Post-feminist hareketler, Türkiye gibi ülkelerde kendini feminist olarak tanımlamamakla birlikte zihinlerini büyük ölçüde hâkim kültürün şekillendirdiği kadın yazarların yön verdiği arızalı yaklaşımlar ve hareketler incelendiğinde zihin bulanıklığının hangi boyutlarda seyrettiği net olarak görülecektir.

Egemen dünya sisteminin “özgürlük ve eşitlik” sloganlarının çekim alanına vakumlanan modern kadın, fıtratına/kendisine yabancılaştığının ve zihin dünyasının tarumar edildiğinin çok da farkında değil. Modern Müslüman kadınlar bile Allah’ın kendilerine yüklemiş olduğu değer merkezlerini, söz gelimi, anneliği ve ev hanımlığını öteleyerek kendisini erkekle rekabet eden bir alanda konuşlandırıyor. Takva sahibi bir insan olma devinimi içinde olması gereken kadın, adeta erkek olma mücadelesi içine girmiş durumda. En başta“anne” olmak ve kadın kalmak gibi vesileleri olan takva kriterini öteleyen modern kadın, yaratılışına aykırı bir alanda çırpınıp dururken, "İslâmî değerlerle modern değerler arasında gide gele başı dönmüş şizofren bir kişiliğe dönüşmüş…Bir kadın olarak Allah’ın kendisine biçtiği rolü gönül rahatlığıyla benimsemesi gereken Müslüman kadın, erkeğe biçilen rolü üstlenme çabası içine girerek insanî dengenin bozulmasına katkıda bulunmayı adeta şiar edinmiş gibi…Elma ve armudun her ikisinin de meyve olduğu bir vakıadır ama ikisinin aynı şey olduğunu söylemek kör cehalete mebnî değilse bir tür “akıl tutulması”dır. Çünkü elmanın tadı, kokusu ve içerdiği vitaminlerle; armudun tadı, kokusu ve içerdiği vitaminler farklıdır. Elmaları armutlaştırmaya kalkışanların yaptığı işin abesle iştigalden öte bir anlam ve işlevi vardır. Yıllar önce bir cami kürsüsünde dinlediğim bir hoca efendi, “Çocukların bakımını erkeklere, ülkeleri koruma ve savaş işini de kadınlara bıraksak, Allah korusun hem ülkeleri kaybederiz hem de çocukları” demişti. Yani elmalarla armutları birbirine karıştırmak bir aşılama değil; klonlama faaliyeti olması hasebiyle, eğer bilinçli yapılıyorsa, bir ifsad faaliyetidir. Bilinçsizce yapılıyorsa iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğu söylenen “yol”a taş taşımak yerine bir an önce cennete yakın bir yerde konuşlanmak gerekmektedir. Egemen paradigmanın kendini kadın üzerinden pazarladığı ve toplumları kadın üzerinden dönüştürdüğü bir vakıa. Bu paradigmaya karşı durduğunu söyleyen kimi Müslüman kadınların bu çarka su taşıması ise ayrı bir vakıa. Kapitalist tüketim sistemiyle flört halinde 2019 tesettür reasyonları üreten tekstil firmaları, kozmetik ürünler tüketimindeki devasa artış, iş kadını olma histerisi, hızla artan boşanmalar, Am-Way, Herbalife, ForeverLiving Products pazarlamacılığı vb. durumlar düşünülürse nereye akredite olunduğu net olarak görülecektir. Her nimetin olduğu gibi, Allah’ın kadına ihsan ettiği güzellik ve letafet nimetlerinin de bir bedelinin olduğu unutulmamalıdır. O bedel ise o nimetleri fitneye ve fesada vesile kılıp çirkinleştirmemek ve iffetle korumaktır. Yani muhsana/iffetli kadın olmaktır. Yoksa erkeklere cinsel şiddet uygulayan bir görünüm tarzına doğru evrilmek… Kendini bir fetiş aygıtı ve tahrik objesi haline getirmek, kendi kendini izafileştirmek, araçsallaştırmak… Bu kirli gidişatı sürdürürken bir mürekkep balığı gibi arkasından günahlar serpiştirerek ilerlemek! Kaşlarını inceltenlerin lanetleneceğini bildiren hadisi, kaşların tamamen kazınarak yerine dövme vs. gibi şeylerin yapılması olarak açıklayan, recm, talak, taaddüd-izevcât, mirasta kadının payı vb. konular karşısında bir modernist guruya dönüşen, albenili retorik yoluyla tehlikeli alanlarda cahilane bir güvenle dolaşan bir ağzı kalabalık adamı “tefsirci” olarak görmek ve kadına ilişkin ahkâmı bu bulanık kafanın inisiyatifine bırakma sathiliği bu çağa özgü bir durum. Modern çağı “kusuntu çağı” olarak niteleyen Albert Camus ve “Tanrım, ilahiyatçılara rağmen sana inanıyorum!” diyen Jorge Luis Borges ne kadar da haklıymış. Hayatını feminen bir görüntü üzerine kurgulamış ve dişilik meşalesini tutuşturmuş, kozmetik ürünleriyle yapaylaştırdığı güzelliğiyle, sivrilttiği dişiliğiyle, tesettür kreasyonlarını takip ederek seçtiği giyim tarzıyla erkekleri taciz eden, cinsel terör uygulayan… Dişiliği kadar hiçbir erdemini dışa vuramayan, diğer taraftan kendi bedeninden utanıp, önemli olduğunu hissettirmek için erkekleşme hedefine saplanmış, “aslında erkek, evrimini tamamlayamamış kadındır” gibi sapkın feminist yaklaşımların kıskacında “çocuk da yaparım kariyer de” diye bağıran zavallı modern kadın. Kadın merkezli problemleri konuşurken burada erkeğin rolünü ıskaladığımız sanılmamalıdır. Bu problemlerin hatırı sayılır bir kısmının oluşmasında erkeklerin ciddi bir rolünün olduğunu unutmamak gerekiyor. Eğer erkek, hanımının ifa etmeye çalıştığı annelik ve ev hanımlığı vazifelerine gerekli ihtimamı göstermeyerek eşinin yaptığı işleri angarya olarak görürse, kadın kendisinin önemini hissettirecek başka araç ve vasıfların peşine düşecektir. Sabahtan akşama kadar evinin düzeniyle ve çocuklarının terbiyesiyle meşgul olan bir kadına, “sabahtan akşama kadar lüzumsuz işlerle meşgul oluyor”saygısızlığıyla yaklaşmak kadını modernitenin kıskacına itmektir. (Tabii ki günde beş kez abdest alarak temiz kalmayı metro-seksüellik olarak açıklayan maskülen sözde erkek tiplerinin de var, olduğunu da unutmamak lazım.