Peygamber Farsçadan dilimize gelmiş bir ifade. Peygam- ‘haber veya mesaj’ anlamına gelirken, -bar ifadesi de ‘getiren,taşıyan’ anlamını katmakta ve ‘haber taşıyan, mesaj getiren‘ sonucu üretilmektedir.

Peygamberler, elbette, Allah, azze ve celle, hazretlerine muhatap olma, insanlara rol-model oluşturma ve kimi zamanda mucizelerden ötürü bir olağanüstülük ayrıcalığına sahiptirler ancak Kur’an’da defalarca kendilerine gönderilen toplumlara ‘onların içinden çıkmış bir insan’ oldukları vurgusu yapmaları hatırlatılmaktadır. Salat ve Selam, bu vesilyle, bütün Peygamberlerin üzerine olsun.

Biz bu yazıda, yeryüzündeki en zor iş olan insanı daha iyiye dönüştürme, Rabbiyle tanıştırma ve buluşturma görevini bütün zorluğuyla yaşarken, Peygamberlerin yaşamlarında aşka nasıl yer verdiklerinin muhabbetini etmeye çalışacağız.

Peygamberlerin aşk hayatı konusunda elimizde hakkında en değerli bilgi bulunan Peygamberlerden birisi ‘ Peygamberlerin Atası’ olarak da nitelenen Hz İbrahim (as)’dır, ki onunla başlamak da edebe uygun olacaktır.  Urfa bölgesinde yaşarken, bir bilgiye göre kuzeni, bir diğer kaynağa  göre Kral Haran’ın kızı, üçüncü bir kaynağa göre yine bir peygamber olan Hz Lut (as)’ın kız kardeşi olan Sare’yle evlenmiş, göçler, ateşe atılmak da dahil, sınanmalar ve zorluklarla dolu 90 yıla yakın süren bir aşkları olmuştur. O zamanların Kenan Diyarı, bugünkü Filistin’e doğru göç ederken Mısır Kralı tarafından esir alınan Hz Sare için Hz İbrahim’in hissettiği kaygı ve ettiği dualar, Hz Sare’nin yeniden Hz İbrahim’e kavuşmak için ortaya koyduğu mücadele, Kral’ın Hz Sare’ye yaklaşmak isterken geçirdiği felce benzeyen bir olayla nihayet başarıyla ulaşmış, İbrahim ve Sare yeniden bir araya gelmişlerdir. Hz Sare’nin, biricik eşine bir evlat vermek için yüreğinde hissettiği dayanılmaz arzu konuyla ilgilenen herkesçe bilinmektedir. Öyle ki, Hz Sare, bunun için eşinden vazgeçmeyi bile düşünmüştür. Burada bir detayı hatırlatmak değerlidir. O da : Hz Sare’nin bir eş olarak hissettiği kıskançlık ve paylaşamama duygusu bugün romanlara konu olacak çokluktadır. Hz Sare’nin eşi İbrahim (as) ile çocuk sahibi olmaya dair duası ancak 90’lı yaşlarında kabul görmüş, ikisinin de ilerlemiş yaşına rağmen Allah-ü Teala katından bir mucize olarak İshak (as)’ı onlara vermiştir.

Hz Yakup’un dayısının kızı olan Rahel’e olan aşkı da literatürde geniş yer bulmuştur. Filistinli bir peygamber olan Hz Yakup (as), Allah’ın emriyle bugünkü Irak’ta bulunan Fedan’a gelmiş, burada vali olan dayısı Leban’ın kızına talip olmuştur. Dayısı bu evliliği onaylamak için Hz Yakup’tan 7 yıl süreyle kendisi için ücret almadan çalışmasını istemiştir. Hz Yakup bunu tereddütsüz kabul etmiş ve bu süre 20 yıla kadar uzamıştır. Hz Yakup’un eşi Rahel’e duyduğu aşk herkesin dilindedir ve hatta rahatsızlık duyulmaktadır. Rahel aynı zamanda Hz Yusuf (as)’ın annesidir. Burada dikkati çeken şudur; Rahel’in aşkıyla Yusuf’a, Yusuf’un sevgisiyle de Rahel’e olan aşkı : biri diğerini çoğalttıkça çoğaltmıştır. Rahel, ikinci evladı Bünyamin’i dünyaya getirirken genç yaşta vefat etmiş, bu olay Hz Yakup’u derinden etkilemiş ve hayatının geri kalanında Rahel’e olan özlemini Yusuf’a bağlanarak gidermeye çalışmıştır.

Eşiyle bugüne örnek olacak bir evlilik yaşayan bir diğer Peygamber de Hz Zekeriya’dır. Kudüs yakınlarında bir kent olan Celile’de yaşayan Elizabet, soylu bir aileden gelmektedir ve Hz Zekeriya’ya duyduğu sevgi ve saygı ve destek bugüne ulaşacak yoğunlukta ve büyüklüktedir. Elizabet aynı zamanda Hz Meryem’in öz teyzesidir. Zekeriya ve Elizabet, Celile ve Kudüs’te insanları doğru yola çağırma noktasında karı-koca olarak yorulmadan çabalamaktadırlar ve uyarmakla yükümlü oldukları toplum tarafından da hırpalanmaktadırlar. Celile toplumu Elizabet’i kısır olmak ve Hz Zekeriya (as)’a çocuk verememekle itham etmektedir. Hz Zekeriya bu yaşananlara eşiyle sabretmekte ve birbirlerine destek olarak zor günler yaşamaktadırlar. Sabır ve metanetle geçen uzun bir ömrün ardından Allah meleğine buyurarak Elizabet ve Zekeriya (as)’a Yahya isminde bir evlat müjdelediğinde ikisinin sevinci görülmeye değerdir.  Allah ikisine de rahmet etsin, dünyadaki sevgilerini cennette yaşatsın.

Yazımıza konuk edeceğimiz son Nebi, peygamberlerin sonuncusu olmalı diye düşünüyorum. Salat ve Selam O’na olsun. 25 yaşındaydı. Güvenilirliği, merhameti, cömertliği, soyu, yakışıklılığı, olgunluğu, saygınlığıyla toplumunda yaşının ötesinde bir alan kaplıyordu. Hatice ise bir rivayete göre 28, bir diğerine göre 40 yaşındaydı. Ben, 28 olasılığına daha yakın durmaktayım. Başarılı bir iş kadınıydı Hatice. Eşini kaybetmişti. Peygamberimiz Efendimiz (sav) Hatice’nin ticari girişimlerinde rol alıyor, güveni ve başarısıyla dikkatleri üzerine çekmekle kalmıyor Hatice’nin beğeni ve aşkını da celbediyordu. Nihayet, Hüveylid’in kızı Hatice duygularını Peygamberimiz Efendimiz (sav)’e açmaya karar verdi. Bu duygular Hz Muhammed (sav)’de yankı ve karşılığını bulunca amcaları Ebu Talib ve Hamza, Hatice’yi ailesinden isteyerek evlendiler. Hz Hatice ile Efendimiz (sav)’in bitmeyen bir aşk, inanç ve koşulsuz güveninin yanında 6 güzel evlatlı bir aileleri oldu. Peygamberimiz (sav)’e vahiy geldikten sonra da en büyük destekçisi Hz Hatice olmuştur. Vahiy geldiği esnada Peygamberimiz Efendimiz (sav) büyük bir korku ve endişe yaşamıştırEvine gelince hanımına “beni örtünüz, beni örtünüz” isteğinde bulunmuş ve bir zaman yatıp dinlendikten, heyecan ve korkusu geçtikten sonra, “Bana neler oluyor?” diye olanları ona anlatmış ve ‘vallahi kendim için korktum” demiştir. Bunun üzerine Hz Hatice kendisini şu sözlerle teselli etmiştir:

“Asla (korkma)! Tam tersine sana müjdeler olsun. Allah seni asla cezalandırmaz. Çünkü sen akrabalık bağlarını devam ettirirsin, doğru konuşursun, güçsüzlerin yükünü üzerine alırsın, fakiri kazandırırsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın.”

Ne büyük bir nasip. Ne büyük bir nimet. Bir düşünsenize : Akşam eve gidip bir meleğin sizinle konuştuğunu ve size Allah’tan emirler ilettiğini söylüyorsunuz. Emin misin ? iyi misin ? Bir psikoloğa gidelim demiyor. Böylesi koşulsuz, amasız, lakinsiz, tereddütsüz, ‘Sakın Korkma’ diyen güçlü bir ses, destek… Aşkınız, çocuklarınızın annesi, hayatınızın belki de en zor virajında sapasağlam yanınızda böylesi bir duruş sergiliyor. Hz Muhammed (sav) ve Hz Hatice Validemizin birbirlerine sahip olma konusunda çok nasipli olduklarına inanıyorum. Risaletin özellikle başlarında yaşanan bütün zorluklarında Hz Muhammed (sav)’in yanında bir kale misali duran Hz Hatice vefat ettiğinde Peygamberimiz (sav) kendi dünyasında o zaman dilimine ‘hüzün yılı’ demiştir. Hüveylid’in kızı Hatice ve Abdullah’ın oğlu Muhammed… Allah cennetinde ikramlarına elbette devam edecektir.

Sonsuz güç ve takdirin Allah’ın elinde olduğu aşikardır. Peygamberler, hepsinin üzerine selam olsun, gönderildikleri toplumları daha iyiye götürürken kendi aile hayatlarında eşlerine gösterdikleri sevgi, hürmet ve özeni de Peygamberler Tarihi’ne ilgi duyanlar göreceklerdir, ve’s-Selam…