PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV) NASIL DUA EDERDİ?

Abone Ol

Yüce Rabbimiz özellikle Sevgili Peygamberimize gece yarısı ibadetle meşgul olmasını tavsiye etmişti. (Zariyat, 51/18) Peygamberimiz'de (sav) ashabını da bu vakitlerde ibadet ve duaya teşvik ederdi. Allah Rasulünün gece yaptığı dualarından birini Hz. Aişe şöyle anlatıyordu: Bir gece Allah’ın Rasulünü yatakta bulamadım, onu elimle yoklayarak aramaya başladım. O sırada elim ayaklarının tabanlarına değdi. Ayaklarını dikmiş vaziyette secde halindeydi ve Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin. diye dua ediyordu.

Peygamber Efendimize, Ya Rasulallah, hangi dua daha çok kabule şayandır? diye sorulmuş O da Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar. diye cevap vermişti. Bu sözleriyle O, farz namazlardan sonra yapılan duaların önemine de dikkat çekmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) duaya başlamadan önce tevbe ve istiğfar eder, her hayırlı işte olduğu gibi euzü besmele ile başlardı. O, ruhen ve bedenen duaya hazır hale gelmek için mümkünse abdest alınıp, Allah’a hamd ve peygamberine salat selam getirilmesini tavsiye ederdi

Allah Rasulü dua edeceğinde bazen kıbleye yönelir, bazen koltuk altı görünecek kadar ellerini kaldırır, bazen avuçlarını açarak, bazen de avuçlarını birleştirerek içtenlikle dua ederdi. Dua ettikten sonra ellerini mutlaka yüzüne sürer ve ashabına da bunu tavsiye ederdi. O (sav), Allah’a O’nun güzel isimleri (Esmaü’l Hüsna) ile dua etmekten hoşlanırdı. Bir gün Rasulullah ile Enes b. Malik birlikte otururken, namaz kılan bir adama şahit oldular. Adam namazdan sonra, Ey Allah’ım! Hamd ancak sanadır, senden başka ilah yoktur. Gökleri ve yeri yaratan, bol bol veren (sensin) ey Celâl ve İkram sahibi! Ey Hayy ve Kayyum! Senden istiyorum! diye dua etmişti.

Bunu duyan Allah Rasulü, adamın bu davranışını onaylayarak, “Şüphesiz Allah’a, kendisi ile dua edildiği zaman mutlaka kabul ettiği ve istenildiğinde verdiği İsmi Azam ile dua etti.” buyurdu. (Ebu Dvud, Vitr, 23) Rasulullah (sav) özlü ve kapsamlı duaları tercih eder, kararlı, azimli bir şekilde ısrarla dua edilmesini ashabına şu tavsiyelerle hatırlatırdı: “Sizden biri dua ettiğinde, "Allah’ım! Dilersen beni affet!" demesin. Kararlı, azimli bir şekilde ısrarla dua edip istesin. Zira hiçbir şeyi vermek Allah’a güç gelmez.” (Müslim, Zikir, 8)

İbn Mesud"un bildirdiğine göre, “Hz. Peygamber (sav) dua ettiği zaman üç kere tekrar eder, Allah’an bir şey istediği zaman üç kere isterdi.”  (Müslim, Cihad ve siyer, 107) Peygamber Efendimiz yaptığı duaya karşılık hemen sonuç beklemez, ama Rabbinin kendisini boş çevirmeyeceğini bilirdi. Bir keresinde, Sizden biriniz, 'Dua ettim de duam karşılık görmedi.' deyip acele etmediği müddetçe duası karşılık bulur. (Ebu Davud, Vitr, 23) buyurmuştu. Sahabe, Ya Rasulallah! Acele etmek nedir? diye sorunca da,

Dua ettim de kabul edildiğini görmedim, der ve o andan vazgeçerek duayı bırakır.  (Müslim, Zikir, 92) cevabını vermişti. Rasulullah'ın açıklamasından da anlaşılacağı üzere karşılığı ister bu dünyada verilsin, ister ahirete ertelensin, dua er ya da geç Allah katında karşılık bulacaktır. Allah Rasulü’nün bir diğer tavsiyesi ise Allah’a, kabul edileceğine gerçekten inanarak dua edin. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez. (Tirmizi, Deavat, 65) şeklindedir. Allah (cc), Kullarım sana beni sorarlarsa, bilsinler ki ben, şüphesiz onlara yakınım. Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip bana inansınlar ki, doğru yolda yürüyenlerden olsunlar. (Bakara, 2/186) ayetiyle