, Müslümanların yönetime talip olarak sömürüyü ortadan kaldırmaları gerektiğini anlattı, anlattı. Bu konuları her ortamda yılmadan, yorulmadan tekrar tekrar izah ederek Müslümanların siyasi şuura sahip olmasına vesile oldu. 

FOTO ALTI 1: Merhum Erbakan Odalar Birliği'nde.

FOTO ALTI 2: Devrim otomobili yapıldıktan sonra toplu fotoğraf.

FOTO ALTI 3: Yerli otomobille ilgili basın toplantısından.